2030'da deniz yoluyla ticaretin büyük kısmı Asya ülkeleri arasında ve Asya ülkeleri ile dünyanın geri kalanı arasında gerçekleşecektir. Aradaki mesafelerin katedilmesi için gereken surelerin azaltılması için 2040'a kadar yeni deniz rotaları ortaya çıkacaktır.
"Sen gelince güçlendim. Nasıl güçlendim... Tek başıma bir tümen yağıyı basabilirim. Şu atın sırtında Asya'yı baştan başa geçebilirim. Gün batısını vurup geri dönebilirim. Seninle bin yıl yaşarım."
Gelelim Mustafa'nın Deniz'ini kaybettiği denizden gelen bebeğe... Türkiye'nin içinden çıkamadığ göçmen meselesine esaslı bir dokunuş yapmışsınız. Televizyonlardan kıyaya vuran bebekleri, insanları gördük. Adına ne dersek diyelim, Aylan, Samir, Hamid... Suriyeli, Afganlı, Pakistanlı.. İnsanlığın her anlamda can çekiştiği bir
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
( Nazım Hikmet )
SON
Tut ki;
Islandığım son yağmur,
Yapraklara düşen iri damlaların,
İşittiğim son gürültüsü bu...
Rüzgarın sık dallar arasında
Son inildemesi,
Tut ki;
Güneşin, sıcak ışınlarının
Tenime son değişi,
Son baharımı yaşıyorum belki,
Kır çiçeklerinden
Son sevinçlerimi topluyorum.
Ak gürgen ağaçların serinliğinde
Son kez dalıyorum uzaklara
Alacakaranlığın bütün ışıklarının
Birer birer söndüğünü,
Son kez izliyorum.
Uçsuz bucaksız karanlıkta
Son kez çekiyorum acıları içime
Bu döktüğüm son gözyaşı
Son yaprağı düşüyor takvimimin
Tut ki; son nefesimi veriyorum
Gelmez miydin...
'Uzak Asya'dan gelip Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket.. sizin! Afiyet olsun efendiler!' demekten
bıktım, bıktık, anlıyor musun, orada mısın Türkiye,