Kendisini karşılayan sekretere;
Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi.
Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: 'Nazif Bey mi?'dedi.
'Evet, Nazif Bey!' diye cevap alınca,
hüzünlü bir ses tonuyla 'Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu.' dedi.
Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı
İki ayrı çöküş hikayesi. Biri yüzü genç, ama içi çoktan yaşlanmış, enerji kaynakları tükenen Avrupa. Diğeri orta yaşlarının sonunda genç bir kadına aşık olan sanayici karakterimiz. Onun da cinselliği çöküşe doğru ilerliyor. Gary bu ikisi arasında muhteşem bir paralellik kuruyor, zekice kurgulanmış bir hikaye anlatıyor bize.
Bir erkeğin
Merhaba... Can Yayınları kısa modern klasikler dizisinden Orıana Fallacı'nın Doğmamış Çocuğa Mektup adlı kitabını bitirdim.
İtalyan edebiyatına ait bu eserde evli olmayan kadının istenmeyen bir hamilelik sonrasında anne adayının iç sorgulamalarını gördüğümüz bu kitapta günümüzde de hâlâ tartışması süren kürtaj konusuna eğiliniyor. Günümüzde bu
Öğretmenler, anneler, babalar için önemli bir kaynak diye düşünüyorum. Çünkü artık bir çocuğu yetiştirirken arkamızda koca bir köy yok. Gelenekten koptuğumuz, yeni olanı yakalamada güçlük çektiğimiz bu zamanda kitaplar en iyi rehberimiz.
"Nasıl başaracağını öğrenmek en zekice başarıdır!" (s.13)
Kişisel başarı öykülerimizin
kadınlardan ziyade erkekler okusun bu kitabı...
Tesadüf eseri kütüphanede gördüğüm bir kitaptı bu kitap ve adı, kapak tasarımı, önsözü çok ilgimi çekince alıp okumak istedim ve iyi ki de okumuşum dediğim kitaplar arasında en üst sıralarda yerini aldı. Bunun nedeni de benim de başörtülü olmam ve o kadınlarla az da olsa empati kurabilmemdi. Kitapta
bu kitabın üzerine 10 tane kitap okudum bir inceleme yapabilecek kıvama yeni geldim, yeni soğudum diyeyim. okunması öyle zordu ki, okuduklarını hazmetmesi. zorluk nedir? dil ağırlığı ya da kitabın ağır ilerlemesi mi? bu kitaptaki zorluk öyle bir zorluk değil; gözünü kapadığın şeylerin ruhundaki ağırlığını hissetmek, nehrin bir de karşı kıyısına
A.Shchopenhauer, Mutlu Olma Sanatı isimli kitabında, Hayat Kuralı No.2 başlığı altında şu tespite yer vermiş: ''Hiçbir şey kıskançlık kadar uzlaşmasız ve acımasız değildir. Yine de kıskançlık uyandırmak için elimizden geleni yaparız.''
Bütün Sosyal Medya hesaplarımı kapatma kararımdaki etkenlerden biri, bu düşünce temelliydi. Ulaşılan her
Mayıs Ayı Hikaye Etkinliği
(Kaç nolu resim olduğunu ön yargıya kapılmadan okumanız için en sona bıraktım.)
(Mümkünse şu müzik eşliğinde okuyun.
youtu.be/A3CK21RhynY )
''Damarlarındaki kanı boşalt, yerine su doldur, işte o zaman savaş olmaz.''
(I. cilt, s. 587)
Savaş... savaş... savaş... Nedir bu savaş? Dostoyevski der ya, ''Her insan doğuştan gaddardır,'' diye, bence savaş, gaddarlığın, açgözlülüğün ve hükmetme aşkının dışa vurumudur. Barış ise, aynı savaş gibi, sadece çıkarların kesişmesiyle oluşan, başka