İster insan olsun, ister tanrı, sevgiye tümüyle teslim olmak, kendi rahatımız ve karar verme yeteneğimiz de dahil her şeyden vazgeçmek demektir. Sözcüğün en derin anlamında sevmek demektir bu. İşin aslına bakarsan, bizler Tanrı’nın seçtiği biçimde kurtarılmak istemeyiz, attığımız her adımı denetim altında tutmak, her kararımızı bilinçli olarak vermek, neye bağımlılık duyacağımızı seçebilmek isteriz.
Sevgide böyle olmaz, sevgi gelir, yerleşir ve her şeyi yönetmeye başlar. Ancak çok güçlü kişilikler kapılıp gitmeye açıktırlar.
Özgürlüğün özlemini çekecekleri yerde kendilerine bir çoban arayanlara acımak gerekir! Herkes üstün güçlerle karşılaşabilir, ama üstün güç sorumluluğu başkasına bırakanlara uzak düşer.
Kadınlar yirmili yaşlarına gelmeden önce bin kez ölmüşlerdir. Şu ya da bu yöne gitmişler ve engellenmişlerdir. Engellenmiş umutları ve düşleri de vardır. Aksini söyleyen biri, hâlâ uykudadır.
Hep bir şeyleri yineleriz en ‘özgün’, ‘yaratıcı’ vb. olduğumuzu sandığımızda, ‘bulduğumuzu’ sandığımız ‘yeni’, bir yineleme olduğunu gösteriverir.
Ne çok insan ne çok şey düşünmüştür zaten, bizden önce - bizim şimdi düşündüğümüz bi şeyin, daha önce düşünülmemiş olması olanaklı mı?
Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem.
İki yolu var acı çekmemenin. Birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu göremeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.
Seni hiç unutmasam da içimin böyle sızlamasını unutmuşum. Aslında seni artık hatırlıyorum. Yani demek istediğim artık yaşadığım hayata değil de hatırladığım hayata aitsin. Belki de bu yüzden artık sana yazmak istemiyorum. Bir anıya mektup yazılmaz ki.
Senin en büyük kusurun tecrübesizliğin değil, kayıtsızlığın. Yenilgilerini senden daha zeki ya da yetenekli olanların elinden tatmayacaksın. Seni yenenler; sabırlı, sinsi, vasat insanlar olacak.
Acı çekerek iyi biri olunmaz. Acı çekerek genellikle kötü biri olunur. Kimin en çok acı çektiğini tartışmak çocukçadır. Baskı gören çocuk genellikle sakatlanır, duygusal yaşamı zarar görür, baskı gören genellikle baskı yapanın düşünce yapısıyla yöntemlerini benimser, baskı görmenin en vahim sonucu budur; bu, baskı göreni mahveder ve onun kendini kurtarma olanaklarını azaltır. Acıyı işe yarar kılmak büyük uğraş gerektirir, özellikle de acı çeken kişi için.
İlişkilerini kesmeleri iyi olurdu, ama kopamadılar, talihsizlik burada işte, en büyük talihsizlik, dedim, ilişkiyi kesememek, bir türlü kopamamak, kaçıp gidememek, kalmaya ve yenilip yutulmaya mahkum olmak.
Bir insan için bir başka insanı derinliğine tanımak olası mıdır? Birini gerçekten tanımak, hem zaman hem de içtenlikle harcanacak çaba ister, ama gene de özüne ne kadar yaklaşılabilir ki?
Bir insan için bir başka insanı derinliğine tanımak olası mıdır? Birini gerçekten tanımak, hem zaman hem de içtenlikle harcanacak çaba ister, ama gene de özüne ne kadar yaklaşılabilir ki?