"Edna" kelimesinin müennesi olan "dünya", "dünüvv" kelimesinden müştaktır. Dená fiili ise, “karube/yakın oldu" anlamındadır. Dünya kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de hem mezkûr manada hem de ahirete/sonuncaya nisbetle "el-ûla/birinci/dünya" anlamında da kullanılmaktadır.
✗ Dünyevileşme, devâsı iman olan bir marazdır. En mühim belirtisi ise insanın varlığını Allah Teâlâdan bağımsız bir biçimde algılaması ve böylece varlığa ve hatta kendi özüne yabancılaşmasıdır. Bu yüzden "dünyevîleşme" vuslat değil gurbet, hâkimiyet değil mahkûmiyettir.
✗ Dünyevîleşmenin/dünyaya ait olmanın karşılığı ise uhrevîleşmedir. Birinde merkezde dünya, diğerinde ise ahiret vardır. Dünyevîleşmede insan ebedi olanı bırakır, izafi olana meyleder. Bulduğunu zannettiği anda sahip olması gerekeni kaybeder. Uhrevîleşme ise ballar balını bulduktan sonra kovanın yağmalanmasına takılmama halidir. Dünyevileşme nefse iyi ve güzel gelen her şeyi dünyada yaşama arzusu, uhrevîlik ise dünyada ahiret için yaşama iradesidir.
Notre Dame'ın Kamburu. Öz möhtəşəmliyi, dərinliyi, verdiyi mesajlar, sahib olduğu həzin, təsirli səhnələr- dram, tragediya, sevgi ilə hər oxur kimi məni də dərindən təsirləndirən bir kitab oldu. Amma düzünü desəm incələmə yazmaq içimdən gəlmədi əsəri
Acısı dünyaya ve kendine karşı kör bir öfkeye dönüştü; bu, yalnızlığını tek başına göğüsleme gücünü ve yürekliliğini verdi ona. O andan başlayarak rahat yüzü görmedi, ama acısının bir belirtisi gibi görülebilecek her davranıştan kaçındı.
Martin’in eve sarhoş geldiği konusunda uzlaşmışlardı . Halbuki güzelliği içlerinde hisseden insanlardan olsalardı , o parlayan gözlerin ve hararetlenmiş yüzün , gencin aşkla ilk tanışmasının belirtisi olduğunu anlayabilirlerdi .
"AURA"
"Zor dönemden geçerken yanınızda kalan size aittir."
"Bencillik ve kendini sevme aynı olmak bir yana, birbirlerinin zıddıdır. Bencil kişi kendini çok fazla değil çok az sever, hatta kendinden nefret eder. Üretici olmamasının bir belirtisi olan bu kendinden hoşlanmama ve kendine ilgi göstermeme, onu boş ve huzursuz
Büyülü gerçekçilik akımının önemli temsilcilerinden olan Gabriel Garcia Marquez, Bu romanında 19. Yüzyılın sonlarında iç savaşların, sefaletlerin ve kolera salgının yaşandığı Kolombiya’da Florentino Ariza ile Fermina Daza’nın yarım yüzyıllık imkansız aşkını konu edinir. Varlıklı bir ailenin kızı olan ve toplum baskısını hep üzerinde hisseden F.
Halbuki güzelliği içlerinde hisseden insanlardan olsalardı, o parlayan gözlerin ve hararetlenmiş yüzün, gencin aşkla ilk tanışmasının belirtisi olduğunu anlayabilirlerdi.
Martin’in eve sarhoş gelmiş olduğunda aynı fikirdeydiler. Güzelliği anlama yeteneği ruhlarında yoktu, yoksa o pırıltılı gözlerin, parlayan yüzün, delikanlının ilk aşk hayalinin belirtisi olduğunu anlarlardı.