Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Herkesin bildiği birini anlatmaya gerek var mı? Şu kadarını söyleyelim ki, "Mustafa Kemal" ismi ilk kez Çanakkale Savaşlarında öne çıktı ve bu isim gazetelere geçti.
"Sarıkamış, Türk harp tarihinin en acı muharebelerine sahne olmuştur. Türk Ordusu, ağır koşullar altında yapılan bir muharebede kahramanca savaşmıştır. Türk Ordusunun kayıplarındaki asıl etkenler, çetin arazi ve şiddetli kış şartları ile teçhizat eksikliği ve ikmal yetersizliğidir. Çok ağır koşullar altında kahramanca savaşan Türk askeri, muharebenin sonuna kadar direnmiş, vatanını korumak ve başarıya ulaşmak için sonsuz gayret göstermiştir. Sarıkamış Harekâtı, Türk milletinin vatanı ve kutsal varlıkları uğruna neler yapabileceğinin bir delilidir."
Reklam
İki yüz elli günde, iki yüz elli bin köylü ve aydın öldü Çanakkale'de.. Bu kurmaylık dışı olguyu, Türk kamuoyundan saklamak için, güdümlü şiirler yazdırıldı Çanakkale üstüne. Ve her yıl "bir yas günü" zafer diye kutlandı. Çanakkale bir zafer olsa, İstanbul işgal edilebilir miydi?
Enver Paşa'nın duygusal yönünü, onu tanıyan hemen herkes vurguluyor. Bunların arasında Mustafa Kemal de vardır. Şöyle diyor: "Enver Paşa için söylenebileceklerin başında onun duygusal ve aceleci kişiliği bulunur. Ama şu gerçeği de belirtmek gerekir: Enver Paşa yetkili olduğu andan itibaren kimilerini de küstürerek birçok subayı emekliye ayırmış ve orduya genç ve dinamik bir ruh getirmiştir.
Enver Paşa'nın vatanseverliği ve ülkesine olan bağlılığı şüphe götürmez bir gerçektir.
Kûtü'l Amare, herhalde, yenilenen, direnen Türkiye'nin önemli nişanelerinden biridir. Gelibolu gibi, yani Çanakkale gibi büyük bir zaferin, büyük bir direnişin gölgesinde kaldığı için Türk milletinin hafızasında yer etmemiştir. Halbuki kutü'l Amare zaferi, sadece ve sadece Türk kurmaylarının, Anadolu insanlığın ve neferleri iyi yetişmiş Türk ordusunun zaferidir.
Reklam
"Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum." "Balkan Savaşı'nda teğmendim, Çanakkale'de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem."
Minnetle...
Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime- i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.
Mehmed Reşad
Asker evlatlarım; Bugün size düşen görev, şimdiye kadar hiçbir orduya nasip olmamıştır. Bu görevi ifa ederken, bir zamanlar dünyayı titretmiş olan Osmanlı Ordularının torunları olduğunuzu gösteriniz ki, din ve devlet düşmanları, bir daha kutsal topraklarımıza ayak basmaya, Kâbe-i Muazzama'ya ve Peygamberimizin mübarek kabrinin bulunduğu Hicaz topraklarını rahatsız etmeye cesaret edemesinler. Dinini, vatanını ve askerlik namusunu silahıyla savunmayı ve Padişah uğrunda ölümü hiçe saymayı bilir bir Osmanlı ordu ve donanması olduğunu, düşmana etkili bir biçimde gösteriniz. Hak ve adalet bizde, zulüm ve haksızlık düşmanlarımızda olduğundan, düşmanlarımızı kahru perişan etmek için Allah'ın kesin adaleti ve Yüce Peygamberimizin manevi yardımları bizimle olacaktır. Bu savaştan geçmişin zararlarını gidermiş, şanlı ve sağlam bir devlet olarak çıkacağımıza eminim. Bugünkü savaşta birlikte hareket ettiğimiz dünyanın en cesur ve azametli iki ordusuyla silah arkadaşlığı ettiğinizi unutmayın. Şehit olanlarınız önceki şehitlerimize zafer müjdeleri götürsün. Gazi olanlarımızın da savaşı mübarek kılıcı keskin olsun.
İSTANBUL İLE NEDEN EVLENDİM? 29 Mayıs 1999 tarihinde İstanbul'da toyum oldu. Nikahım eşimle kıyıldı toyum İstanbul ile oldu. Bu sırda ibretin bir parçası böyle oldu. O toy neyin toyu idi? 29 Mayıs 1453 tarihinde Türk'ü yeniden kim doğurdu? İstanbul O İstanbul doğudan zulmü bitirmek için sefere çıkan bir yaralı bir çocuğu yine
Reklam
Her nam belasıyla gelir. Aile tarihi makas atar. Rivayete göre Halfeti beylerinden biri hastalanır, şiddetli başağrısı çeker. Doktorlar bakire kızlar bulmasını ister ve toplam altmış köyde bakire kız ararlar. Amarada Abdullah'ın kız kardeşi Ayn vardır. Bunu duyan Hüseyin, kızını vermek istemez. Kavga çıkar. Uzun sürtüşmelerden sonra araya
Sayfa 37 - Alfa KitapKitabı okuyor
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Cezaevi dışında yazdığı şiirlerde de hiç şüphesiz Atsız'ın hayatından izler bulunmaktadır.1933'te kaleme alınan Dün Gece ve O Gece şiirlerinin Çanakkale'ye yürüyüş sırasında yazıldığını düşünüyorum. Kafilede bulunan Bedriye Sabit ile Atsız arasındaki yakınlaşma o sıralarda başlamış olmalıdır. 25 Ekim 1944'te yazdığı Yalnızlık şiirinde, "Yine aklımda bugün sen varsın." mısraıyla Bedriye Atsız'a gönderme yapılıyor ve "Nerde bilmem o geçen günlerimiz?" mısraıyla "uzayan yol, deniz, öten kuş, mehtap" gibi sahneler hatırlanıyor. Aynı motiflerin 1933'te yazılan Dün Gece ve O Gece şiirlerinde de bulunması kim bilir, belki de bir tesadüftür.
Çanakkale'ye Yürüyüş'ü okuyanlar, Atsız'ın içindeki gamı, kederi hissedeceklerdir. O, içindeki duyguyu en derin şekilde yaşayan ve bunu çevresine de yayan adamdır. O, patlamaya hazır bir volkandır ve anı gelince şiiriyle, yazısıyla bir volkan gibi patlar. Anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle; Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı. Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile? Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.
1931-1933 yılları, Atsız'ın edebiyat ve fikir hayatına yeni atıldığı, Atsız Mecmua ile Orhun dergisini çıkardığı, Çanakkale'ye yürüyüş düzenlediği yıllardır; bu yıllarda 19 şiir yayımlamıştır. 1944-1945 yılları ise Irkçılık-Turancılık Davası yılları. 09 Mayıs 1944-23 Ekim 1945 tarihleri arasında geçen 532 günlük (1,5 yıla yakın) tutukluluk günleri. 1944-1945 yıllarındaki 10 şiirden 9'u cezaevinde yazılmıştır. 1934-1943 arasındaki 10 yılda sadece 7, 1945-1975 arasındaki 31 yılda da sadece 14 şiir yayımlamıştır. 1934'ten itibaren tarih ve edebiyat araştırmalarına, 1945'ten itibaren tarih ve bibliyografya araştırmaları ile romanlara daha çok vakit ayırdığı anlaşılmaktadır. Tabii onu en çok meşgul eden dergicilik ve dergilere yazdığı ülkü ve fikir makaleleridir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.