Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
babil
babil
@babilcom
Kitap dünyasının kahramanı.
22 okur puanı
Haziran 2022 tarihinde katıldı
·
Puan vermedi
15. yüzyıldan 20. yüzyıla, bütün zamanların iç içe geçtiği bir ağıt Titanic’in Batışı. İnsanın büyüte büyüte bir yere sığmaz hale getirdiği insanlık, karşısına çıkan her buzdağında yeniden batıyor, hem de sessizce. Enzensberger’in 1969’da başlayıp 1977’de bitirdiği bu uzun şiiri, insanlığımızı batıracak buzdağlarını kendi ellerimizle hayatımıza nasıl büyük sabır ve özenle yerleştirdiğimizi gösteriyor. On sekizinci şarkıda “Sözcükler çok geç ya da çok erken söylendiği için” diyor Enzensberger, ozanlar -maalesef- hep yalan söylüyorlar. Alman şiirinin en önemli temsilcilerinden Enzensberger, insanlığın “sessizce batışı”nı değil, “sessizce batmış olduğunu” her dizesiyle gösteriyor.
·
Puan vermedi
Tarih, ele aldığı konuları belgelere dayandırarak objektif olduğu konusunda şüphe bırakmak istemese de geçmişin belirli amaçlar gözetilerek yeniden inşa edilebildiği, efsaneleştirildiği yahut çarpıtıldığı unutmamalı. Bu bağlamda, Osmanlı tarihi de bugün bile üretilmeye devam eden efsane ve mitlerle dolu. Halil İnalcık, kimi zaman nostaljik duygularla, kimi zaman siyasi hesaplarla, kimi zaman da hikâyenin büyüsüne kapılmakla ilişkili olarak yaratılan bu yanılsamalara tartışma götürmez bir açıklık kazandırıyor Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler’le. Osmanlı’nın nasıl kurulduğundan Kosova Savaşı’na, kadınların Osmanlı’daki iktidarından Türk Tarih Tezi’ne kadar pek çok konudan bahis açan İnalcık, tarihi anlatılara şüpheyle yaklaşmanın kıymetini de ortaya koyuyor.
·
Puan vermedi
Yaşlanmaya başlamış yalnız bir adam Michael; dünyada ancak kendisine yetecek kadar bir yer edinebilmiş, çabalarına rağmen etrafındaki insanların neşesine ortak olamamış. Bir gün, tek odalı dairesinden çıkıp son yolculuğu olmasını umarak tren istasyonuna varıyor... Andrew Mulligan, ölümle yaşam arasında mütereddit kalmış Michael’ın, yaşamın belirsizliğinden doğan cilvesiyle örülü iki gününü anlatıyor Trendeki Adam’da. İncelikli üslubuyla okurunu kahramanıyla aynı vagona bindirip onunla yolculuk etmeye mecbur bırakıyor; okur da Michael’ın tanıştığı diğer yolcuların hikâyelerine kulak misafiri olmaktan alıkoyamıyor kendisini. Ve böylece, birbiri ardına gelen darbelerin altında ezilerek küçücük kalmış birinin varlık mücadelesini, kendisini her seferinde hissettirmekten çekinmeyen kuvvetli bir umudu paylaşıyor.
Okur Takip Önerileri
·
Puan vermedi
Annelik, kadın olmanın ve başkalaşmanın eşsiz tecrübelerinden biri. Her ne kadar yaşadığımız dönemde dini ve kültürel normlar çerçevesinde kutsallığını sorgulayan tartışmalar ön planda olsa da kuşkusuz edebi metinler geçmişte olduğu gibi annelik kavramını irdelemeye devam edecek. Kolombiyalı yazar Pilar Quintana’ya İngiliz Pen Ödülü’nü kazandıran, aynı zamanda Amerikan Ulusal Kitap Ödülü kısa listesinde yer almasını sağlayan romanı Köpek, Pasifik kıyısından bir kadının, Damaris’in sevgisini, özlemini ve öfkesini büyülü bir şekilde anlatıyor. Damaris’in bir köpek yavrusunu evlat edinmesiyle dile getiremediği duyguların ürkütücü biçimde açığa çıkmasını incelikle hikâyeleştiren Quintana, köpek metaforu ile kadınlığı, yoksulluğu, yoksunluğu ve insanlığın hâllerini anlatıyor.
