Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çocuklann fiziki gelişmesinde onların beslenme şekillerinin büyük ehemmiyeti vardır. Küçük çocuklar adeten anne sütü ile beslenir. Annenin sütü kafi gelmediğinde veya anne hastalandığında, öldüğünde çocuğu bir başka münasip emzikli (kucak çocuğu bulunan anne) kadın emzirir. Bu durumda, kadın her çocuk için bir göğsünü ayırır. Elbette, bunu ancak sütü bol anne yapardı. O, emzirdiği çocuğun "süt annesi", çocukları ise bu çocuğun "süt bacı-kardeşi" diye isimlendirilir. Bu konuda "Kitab-ı Dede Korkut"ta bilgi verilir: "Tepegöz dedi: 'Süd gardaşıyık,kıyma mene". Çocuk büyüdükten sonra süt annesine hürmetini muhafaza etmeli­dir. Altı ay aynı annenin sütünü emmiş süt bacı-kardeşin nikahı münasip sayılmaz. Çocuğun parayla emdirilmesi, daha doğrusu, anne sütünün satılması günah kabul edilir. Lakin çocuğun valideynleri sık sık bu kadını görmeye gider, meyve, erzak, hediye götürürler.
Sayfa 53 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Tom,Mary ve Jean üzerindeki koşullandırma amacına ulaştı. Tom papaz oldu,Mary bir papazla evlendi ve çocuk doğururken öldü.Jean evde kalarak uzun ve acılı bir kanser boyunca annesine baktı, daha sonra yirmi yıl süresince kendini gittikçe elden ayaktan düşen, sonunda bunayıp zırvalayan babasına adadı. Buraya kadar hepsi iyi güzel. Ama dördüncü çocuk Annie"yle işler değişti. Annie güzeldi. On sekizine geldiğinde bir ağır süvari yüzbaşısı onunla evlenmek istedi. Evlilikleri yasaklandı. On yıl dayandı derkenyirmi sekizinde bir Hint ticaret gemisinin ikinci kaptanı onu baştan çıkardı.Derken kaptan,Madras ve Macao'ya doğru iki yıl sürecek bir sefere çıktı.Dört ay sonra Annie,gebe,kimsesiz,umutsuz kendini Tay ırmağına attı.
Reklam
Atsız asker değildi, fakat bir asker gibi yaşadı, asker gibi öldü. Zamanlar üstü, zamanlar aşırı bir adamdı. Türklük onun için bir sevda idi ve başka hiçbir şey önemli değildi. Önem verir göründüğü, üzerinde yazılar yazdığı, kitaplar doldurduğu her şey Türklük içindi. Türklük, tarihin derinliklerinden kopup gelen, geleceğe doğru yürüyen kutsal bir
Çocuklar genellikle anlaşıldığını bildiği, kendini güvende hissettiği, duygusal yoğunluğunun sağaltılabileceği ortamlarda gözyaşlarını serbest bırakırlar. Bu özelliklerin sağlayan yer ise, anne yanıdır. Gün boyu okulda, arkadaşlarının yanında, hatta babasıyla birlikte iken biriken stresini baskılayan çocuk, annesinin yanında ( yani güvenli alanın) yanına geldiğinde sudan sebeplerle ağlamaya başlar. Dıştan bakan insanlar "Benimleyken hiç ağlamıyor", " Ay sana gelince hemen şımarıyor" gibi cümleler kuruyor olsa da, işin aslı bu değildir. İşin aslı, bir yetişkini kendini yanında güvende hissettiği dostunun omzunda ağlayabilmesi gibi, çocuğun da bu duygusallaşalım için en güvendiği kişiyi bekliyor olmasıdır.
