Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diktatör Atatürk diktatör mü idi? Rejimine bakarsanız evet. Fakat ne mizacı, ne de ideali bakımından diktatörlük inançlısı değildi. Milli kurtuluş için şart saydığı inkılâplarının hürriyet içinde yaşayabileceğine güvenseydi, demokratik savaşçılığın zevklerini feda etmeyeceğine şüphe yoktu ... Atatürk, Hitler ve Mussolini gibi, demokrasiler aleyhine hicivler ve diktatörlük lehine methiyeler söylemiş değildir. Hususî meclislerinde dahi millî hâkimiyet davasına gönülden bağlı olduğu sezilirdi. Onun düşmanlığı, yobazlığa idi. Geriliğe idi. Türk şerefini düşüren ve Türklüğü gelişmeden alıkoyan kara ve karanlık gelenek ve göreneklere karşı idi.
Sayfa 599 - PozitifKitabı okudu
Atatürk Türkiyesi bozkırın ortasındaki bir ışıltıdır. Fransızların Edebiyat yahut Almanların Felsefe Fakültesi dediği kurumun adı Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi olarak düzeltiliyor.Hitler iktidarının kıyıma uğrattığı akademisyenler İstanbul ve Ankara’da kadroları oluşturuyor. Bu fakülte henüz müstakil bir binaya sahip değilken 1935’te Halkevi (Türk Ocağı) binasındaki tiyatro salonunda açılışı yapılıyor ve dersler de Evkaf apartmanında (bugün Küçük Tiyatro’nun olduğu yer) yapılıyor.
Reklam
Şeytan Tanrı'da Benim Diyordu? Hala Diyor! İnsan olmayanı ya da olmak istemeyeni zorla insan yapacak durumda değiliz. Herkes kendi yolundan gitmeye serbesttir. Türk'ün içinde yaşayıp düzenini bozmaya kalkmayı, onu kendine kul köle etmeye kalkmayı kabul etmiyoruz. Ne zaman kabul etti ki Türkler? Bizi yaratan Tanrı kendini tanrı
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Türkçülüğe ve Atsız'a karşı olanlar, 1944 Irkçılık-Turancılık Davası'nı da hâlâ unutmamışlardı. Davayı unutturmamaya ve daima taze tutmaya çalışıyorlardı. Daha Atsız'ın öğretmenliğe iade edilmesi ve Orkun'da yazmaya başlaması ile harekete geçilmiş ve yeniden aleyhinde yazılar yazılmaya, davalar açılmaya başlanmıştı. Akşam
Mustafa Kemal kurtardığı vatanına yeni topraklar katarak ölmüştür. Hitler ise maceralarından cüret alarak kumar oynamaya devam etmiş ve kül yığınları hâline gelen vatanının bir harâbesinde düşmana esir düşmemek için kendini öldürmek zorunda kalmıştır.
Sayfa 139
Reklam
Türkçülüğe ve Atsız'a karşı olanlar, 1944 Irkçılık-Turancılık Davası'nı da hâlâ unutmamışlardı. Davayı unutturmamaya ve daima taze tutmaya çalışıyorlardı. Daha Atsız'ın öğretmenliğe iade edilmesi ve Orkun'da yazmaya başlaması ile harekete geçilmiş ve yeniden aleyhinde yazılar yazılmaya, davalar açılmaya başlanmıştı. Akşam
Her şey yapılacak ve 1911'den 1922'ye kadar dört harp geçiren, yanan, yıkılan, milyonlarca evladını kaybeden, üstelik bütün gelir kaynakları sıfıra inen vatan yoksulların parası ile yapılacaktı. Hitler Atatürk'ü övdüğü sırada: ''Bir milletin bütün vasıtalarından mahrum edilmiş olsa dahi, kendi kendini kurtarma vasıtalarını yaratabileceğini ispat eden adamdır.'' demişti. 1923-1924 Türklüğü düşünülürse, Hitler'e ikinci defa hak vermek lazım gelir.