·
Puan vermedi
Yunan mitolojisinden öğrendiğimize göre, bundan binlerce yıl önce Truvalı Paris, Sparta kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırmış ve Truva savaşını başlatmıştı. Büyük ozan Homeros, dünya edebiyatının en önemli kaynaklarından biri olan İlyada’da bu savaşı anlatır. Vergilius da Aeneis’te bu savaşın hemen sonrasını, Truvalı Aeneis’in savaş, aşk ve felaketle örülü macerasını, eserini binlerce yıl canlı kılacak etkileyici bir dille anlatıyor. Dante’nin İlahi Komedya’da kendisine rehber edindiği Vergilius, Roma’nın ilk imparatoru Augustus’un isteği üzerine kaleme aldığı eserinde, imparatorluklarının tarihini anlatan benzersiz bir destan armağan ediyor Romalılara. Üzerinde yaşadığımız toprakların da hikâyesini anlatan Aeneis, gerçekle kurmacanın birbirine dolandığı büyüleyici bir klasik.
·
Puan vermedi
Kamuya mâl olan her eserin serencamı, çoğunlukla aktörüne hatıra kalır ve bizler bir filmi izlerken aslında uzun bir yolculuğun sonucunda dâhil oluruz hikâyeye. Ercan Kesal bu döngüyü kıran isimlerden biri oldu; Evvel Zaman’ı yazarak Bir Zamanlar Anadolu’da filminin izleyicisini filmin oluşumunu izlemeye davet etti. Yönetmenini büyük ödüle götüren bu film nasıl bir hikâyenin, ne tür yaşanmışlıkların ve bizi kendisinde durduran hangi tecrübelerin üzerinde çekildi? Bu sorulara verilen cevaplarla birlikte yürüyor Evvel Zaman okuru.
·
Puan vermedi
Her şeyin zıddıyla kaim olduğu söylenir. Yani güzel varoluşunu çirkine, nefret aşka, siyah beyaza borçludur. Cennetin Doğusu da varlıkları birbirlerine göbekten bağlı bütün karşıtlıkların üstünde bir karşıtlıktan, yaşamın belki de en kadim hikâyesinden, “iyi” ile “kötü”nün mücadelesinden doğan olağanüstü bir roman. John Steinbeck, kurguyla gerçek arasındaki ayrımı görünmez kılan nefis üslubuyla, yazgıları dile gelmez güzellikteki Salinas Vadisi’nde kesişen iki ailenin hikâyesini anlatırken okurunu anlatının bir parçası yapıyor. Kendisini yavaş yavaş vadinin ortasında uzanan bereketli toprakları adımlarken bulan okur, Roza Hakmen’in ustalıklı çevirisiyle de edebiyatın insana yaşatabileceği en büyülü deneyimlerden birini yaşıyor roman boyunca.
·
Puan vermedi
Çağdaş dünya edebiyatının en dikkat çekici yazarlarından biri Paul Auster. Edebiyatı, oyunbaz zihni için bir şölen alanı gibi kullanıyor; okurunu şaşırtmayı, dolambaçlarda gezdirmeyi, hikâyelerini önce parça parça edip sonra birleştirmeyi seviyor. Ay Sarayı onun erken dönem romanlarından biri. Auster, yaşamla hesaplaşmak için sıradışı bir yola başvuran roman kahramanının heyecanlı hikâyesini okurlarının iyi bildiği bir titizlikle anlatıyor. “Tesadüf”ün, çoğu kez gözden kaçsa da hayatın temel belirleyeni olduğunu inatla ispata girişiyor. Bunu yaparken, hikâyesine dâhil ettiği her karaktere aynı özeni gösteriyor, her hikâye anlatının kilidini açan bir anahtara dönüşüyor. Okura da bu sürprizlere gebe akışı dikkatle seyretmek düşüyor yalnızca. Ay Sarayı, Paul Auster edebiyatına meraklı okur için etkileyici bir giriş eseri.