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Tıp adamları olaya çocuğun yaşaması veya ölmesi açısından bakıyorlar Dinimiz ise bunun yanında o çocuk sayesinde anne ve babanın kazanacağı sevap açısından da bakıyor. Sizin altı ay bile olsa o durumdaki bir canlıya hizmet etmeniz, onun heyecanı ile akşamlayıp sabahlamanız büyük bir ecir kaynağıdır. Size tavsiyem, dokunmayın, çocuk doğsun, yaşayabildiği kadar yaşasın, size şefaatçi olarak Rabb'ine gitsin. Eğer anneye zarar gelme ihtimali olursa o zaman müdahale edilmesinde sakınca yoktur. Allah sabrınızı artırsın. Sabredin, sayılı günler çabuk geçer ama o sayılı günlerde kazandığınız sevaplar biiznillah sizi cennete götürür.
Reklam
Pederim, Gondolin düşmeden önce orada doğmuş olan Earendil, validem de Doriath’h Luthien’in oğlu Dior’un kızı Elwing idi. Dünyanın Batısı‘nda bozgunlarıyla, meyvasız galibiyetleriyle Uç çağ gördüm geçirdim. “Gil-galad’m emir subayıydım ve onun ordusunda savaşa yürüdüm. Mor-dor’un Kara Kapısı önündeki Dagorlad Muharebesi’nde bulundum: Biz galebe
Çocukken Suriye’de yüzlerce kez kayboldum. Sokaktakiler beni tanımıştı. Biri mutlaka elimden tutup beni eve götürürdü. Ailem boynuma adresimizin yazılı olduğu bir kart asmıştı. Ben sadece onları düşündüm hayatım boyunca. Sadece, o iki yarı insan, yarı meleği. Dokuz ay boyunca beni vücudunda taşıyan kadını, pisliğimi temizleyen insanları. Defalarca insanlar beni rahatlatmak için, “Düşünme bu kadar. Seni yaparken sana sormadılar. Madem yaptılar, ilgilenecekler, katlanacaklar tabiî ki!” dediler. Bense sakince dinlediğim sevimsiz konuşmayı bitirmek için söylenileni kabulleniyormuş gibi gözükürken sadece şunu düşünüyor olurdum: Bilemezlerdi benim geleceğimi. Onlar bir çocuk istediler ama ben geldim! Dünyaya en az değeri veren insan. Onlar normal bir çocuk istediler, eğitim görüp, meslek sahibi olacak, gururlanacakları. Ama ben geldim. Bilemezlerdi bir canavarı büyüttüklerini. Onların suçu değil. Ve benim onlara acı çektirmem vicdanen yasal değil. İşte bu yüzden sadece onları düşündüm. Başka kimseyi değil. Ölmelerini arzuladım. Benim dönüştüğüm adamı görüp üzülmemeleri için. Ailemin evindeki yatak uyuyabildiğim nadir yerlerden biriydi. Ama ben kan kustum oraya. Bilemezlerdi... Annem bilemezdi dünyanın sonunu doğurduğunu...
bakılan her resim bütün bir ömrü saklar ellerini kaldırsalar yıllar dökülüşür birazdan yalıda sanki buluşacaklar bir yerde saat çalsa o sevgili görünür umut heykeli midir ay ışığı örtünür bir pencere açılsa unutulmuş şarkılar çocuk bahçelerinden nasıl yankılanırlar kalkan her vapurda giden bir yolcu var gönderilen her mektup onları götürür idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar sabahtan akşama hergün kaç kere ölür
ama artık kendini çocuk gibi duyumsayabilmesi için çok geçti, oysa daha birkaç ay öncesine değin kendini çocuk yerine koyabiliyordu, ellisini devirmiş olmasına rağmen, çünkü babası daha hayattaydı birkaç ay öncesinde ve o da onun kızıydı, babası ona küçük kız muamelesi yaparak saçını okşayabilirdi, o da başını uysallıkla babasının avuçlarına bırakabilirdi. Şimdi artık yoktu bunlar ve birdenbire olgunlaşmış, dahası yaşlanmıştı.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.