Bira bardağına bakarken aklıma Edip Cansever'in şiiri geldi. "Bir bira içmek istiyordu kaç gündür / Masaya biranın dökülüşünü koydu." Masa da masaymış dedim, güldüm. Hâlâ gülebiliyor olmama şaştım, bir de buna güldüm. Sonra güneş battı, gece indi, hava buz gibi oldu, ellerim ayaklarım dondu, inatla dışarda oturmayı sürdürdüm. Gece göğü dupduruydu, görüntü çok keskindi. Boğaz'ın karşı kıyılarının ışıklarına bakarken bir zamanlar Şebnem için yazmaya başladığım şarkıyı anımsadım. Önce kolay sanmıştım aşkı, sonra anladım ki çetin cevizmiş. Bitirebilseydim adını çetin ceviz koyacaktım. Işıklara bakarken, ansızın çetin ceviz olanın aşk değil, yaşamın kendisi olduğunu anladım. İlk yanlışı ne zaman ve nasıl yaptığımı bulmaya çalıştım. Kendime en büyük yanlışım Şebnem'i sevmek miydi diye sordum. Buna ne evet diyebildim ne hayır. Yaşamımı Şebnem'den önce ve Şebnem'den sonra diye ikiye ayırıp gözden geçirdim. En büyük yanlışımın, beni felakete sürükleyen şeyin Şebnem olduğuna kendimi inandırmak istedim. Çünkü delice âşıktım karıma ve aşk bütün hataları bağışlatır.
en değerli vakitlerinizi bana ayırdınız sağolunuz efendim
gökyüzünün sonsuz olduğunu bana öğrettiniz
öğrendim
yeryüzünün sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
hayatın sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
zamanın boyutlarının sonsuzluğunu
ve havanın bazan kuşa döndüğünü öğrettiniz
öğrendim efendim
ama sonsuz olmayan şeyleri öğretmediniz
efendim
baskının zulmun kıyımın açlığın
bir yerlere kıstırılıp kalmanın susturulmanın
aşk mutluluğunun ve eski hesapların
aritmetiğin bile
bunları bulmayı bana bıraktınız
size teşekkür ederim
Artıl bana katlanmakta zorlandığın halde niye hâlâ beni düşünüyorsun? İlişkimize aşk demesine izin verdiğim, yaşadığımız şey gerçekten aşkmış gibi yaptığım için kendimi giderek daha kötü hissediyorum. Pakize bana baktı, hayırsız bir evlatmışım gibi, beni koşulsuz sevmek zorundaymış gibi baktı. İşsizlikten bunaldığım, kafamı duvarlara vura vura ölmek istediğim günlerde beni avuttu, bağrına bastı. Artık eskisi gibi âşık değil bana, hissediyorum ama hâlâ seviyor. Belki de sevmiyorudur da yalnız kalmaktan korkuyordur. Bu yaştan sonra yeni bir Osman bulması çok zor.
Nasıl ki istedi efendimiz Ebû Bekir, bedeninin geniş olup müminlere cehennemde yer kalmamasını... Öylesine bir dilektir benimkisi... Diğer âşıklar çekmesin sevdanın bu dayanılmaz dertlerini... Onları esirge Rabbîm!