·
Puan vermedi
Kendini bilmek, insanın en kadim ödevlerinden biri. Her şey insanın kim ve ne olduğu, dünya üzerinde neden var olduğu açığa çıksın diye olup bitmiyor mu zaten? Kendini Bilmek, Michel Foucault’un bu izlek üzerine düşündüğü, itirazlar ettiği ve vardığı sonuçlarla birlikte yeni sorular sorduğu 1982 tarihli seminerinden hareketle vücuda getirilmiş bir kitap; tam anlamıyla bir Foucault eseri değil dolayısıyla. Onun açtığı yolda Patrick Hutton, Kenneth Rothwell, Huck Gutman gibi isimler insanın kendiliği meselesinde dinin, Romantizmin, Freud’un etkilerini tartışıyor. Oldukça zihin açıcı, bekleneceği üzere zor ve bir noktada dâhil olmaktan kaçınmanın mümkün olmadığı bir münazara bu.
·
Puan vermedi
Yaşlılık, insanın yaş aldıkça çocuklaşmasına benziyor; insan, yaşamın ilk yıllarında ebeveynlerinin büyük bir heyecan ve özveriyle sunduğu bakıma sona yaklaşırken bir kez daha ihtiyaç duyuyor fakat çoğu zaman keder veren bir farkla. Bu kez roller değişiyor çünkü. Çizgi roman severlerin eserlerini büyük bir keyifle okuduğu başarılı çizer Paco Roca, hep olduğu gibi bu meseleye de dokunaklı ve vurucu bir gerçeklikle yaklaşıyor Kırışıklıklar’da; henüz ilk sayfalarda hissettiriyor hikâyesinin ne kadar çarpıcı olacağını. Yaşadıklarından artakalanları bir bir yitirmeye başlayan yaşlı bir adamın, bakımevindeki eğlenceli olduğu kadar hüzünlendiren yaşamından kesitler sunuyor okuruna Roca; baştan aşağı çaresizlikle kuşatılmış bir hikâye anlatıyor esasında ama bunu hem çizgileri hem diyaloglarıyla sıcacık ve duygu yüklü bir hâle getiriyor. Kırışıklıklar Paco Roca’yı haklı ününe kavuşturan, onun hayranlık uyandıran gözlem yeteneğini ve yaratıcı kalemini gözler önüne seren etkileyici bir çizgi roman.
·
Puan vermedi
Gerçekle kurgunun, sıradan olanla olağanüstünün, geçmişle şimdinin birbirine dolandığı bir roman Gün Olur Asra Bedel. Türkülerden, efsanelerden beslenen, bozkırın dehşetini yüklenen benzersiz bir anlatı. Cengiz Aytmatov, dünya edebiyat tarihine altın harflerle geçen bu romanında, bir Kırgız efsanesi olan Mankurt’tan alıyor hızını; insanların nasıl hafızasızlaştırıldığını çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Çok değil, yalnızca bir gün tutuyor anlatı zamanı fakat bu bir günün içine insanın havsalasını zorlayan trajedileri, acımasız muktedirleri, kaybedilen kimlikleri sığdırıyor Aytmatov. Hikâyeyi insanın zihnine perçinleyen üslubu, zekice işlenmiş kurgusu ve etkileyici atmosferiyle büyük bir edebiyat klasiği Gün Olur Asra Bedel.
