Okurken içimden sürekli şunu ekrar ettim; neden bu kadar hüzünlü? Okuduğum en hüzünlü kitaplardan biriydi benim için. Fugui'nin hileli bir kumarda ailesinin tüm malvarlığını kaybetmesi ile başlayan roman, zamanla ailesinin tamamını kaybetmesi ile sona eriyor. Açlık görüyor, yokluk görüyor, askere gidiyor ve savaş görüyor. Kızı ateşli hastalıktan konuşma yetisini kaybediyor. Oğlu Valinin karısına kan verirken doktor hatası yüzünden yüksek kan kaybetmekten dolayı ölüyor. Konuşma engelli kızı, Erxi isimli boynu yamuk ama kalbi güzel bir adamla güzel bir evlilik yapıyor ve çok mutlu oluyor oh diyorum kitapta güzel birşey olacak bu seferde kızı doğum yaparken ölüyor. Torunu ve damadı ortalıkta kalıveriyorlar öylece. Aradan 3-4 ay geçiyor kemik erimesi rahatsızlığına yakalanan Fugui'nin karısı ölüyor. Fugui çok üzgün bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyor. 2-3 yıl sonra da damadı ölüyor. Fugui torunu ile başbaşa kalıyor. Çok zor bir hayat yaşıyor. Torunu da ortalama 7 yaşında hastalanıyor, fugui ona toparlanması için fasulye pişiriyor. Tarlada işi olduğu için, çocuğu evde bırakıyor geldiğinde fasulyenin boğazına kaçıp öldüğünü görüyor. Artık bunca acıya dayanamayacağını düşünüp ölürüm diye beklerken, yıllar geçiyor. Para biriktiriyor ve yaşlı bir öküz alıyor. Öküz ona yoldaşlık ediyor.Dili öyle akıcı, cümleler öyle sürükleyici, betimlemeler o kadar güzel ki, uzun zamandır bir kitabı okurken yaşıyor gibi hissetmemiştim. Sanırım bu yüzden çok okunuyor. Evet çok hüzünlü demiştim ama bir o kadar da güzel bir kitaptı. Bence muhakkak okunmalı.