Amin Maalouf’un tarihi hikayeleştirerek akıcı bir dille anlatmasına hayranım. Semerkant ve Afrikalı Leo’dan sonra okuduğum üçüncü ve mükemmel bir romanı daha. Okurken ağladığım romanlardan bir tanesi... Tarih ve aşk bir arada.
Osmanlı imparatorluğundan Doğu Akdeniz’e oradan Fransa uzanan uzun bir yolculuk. Türk - Ermeni, Arap - İsrail ve Doğu - batı sorunlarına değinmiştir. Başkahramanın İsyan, ailevi yaşantısından ötürü gelişen kişiliği ve eğitiminin etkisiyle bu sorunlar ile karakter olarak nasıl başa çıktığı anlatılmıştır. Dönemin zıtlıklarını ortaya koymuştur ve kahramanın bu zıtlıklar içinde uzlaşmadan yana olunmasını ve dost içinde yaşanması gerektiğini savunmuştur. İkinci dünya savaşı ve sonrasında gelişen tarihi olaylar ile birlikte büyük trajedi yaşanmıştır.
Savaş, direniş, bir yere ait olma çabası birinin evladı torunu kardeşi kocası pek çok kişi olma durumu kahramana yüklenmiştir. Hissedilenler, elinden gelenler, çaresizlik ve umutsuzluk bize net bir şekilde gösterilmiştir: zorluklara rağmen istenildiğinde büyük sorunlarla baş edildiğini sabırla bize gösterdi bu hikaye.
Her paragrafında merak uyandıran kitapta, birinci kişinin ağzından anLatılmış olarak bize sunmasını olayını sevdim doğrusu. Mutlaka okumanızı önerim...