·
Puan vermedi
Osmanlı döneminde yaşamış bir yeniçeri, bir tüccar, bir derviş ve bir kadının birbirinden bağımsız zihniyet analizlerini yapmak mümkün olabilir mi? Günümüzün en önemli Osmanlı tarihçilerinden Cemal Kafadar, arşiv ve yazma kütüphanelerinde karşılaştığı 16. ve 17. yüzyıllara ait kaynaklara dayanarak bu zor işe girişiyor ve dört ayrı insan üzerinden tarihi bir okuma gerçekleştiriyor Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken’de. Böylece, geçmişte yaşayan sıradan insanların tecrübelerinin de anılmaya ve anlaşılmaya değer olduğunu vurgulayarak tarihe dair kalıplaşmış ezberlerin sorgulanmasına imkân sağlıyor.
·
Puan vermedi
Ödüllü kitap Yaşam Ağacı Kanadalı yazar Rochelle Strauss’un Türkçedeki iki kitabından biri. Diğer kitabı Tek Kuyu’da yeryüzündeki suyun öyküsünü anlatan yazar Yaşam Ağacı’nda dünya üzerindeki canlıların farklılığı üzerinden bir arada yaşamanın gücünü hatırlatıyor. Margot Thompson’ın detaylı ve etkileyici çizimleriyle bezeli bu kitap biyoçeşitliliği ve alışıldık alışılmadık her bir canlının kendi içinde bir evren barındırdığını çocuklara öğretmenin en iyi yollarından biri.
·
Puan vermedi
Mevcut kapitalist ekonomik düzenin insanlığı kaçınılmaz bir kriz ve çıkmaza doğru sürüklediği aşikâr. Gelinen noktada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri ortak fayda zemininde buluşturmak ütopik bir yaklaşım gibi görünse de Harvard Üniversitesi’den iktisat profesörü Dani Rodrik, Daha Adil Daha Makul Bir Küresel Ekonomi Mümkün mü? isimli eserinde bunun yollarını arıyor. “George S. Eccles İktisat Yazımında Mükemmellik Ödülü”alan kitabında Rodrik, “Küreselleşmenin bayraktarlığını yapan iktisatçıların, bencil gündemleriyle hareket eden serbest ticaret yanlılarının ve teknokratik elitlerin” hâllerini sorguluyor. Daha iyi işleyen ulusal ekonomiler ve sağlıklı bir küreselleşme yaratmak derdiyle yola çıkan yazar, akademisyen kimliğiyle alana dair güncel meseleleri titiz bir şekilde değerlendirip okuyucusuna sunuyor.
Daha Adil, Daha Makul : Bir Küresel Ekonomi Mümkün mü ?Dani Rodrik · Domingo Yayınevi · 201927 okunma
·
Puan vermedi
Tarihi, kayda geçmiş büyük hadiselerin üzerinden okumanın alışılmış bir keyfi var fakat onu daha eğlenceli bir disiplin hâline getiren şey bu büyük olaylara eklemlenen küçük meselelerin izini sürmek şüphesiz. Görmezden gelinmiş bir izlek, yüzlerce yıldır tekrar edilen bir anlatıyı hiç olmadığı kadar renklendirebiliyor. Robert Kolej’in efsanevi tarih hocası ve müzmin İstanbul sevdalısı Önder Kaya da Türk tarihinin en kritik zamanlarına bir okulun tarihi üzerinden bakmaya çağırıyor okurunu. İdealist bir misyonerin ilham veren çabası ve New Yorklu zengin bir tüccarın sermayesiyle 1863’te kurulan Robert Kolej’in geçmişini özenli bir tarihçilikle ele alıyor Kaya, çalışmasını arşivlerin tozlu raflarından bulup çıkardığı belgelerle olduğu kadar mezunların hatıralarıyla da zenginleştitiriyor. Robert Kolej, Türkiye’nin hem kültürel hem de siyasi tarihinde yalnızca geçmişiyle değil, mezun ettiği Behice Boran, İsmail Cem, Cevat Çapan, Gülru Necipoğlu, Özdemir Nutku gibi onlarca isimle de kıymetli yer tutan bir kurumun heyecan verici hikâyesini anlatıyor.