Sayfa 471Kitabı okudu
07 Mayıs 1951'de TBMM'de Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanun maddesi üzerinde konuşurken Sait Bilgiç, Hâmit Şevket İnce'nin 1944'te Atsız'ın vekâletini üstlendiğini, fakat “tek parti devri içinde vâki bir işaret üzerine vekâlet vazifesini" terk ettiğini belirtince İnce söz alır ve Atsız'ı "Hitlerizme tâbi adam" ifadesiyle suçlar; bir komşusunun uyarısı üzerine onun "Sarhoşlar Gecesi" adlı kitabını okuduğunu ve bu sebeple, Atsız'ın "Hitler'in peşinde, Hitlerizmci olduğunu yani ırkçı olduğunu anlayınca" vekâleti bıraktığını ileri sürer (Küçükalcan 2016b: 52-53). Bunun üzerine Atsız da Orkun dergisinin 25 Mayıs 1951 tarihli 34. sayısında “Yalan” başlıklı bir yazı yazarak Hâmit Şevket'in, “Çankaya'nın emri” ile vekâletini bıraktığını belirtir. Atsız'ın "Yalan" başlıklı yazısı üzerine savcılık harekete geçmiş ve “Cumhurbaşkanının ve hükümetin manevi şahsiyetini tahkir” iddiasıyla Atsız aleyhine bir kamu davası açmıştır (Cumhuriyet gazetesi, 12.06.1951; Akgöz 2016: 204'ten).
Hitler döneminin Almanya ve Avusturyası'nı terk eden 142 bilim adamı, niçin Batı'nın gelişmiş ve varlıklı ülkeleri dururken Türkiye'ye gelmeyi tercih ettiler? Birçoğu dünya çapında olan bu solcu ya da Yahudi bilim adamlarını güç koşullar içindeki bir geri kalmış ülkede on yılı aşkın süre hizmet etmeye iten gerekçe acaba neydi?
Reklam
Pek mühim bilgiler 😎🧐😷 Likyalı erkekler ölülerini gömerken, şeytan yüzlerini görüp sonradan kendilerine musallat olmasın diye kadın kılığına girip, yüzlerini gizliyorlardı. şeytan görsün yüzünü deyimi de buradan gelir... alın bu bilgiyle n'aparsanız yapın şimdi...👺😱 Adolf Hitler, 17 yaşındayken haydarpaşa gar inşaatında alman işçi ve
217 syf.
·
Puan vermedi
Değerli eğitimci, siyasetçi, yazar Mustafa Gazalcı’nın kaleminden, içeriğiyle okurunu geçmişe taşıyan “Yolumuzu Aydınlatanlar – Cumhuriyet’in 10 Eğitim Yıldızı” adlı kitaptan söz edeceğim sizlere… Cumhuriyet Devrimi’nin büyük ülküsü “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar yetiştirme atılımının özverili, çalışkan yıldızları; Mustafa Necati,
Yolumuzu Aydınlatanlar
Yolumuzu AydınlatanlarMustafa Gazalcı · Cumhuriyet Kitapları · 20231 okunma
Sürüngen Beyinli Toplumlar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki bir çok sosyal bilimcinin beynini bir soru kemiriyordu: Kant, Hegel gibi büyük filozofları, Einstein gibi bilimcileri, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman toplumu, nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gitmişti? Üstelik
122 syf.
2/10 puan verdi
İnsanlar görüşlerine ilişkin kitapları okumuyorlar. Kur’an olsun, Nutuk olsun, Kavgam olsun, Manifesto olsun; okumuyorlar. Ancak harıl harıl da savunup kafa şişirebiliyorlar. Ne zaman biri kafamı şişirse gider, sırf sus diyebilmek adına olsun, kitabına bir göz atarım. En son kafamı şişiren kişi bir ülkücü oldu ve şimdi de buradayım. Kendi görüşümü
Dokuz Işık
Dokuz IşıkAlparslan Türkeş · Kutluğ Yayınları · 1975732 okunma
“Diktatör sözünden tiksindiğini hep bilirdik. Devrinin diktatörleri, Mussolini ve Hitler, demokrasiye karşı idiler. Doktrinleri bu idi. Atatürk karakterce demokrat ve inanç bakımından hürriyet rejimcisidir.”
Sayfa 29 - pozitif yayınları, 15. baskı. eylül 2023Kitabı okuyor
814 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.