‘’…böyle bir boşluktu işte.
Anlatmaya korkuyordum.
Belki anlatırken daha da idrak ederim ve o dayanılmaz kramplarım şiddetlenir diye düşünmeye dahi cesaret edemiyordum.
Sadece yaşıyordum onu.
Elimden geldiğince kendimi teğet geçmek istiyordum.
Dayanmaktan, acı çekmekten kaçıyordum.
İşte hepsi bu.
Aslında ne acı çekmek nede sabretmek büyüyordu gözümde.
Ben sadece aynı çember etrafında çaresizce dolaşmaktan kaçıyordum.
Aynı filmi izlemek, aynı taşa takılmak, aynı yerde beklemek gibi bir şeydi bu.
Bitmiyordu çünkü.
Ne öldürüyor ne de tam anlamıyla var olmama izin veriyordu.“
İnan bana, büyük acı yoktur, büyük pişmanlıklar, büyük anılar yoktur.
Her şey unutulur, büyük aşklar bile.
Yaşamda aynı anda hüznün ve coşkunluğun bulunuşu bundandır.
Olayları görmenin ancak belli bir yolu vardır ve zaman zaman ortaya çıkar.
İşte bunun içindir ki, yaşamında büyük bir aşka, mutsuz bir tutkuya sahip olmak yine de iyidir.
Bu en azından bizi çökerten nedensiz mutsuzluklar için bir korunmadır.
Budala... Konumuz aşk... Evet evet aşk ama altında türlü türlü irdelemelerin bulunduğu bir aşk romanı... Dostoyevski'den bahsediyorsak eğer, içine bolca kendini yerleştirdiği, karakterleri kanının son damlasına kadar irdelediği, toplumun körleşmiş noktalarının üzerine bastığı bir roman okuyoruz demektir...
.
Budala'da ise aşk çerçevesinde işlemiş anlatacaklarını Dostoyevski... Aslında aşk üçgenleri desek yeridir... Hem de ortak elemanlı, bağlı üçgenler (çizmek isterdim şuraya )... Bu üçgenlerin ağırlık merkezinde para, iç teğet çemberinin merkezinde ise gurur ve kıskançlık var... Kişiliği ortadan ikiye bölerek hem de...
.
Prens Mışkin'in saflığı, temiz kalbi, her şeye inanması, affediciliği, Nastasya'nın o akıl almaz oyunları, Aglaya'nın gururu, Rogojin'in saplantı derecesinde tutkusu ile aşka giden yoldaki farklılıkların ve sonuçlarının değerlendirilmesi yapılmış... Tabii diğer karakterlerinde bu yoldaki etkileri belirtilmiş...
.
Vee dini irdelememek de olmaz... Neredeyse herkesin budala dediği Prens'in Roma Katolikliğine sağlam göndermeleri de var kitapta... Kitap asla bunlarla sınırlı değil...
.
Sözün özü Dostoyevski kitapları okunmalı... İdamdan son dakikada kurtulan bir yazarın anlattıkları akla yüreğe işlenmeli...
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225,1bin okunma
Bodo Kirchhoff çağdaş Alman edebiyatının en önemli isimlerinden ve #başagelen kitabıyla 2016’da Alman Kitap Ödülü’nü kazandı.
.
Başa Gelen eskiden şapka mağazası işleten bir kadınla,emekli olmuş daha önceden yayınevi sahibi olan bir adamın plansız yolculuğa çıkmalarının hikayesi. Bu yol ileri yaşlardaki çiftin hem
İskelede bir adam ve bir kadın
Gözlerinde hüzün mü var
Sevinç mi?
Ayrılmayı mı bekliyorlar birbirlerinden
Ya da koşup birbirlerine sarılmayı mı?
Ellerinde mendil mi var
Kim gidecekse ardından sallamaya
Yoksa derin bir özlem mi var el ele tutuşmaya
Bilemedim...
Ben, iskelede kalbimle vedalaşıyordum
Herkesten habersiz…
Kalbim; bildim bilesi ayrılıkların müptelası
Dur dese… Gitme dese
Bir ihtimal daha var dese
Ve henüz kalbim durmadan önce
-Bırak deli divane âşık olmayı birine-
“Aşka teğet geçecek kalbin” dese biri
Elveda deyip
Sırtımı dönüp gitmezdim öyle…
Kalbim paslı bir somun gibi
Ayrılıklara döne döne sökülüp gidiyor benden…
Şubat 2015- Eylül 2023