Alper Tuğrul Amca'nın profiline girince, "Beğenme yanlışlıkla," dedi Sedef. "Sen beğenmişsin zaten baksana," dedi Alper terslenerek ve profili inceledi. Üç fotoğraftan birinde elinde rakı vardı Tuğrul Amca'nın; bunlardan birinin altında, "Biz içeriz bize yoktur vebali," yazıyordu. Fonunda Can Yücel olan bazı fotoğrafların üzerinde şaire atfedilen sözler yazılıydı. "Konuşmayı severim ama herkesle değil," demişti görünüşe göre şair. "Hayatta olsa bunların ağzına sıçan bir şiir de yazardı," diye düşündü Alper incelemeye devam ederken. "Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır. Can Yücel" yazıyordu son paylaştığı fotoğrafta da. Yakından özensizce çekilmiş çiçek fotoğraflarını, muhalefet yapacağım derken ırkçılaşan paylaşımları hızlıca geçip telefonu Sedef'e geri verirken, "Yavşak! Kart zampara! Küba'ya gidenlerle devrime ucuz tükenmezkalem gönderen azgın teke..." diye alçak sesle öfke kustu Alper. Sedef yapay bir kahkaha attı. "Ya ne alâkası var?" "Resmen yazmış işte... Oha taşakları büzüşmüş hâlâ torunu yaşında kızlara yürüyor..." "Yok ya ayıp deme öyle. Annemin kuzeninin kocası..." diyerek adamı savunmaya geçti Sedef fısıltıyla.
Sayfa 188 - Sözler: Ağıtlar işlemiyor öyle bir kara büyüKitabı okudu
Alper, vapurda otobüste yanındakinin gazetesini okuyanlar gibi bakışını Sedef'in ekranına dikmişti. Sedef, "Tuğrul Amca ya," dedi telefonu rahat görmesi için Alper'e uzatıp.
Profil fotoğrafından anlaşıldığı kadarıyla, kafasının yanlarında ve arkasında kalmış birkaç tutam kır saçı favorilerinden sakallarıyla birleştirip bir
Sedef'in evvelce de bahsettiği Amerika'da doktora yapma konusu Alper'e hem cazip hem ürkütücü geliyordu. Boğaziçi'ne başvururken kabul alacağına dair hiç umudu olmadığından, şimdi orada öğrenci olmayı başarınca kendini yeterince gerçekleştirmiş hissediyor, Amerika'nın olanakları güzel hayaller kurdursa da bu hayallerin hakikat duvarı ile çarpışıp tuzla buz olacağına inanıyordu. Hangi gerçeklik hayali kırmazdı ki? Bir yandan gitgide boğucu bir hal alan politik atmosferin, hükümetin yaşam tarzına müdahale girişimlerinin onlar gibileri belirli mahallelere sıkışmaya hatta ülkeyi terk etmeye mecbur kıldığını kabul ediyor, lakin bir yandan da bu kaçışların çözüm olmadığını düşünüyordu. Ne yapacağına karar vermenin zorluğu ile yüzleştikçe de konformist bir yaklaşımla aslında hayatının yolunda olduğunu, ülkenin de bu günleri atlatacağını kuruyordu. "Biraz daha dayanırsak... Böyle gitmez..." diye düşünüyor, hatta iktidar değiştiğinde, tarih derslerinde bolca işittiği, okuduğu 2. Meşrutiyet, Cumhuriyet'in ilanı, 68 ya da bizzat şahit olduğu Gezi gibi özgürlük ve liberalizm deşarjlanna doyacağını hayal ediyordu. Gidenler de koşarak geri dönecekti o zaman.
Sayfa 186 - Sözler: Ağıtlar işlemiyor öyle bir kara büyüKitabı okudu
Alper gözünün önünde ulus bilinci kazandırılmış bir oğul ile İslamcılıkta kalmış bir baba durduğunu düşünüyordu. Derslerde bolca dinlediği, okuduğu... 20. yüzyıl başında henüz Osmanlı yıkılmadan hemen önceki tartışmaların günümüze ışınlanmış iki temsilcisi... Bir asır sonra şimdi burada... Bu değişmezliğe hayret ediyordu.
