Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Pekâlâ, benim kafam yemek yedikten sonra daha iyi çalışır.” dedi çocuk ve ayağa kalkıp sandıklardan birini açtı. “Haydi, yemek yiyelim.”
Üç Altı Ay: Mırıldanma Dönemi
Üçüncü aydan itibaren bebekler algılamaya başlar. Ses oyunlarından öteye gitmeyen bu agulamalar bebeğin çıkarabileceği ses çeşitliliğini keşfetmesini sağlar.
Sayfa 27 - NobelKitabı okuyor
Reklam
Altı Hafta - Üç Ay: Gığıdalama Dönemi Bu dönemde de ses üretimi büyük ölçüde refleksif olmakla beraber çocukta kendiliğinden ses üretimi de başlamıştır.
Sayfa 26 - NobelKitabı okuyor
İlk Altı Ay
Bu dönemde bebekte, reflektif, yani istem dışı ses çıkarma görülür. Bebek ağlama öksürme, hapşırma gibi doğal sesler çıkarır.
Sayfa 26 - NobelKitabı okuyor
"Sence o gerçekte kim?” “O benim arkadaşım.” dedi Çocuk. “Bu kadarı da bana yeter.”
Hüzün, çocuk oyuncağıydı. Kıymık kıymık kalırdık. Yaşı ne olursa olsun herkese aynı gecikme duygusunu yaşatırdı. Çocuklarımız değil de babalarımız götürürdü bizi evlerimize, bu ürperti ayininden. O gider bir odayı daraltırdı düşleriyle, biz ay ışığı ile mezarlarımızı derinleştirirdik...
Reklam
Okula Başlama Yaşı
Beyin gelişimi nedeni ile okula başlama yaşı 72 ay olarak belirlenebilir. Ama biyolojik yaşın uygun olması, okula başlaması için yeterli değildir. Fiziksel olarak, zihinsel olarak, nörolojik ve ruhsal gelişim olarak hazır olmayan bir çocuğu okula başlatmak, onu kazanamayacağı bir yarışa geriden sokmak ve okul yaşamının en başarısızlığa mahkum etmek demektir.
Sayfa 117 - AlfaKitabı okudu
İnsanın altı ay boyunca karnında çocuk taşımasının ne güç olduğunu bilmiyorsun tabii!
“Bir yolculuk yaptım, hepsi bu. Buna aylar, hatta günler ya da herhangi bir zaman ölçüsüne göre herhangi bir zaman birimi harcamadığımı söylememe gerek yok herhalde. Yolculuğum zamanda geçti elbette, ama zamanı saat, gün ve ay hesabına vurduğumuz kıyıda değil; öbür tarafta, zamanın ölçü tanımadığı yerde. Zaman orada da geçiyor, ama ölçülemiyor. Bir bakıma, bizi yaşadığına tanık olduğumuz zamandan daha hızlı olduğu söylenebilir. İçinizden sorup duruyorsunuzdur, ne anlatıyor bu cümleler, diye. Sakın o hataya düşeyim demeyin. Çocuk gibi kelimelere ve varlıklara anlamlarını sormaktan vazgeçin artık. Hiçbir şeyin anlamı yoktur.”
"Devleti milleti de unuttuğumuz yok: Ev başına her yıl birer ikişer çocuk çıkartıyoruz! Devlet bize ne yapıyor?" "Ne yapsın daha? Altı ay sonra yeni bir vergi çıkartır. Öteberiye zam yapar. Daha nasıl düşünsün devlet sizi? Dünyayı kalbura koyup eleseniz böyle devlet, hökümet bulabilir misiniz?"
Sayfa 84 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Benim sorunum eşimle. Kendisi tanınmış bir üniversitede in­ şaat mühendisliği okumuş. Amerika'da master eğitimini ta­ mamlamış ve on bir yıldır bir Amerikan şirketinde çalışmakta. Evet, eğitimli bir eş söz konusu. Peki, bu eğitimli erkek, birlikte bir Ömür geçireceği, yuva kurup çocuk yetiştirece­ ği hayat arkadaşını nasıl seçti, seçerken nelere dikkat etti? Okumaya devam edelim: Biz görücü usulü evlendik. Tanımaya fırsatım bile olmadı. Henüz 21 yaşındaydım... Eşim Amerika'dan 2 haftalık izne geldiğinde sanki yangından mal kaçırırcasına tanışma, nişan ve resmi nikâhımız oldu. Kayınpederim vize işlemlerinin zor­ luğunu bahane ederek nikâhı aceleye getirdi. Nikâhtan bir gün sonra eşim Amerika'ya geri döndü. Altı ay internet üze­ rinden görüştük. Saat farkından dolayı kısıtlı görüşüyorduk. Altı ay sonra Türkiye'de düğünümüz oldu. Düğünden üç gün sonra eşimle Amerika'ya gittim. Üç ay sonra ilk kavga­ mızı ettik. Ben o gün evlendiğime çok pişman olmuştum. Geri de dönemezdim. Kimsem de yoktu dertleşeceğim. Günlerce ağladım. Eşim hiç oralı bile olmadı.
Belki daha da yakında;komşunun kapısında peyda olup elimi uzattığımda mırıldayan gri kedi o; belki diğer komşumun tasmasıyla dolaştırırken gördüğüm yavru köpeği o; belki birkaç ay önce meydanda neşeyle oynayıp annesini babasını peşinde koştururken gördüğüm küçük çocuk o; belki çoktan kurudu sandığım çalılarda ansızın açan çiçek o; belki şu bulut,şu dalga,şu yağmur,şu sis.Gördüğüm her şeye şefkatle yaklaşıyorum,baktığım her şeyde onu görüyorum.
Üstüne
Kuşlar geçer bulutun üstünden, Yağmur yağar bulutun üstüne. Kuşlar geçer trenin üstünden, Yağmur yağar trenin üstüne. Kuşlar geçer gecenin üstünden, Yağmur yağar gecenin üstüne. Ve ay gelir, kuşlar nereye giderse... Güneş doğar yağmurun üstüne.
“Hayır Zeze. Konu bu değil. Nesnelerin ve varlıkların kaderini kabullenmeliyiz. Seni çok özleyeceğim. Özlemini, hayatın güzelliği ile gidermeye çalışacağım; çünkü güzellik bir boşluğu doldurmaya çalışır, şefkat, sevgi denilen basit bir şeyi. Çocuk yüreğinin yumuşaklığını. İşte bunu kimse bulamaz, ne yıldızların güzelliğindene ay ışığının yansımasında. Güzellik beni yavaş yavaş yatıştırır, sevginden yoksun kalmanın yüreğime verdiği hüznü bastırır.”
Sayfa 219Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.