IV. yüyılın başlarında, İskenderiyeli bir rahip olan Arius, daha tutarlı ve felsefi bir teslis yorumu önerdi. Arius teslisi reddetmiyor, ama üç tanrısal kişiliğin aynı tözden geldiğini reddediyordu. Ona göre Tanrı tektir ve yaratılmamıştır; Oğul ve Kutsal Ruh daha sonra Baba tarafından yaratılmıştır, dolayısıyla ondan daha altta bir konumdadır. Arius bir yandan Melek İsa, yani başmelek Mikail ile özdeşleştirilen Mesih öğretisini (II. yüzyıl başında Roma'da bulgulanan öğreti), diğer yandan Oğul'u ikincil bir tanrı olarak sunan Origenes'in bazı savlarını yeniden ele alıp işliyordu. Arius'un yorumu piskoposlar arasında bile belirli bir başarı kazandı, ama 325'teki İznik Konsili'nde Ariusçuluğu reddeden simge benimsendi. Bununla birlikte Arius teolojisinin güçlü savunucuları çıktı ve tartışma yarım yüzyılı aşkın bir süre devam etti. Baba ve oğul'un tözsel özdeşliği (homousion) öğretisini Athanasios (öl. 373) geliştirdi; Aziz Augustinus bu öğretiyi 'una substantia, tres personae' (bir töz, üç kişilik) formülüyle özetledi.
Sayfa 463 - İMPARATORLUK ÇAĞINDA PUTPERESTLİK, HIRİSTİYANLIK VE GNOSİS
"Origenes, Hıristiyan teolojisine yaptığı katkılarda, Hıristiyanlığı Yunan felsefesiyle kaynaştırma yönünde yoğun bir çaba gösterdi. Platon'a, onda teslis inancının bir versiyonunu gördüğü için büyük bir inanç beslemekteydi. Nitekim Origenes; Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlemesini Platoncu ve Yeni-Platoncu düşüncenin etkisi altında, türümcü öğretiyle yorumlamıştır. Geçekten de araştırmalarında kullandığı kavram, model ve argümanları hemen tümüyle Stoacı, Peripatetik ama özellikle de Platonik felsefe okullarından elde eden Origenes, Hıristiyan Tanrısının, belli birtakım yüklemleri, belli rolleri olan üç ayrı ilahi varlık şeklinde tecelli ettiğine inanıyordu."
Sayfa 193 - ORTAÇAĞ FELSEFESİ, BEŞİNCİ BÖLÜM: PATRİSTİK FELSEFE, Patristik Felsefenin Altın Çağı, Origenes
Reklam
"İsmet Paşa'yı kendisine başbakan seçti. Onun, savaş alanında olduğu gibi, Meclis'te de isteklerini yerine getireceğine güveniyordu. Görüşleri daha liberal olan Fethi Bey'e ise o kadar güveni yoktu. Bir akşam Çankaya'da 'ihtilalci' nitelikte bir konuşma sırasında Fethi Bey'in geldiğini haber vermişlerdi. Gazi, konuklarına, 'Hişt çocuklar,' dedi. 'Susun, Hükümet geliyor.' Fethi Bey'i başbakanlık yerine, meclis başkanlığına getirdi. Mustafa Kemal, uygun zamanı, sürpriz yaratacak taktiği, üstü kapalı tehdidi bir arada ustalıkla kullanarak ülkede iktidarın en yüksek noktasına erişmişti. Kendinde üç başkanlığı birden toplamıştı: Devlet başkanlığı, hükümetin ve Meclis'in gerçek başkanlığı, tek parti başkanlığı. Selanik'ten beri kendisine hayran olan arkadaşı Tevfik Rüştü onu bir gün Hıristiyanların 'teslis'iyle (üçlü birlik) kıyaslamıştı: 'Baba, Oğul ve Kutsal Ruh.' Gazi, gözlerinde bir pırıltıyla onayladı: 'Öyledir, ama, kimse duymasın!"
Sayfa 450 - Altın Kitaplar, 30. BasımKitabı okudu
Esrarın, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'a indirgendiği kimselere ne mutlu! Talih kuşu konmuş başlarına! Onlar için uzam, evlerini bürolarından ayıran mesafedir; zaman, yemek yemeleri için gereken süredir; madde ise sivilcelerini sıktıklarında içinden çıkandır. Salaklık; senin adındır Mutluluk!
Sayfa 125 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
“...Baba-Oğul- Kutsal Ruh mefhumuna bakarak bugünün Avrupalısının - isterse inançsız olsun- kültürel kodlarına ulaşabiliriz. Tanrı'yı sembolik olarak tasvir etmek, Tanrı şuurundan insanı uzaklaştırdıkça, şeytanın gerçekliğinden de uzaklaştırıyor. Tanrı tablolarda çizilebilir, tanımlanabilir bir imgeye dönüştükçe şeytan da onun eşit derecedeki zıddı, onun alternatifi olarak algılanıyor. Birinin imhası, diğerinin de varlığını inkâr etmeye yol açıyor sonra da…”
Sayfa 187 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Üç Paşalar
İşgalciler, elli beş parçadan oluşan donanmalarıyla, "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh" diye alaya alınan uğursuz üçlünün, yani İttihat ve Terakki'nin liderleri, Enver, Talat ve Cemal paşaların yurtdışına kaçışlarının dokuzuncu gününde gelmişlerdi İstanbul Boğazı'na.
Sayfa 8 - Everest Yayınları 78.Basım Nisan 2014
Reklam
407 öğeden 431 ile 407 arasındakiler gösteriliyor.