Çoktan geçildi çoktaaan! Gemilerle değil, çanak antenlerle geçildi Çanakkale.
. . .
İngiliz kızından hiçbir farkı olmayan bir Türk kızı, Çanakkale'yi anlatmaya başladı:
"Ay geçen sene şehitliklere gittik; nasıl bir atmosfer var anlatamam size!"
Seçtiği kelimeye bak: Atmosfer. Yok stratosfer. Topsakallı, küpeli bir çocuk devam etti:
"Türkün kahramanlık destanı!" "Dur yolcu! diye kocaman bir yazı yazmışlar dağa. Kocaman bir bayrak dalgalanıyor; nasıl duygulandım..."
"Eceabat'tan vapura biniyorsun, yarım saat boğaz, püfür püfür!"
"Gerçekten nefis. İskele'de, hemen ikinci aradan sağa dönünce Barlar Sokağı var, oraya da gittiniz mi?" "Gitmez miyiz! Okul gezisiydi gerçi; hocayı atlatmak zor oldu ama, bütün sınıf doluştuk barlara!"
Vay dangalaklar vay! Şehitlerin şerefine mi içtiniz ulan. O insanlar, siz gavurlara benzeyin diye mi öldü? Çanakkale geçilmezmiş! Yesinler! Çoktan geçildi çoktaaan! Gemilerle değil, çanak antenlerle geçildi Çanakkale.
Çağrı merkezinde, garanti maaşlı işime hala devam ediyordum müvekkillerim...
Bu geçen üç yıldan fazla süre zarfında ise sayısız insanla muhatap olmuş, sayısız dosyadan borcu kapatmıştım ama bir şu hala duruyordu. Her ay yepyeni, taze taze icra dosyaları gelmekte ve Türk milleti borç batağına biraz daha saplanmaktaydı.
Kimler kimler saplanmıştı ki bu batağa müvekkillerin...
Enerjiye bağımlılar,ilaca bağımlılar, bakkala bağımlılar...
Çocuğuna harika bir eğitim aldırmak için varı yoğu senede sepete yatıranlar. Hatta damacana sucuya bile borç takanlar...
En fazla yeni evli çiftler...
Yeni evlenmiş karı koca, bir günlük düğün için bir ömürlük borca girmiş ve bir ömür sürecek o saadet, nihayetinde birkaç yıl sürecek bütün borçlar kocaya yıkılmıştı. Adam altınları da alamazdı, altınlar nedense kadının kızlık bedeli diye hakkıydı ve mahkeme kararları beni şok etmekteydi. Ömür boyu nafaka, aile konutunun kadını özgülenmesi, altınlar kadına, çocuk kadına falan...
Anladığım kadarıyla kocaya sadece bireysel silahlanma hakkı kalmaktaydı
Kefaletle bırakılan bir çocuk vardı, dedi. Sözünü tutmadığı için bir ay sonra geri geldi. Çocuklardan biri ona, niye sözünü tutmadığını sordu. Allah kahretsin, dedi. Babamın evinde hiç konfor yok, elektrik yok, duş yok, kitap yok. Üstelik de yemekler kötü!" dedi. Yani anlayacağın, konfora kavuşmak ve saatinde yemek yemek için geri gelmiş. Yarın ne yapacağım? diye düşünmekten insanın anası ağlıyormuş. Ne yapsın, o da bir otomobil çalmış, yeniden gelmiş.