Paris'te terör eylemi olunca ses çıkıyor, Brüksel'de olunca ses çıkıyor; fakat Lahor, Kabil, Ankara, Bağdat, İstanbul veya Diyarbakır'da onca masum insanın ölmesi karşısında Batılı ülkeler susuyor. Siyasetin dünyada dürüst olmadığını görüyoruz.
Bunun yanında Kabe'deki Siyah Taşın [Hacerü'l-Esved], Hz. Muhammed öncesinde kadınların bazı ritüellerini anımsatan özel bir kült nesnesi olduğu bilinir. Tarihçi Jawad Ali'ye göre Mekke'deki İslami haccı belirten hajj kelimesi aslında Arapça "sürtünme" anlamına gelen hack kelimesinden türemiştir. Bu da "kadınların doğurganlıklarını artırmak için genital organlarını siyah bir taşa sürttükleri eski bir pagan ritüelini" anımsatıyor. "Kadınlar taşı adet kanlarıyla kaplayıp etrafında çıplak bir şekilde dönerlermiş."(20) Bugün hala gümüş çerçevesi içindeki Siyah Taş, belirgin bir biçimde doğum anındaki dişilik organını akıllara getiriyor. Ve ritüel hala Kabe etrafında dönmeyi gerektiriyor.
(20) Jawad Ali, L'Histoire des Arabes avant l'islam, Bağdat Üniversitesi'nin katkılarıyla yayımlanmıştır, 1993 (2. Basım), 5. Bölüm, s. 223.
Ey Dicle, Ey Bağdat, Ey Şam! Ey Fırat, Ey İstanbul, Ey Diyarbakır! Ey Nil, Ey Mısır! Ey aydınlık şehir Medine, nerede senin, kelimeleriyle, ürpertili sesleriyle, insanlığı, balrengi bir insanüstüler bölgesine, ilhamın yüce dünyasına çeken şairlerin?
Osmanli'nin son dönemlerini anlatan "Zeytindagi" kitabini bitirip kapagini kapattim fakat kitap kapagi kapatmaya benzemiyor, bir devrin kapanip, yeni bir devrin acilmasi...
Cemal Pasa'nin Suriye'de, Filistin'de, Hicaz'da emir subayi olarak görevde bulunmus Falih Rifki Atay, ne acilar, ne badireler, zorluklar ve
Günlerden bir gün Mecnun gönlü kırık, gözü yaşlı, yorgun, bitik çölde dolaşıyordu. Gezerken, yolu bir kayalığa düştü. Kayalardan birinin üzerinde, yan yana bir erkekle bir kızın çizilmiş resmini gördü. Bunlardan biri Leylâ’nın, biri de kendisinin resmiydi. Kaygılı, perişan Mecnun, sevgilisinin resmini güzelce kazıyarak kayadan sildi. Bu sırada