Sayfa 183 - Sözler: Ağıtlar işlemiyor öyle bir kara büyüKitabı okudu
"Bayram günü zahmet verdim Adnan Abi size de..." Gözünü ekrandan ayırmayan Adnan Bey, "Yok ya açacaktık zaten," dedi. "Bize bayram bir gün... Kabristana gittik, kurbanı kestik, gelen giden... Bitti! Bayramın gerisi kadınlara." Gülüştüler. Alper, artık cinsiyetçi olduğunu bildiği bu gibi söylemler karşısında sessiz hatta onaylayıcı bir tavır takınmayı riyakârlık olarak görse de, aksi yönde hareket etmeyi de çıkıntılık olarak değerlendiriyordu. Lakin hemen sonra bu tercihini konformist buluyor, başkalarını eleştirmenin kolay, kendisini değiştirmenin zor olduğunu anlıyor ve düşünmeyi bırakıyordu.
Sayfa 181 - Sözler: Ağıtlar işlemiyor öyle bir kara büyüKitabı okudu
Ben bir zaman kaybıyım, beni boşver hocam
Düşlerimden geçenleri kitaplarda bulamıycam
Hangi deniz nereye dökülüyor bana ne
Ben içimde boğulurken
Hala aşkın olduğu yer varsa söyle
Dokunulmazsam ölücem
🤪
•••
Yaşamak denilen bu yüce şiir
Bir yaz yağmuru değildir insanda
Öyle etkisiz
Öyle selamsız geçer mi sanıldı
Mutluluk denilen o büyük özlem
Bir bülbül şarkısı değildir şafakta
Öyle sessiz
Öyle soluksuz biter mi sanıldı
•••
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Şimdi sonsuz yıllar sürecek bir yalnızlığın ortasından
Senin yelken açtığın yeni aşkın şerefine yazıyorum
Geri dönmen için değil
Sende açtığım yaraları iyileştirmek için bir yama arıyorum
Kendimden nefret etmek için sürekli gidiyorum
Ama hep sana varıyorum
Ben kendimi kapattığım zengin zindanda sensiz bir devir eskittim
Geri dön diyemezdim, üstümüze işlediğim günahların eli değmişti
Gittiğinde boğazımdan düğüm dolu yüzlerce gemi geçmişti
Ama ben, bir daha aşk şarkısı yazmamaya yemin etmiştim
imlâsı bozuk aşkın sonu elbette hüzün
vuslat belki de hayal, sonsuzluğa varmadan
şarkısı binlerce gam taşıyor ömrümüzün
yine kahra düşecek dikende, zakkumda can
Şimdi Gülüm ile Hatice'nin karşılıklı duygularını, bu duygularla birbirlerine karșı muamelelerinde "Ya incinirse!" korkusundan âdeta titrediklerini, yekdiğerini kırma veya gücendirme ihtimali olacak en küçük sözü ve davranışı terk ettiklerini, her ikisinin bütün hayatlarını kendilerinden evvel eşini düşünerek yaşadıklarıı gördüm. Saygıyla dillendirilmiş "sen" sözünün, menfaatle söylenmiş "ben" sözünden daha değerli olduğuna şahit oldum. Bazen Hatice'nin yüreğini dinledim, minnet gördüm; bazen gülümün kalbine baktım şükür okudum. Aşkın saygıdan, dostluktan, mahremiyetten, paylaşmaktan ve ortak düşünceden ibaret olduğuna böyle karar verdim. Belli ki Hatice bu sevginin kanatlarında makamlar ve merhaleler, dereceler ve kademeler așacak, sevgisi yüzünden bazen hesabı susacak bazen mantığı șașıp aklı eriyecekti .Bütün varlık hikmeti ve hilkat sırrıyla gaye kadının gaye erkeğe liyakatiyle yaşayacak dünya kadınlığı adına eşe bağlılığın ve destek olmanın timsal olacaktı. Yanılmayacağımı biliyordum.