Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarihsel açıdan önemli olmasına rağmen, Müslüman kayıplarına ders kitaplarında rastlanmaz. Bulgar, Ermeni ve Yunanlıların katledildiğini anlatan tarih ve ders kitapları, aynı olaylarda Müslümanların da katledildiğinden hiç söz etmemişlerdir. Müslümanların sürüldüğü ve öldürüldüğü bilinmemektedir. Bu ihmal modern tarih anlayışının diğer alanlardaki hassasiyetiyle çelişmektedir. Günümüzde, Amerikan yayılmacılığından söz ederken haklı olarak, yerli Kızılderililere uygulanan vahşetin gözardı edilmesi düşünülemez. Otuz Yıl Savaşı'nın (1618-1648 Protestan Katolik mücadelesi) döktüğü kan, Avrupa'daki dinî değişimleri anlatan her tarih kitabının vazgeçilmez parçası olmalıdır. Tarihçiler emperyalizmi, Kongo'da Afrikalıların veya (Ok Savaşı ya da Çin'deki İngiliz-Fransız savaşı olarak da bilinen, 1839-1842 yıllarındaki) Afyon Savaşı'nda Çinlilerin boğazlanmasından söz etmeden anlatamazlar. Ancak Balkan, Kafkas ve Anadolu Müslümanlarının ıstırabı, Batı'da ne tarih kitaplarında yer almış ne de anlaşılmıştır. Balkanlar ve Kafkasya ile Anadolu'nun tarihi, bölgenin baş aktörlerinden birisi olan Müslüman nüfustan söz edilmeden yazılmıştır.
Dışişlerinde asıl mesele hala "Doğu Sorunu"ydu. Büyük Güçler dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşmakla meşguldü. Herkes Rusya'nın, Akdeniz'e geçiş sağlayabilmek için İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını istedi­ğini biliyordu. Süveyş Kanalı ve dolayısıyla Hindistan üzerindeki kontrolünü tehdit edebilecek bu ihtimal Britanya'nın hiç hoşuna gitmiyordu. Habsburg İmparatorluğu ise Balkanlar'ı kontrol etmenin peşindeydi. Bu sırada Willy, sınır boyunca asker yığdığı tespit edilen Fransızlara destek olmaması konusunda Nicky'yi uyardı. "Tanrı biliyor ya Avrupa barışını korumak için elimden geleni yaptım; ama Fransa bu huzurlu günlerde, gizli gizli veya alenen cesaretlendirilerek, bütün uluslararası dostluk kurallarını ve barışı ihlal etmeye devam ederse, günün birinde, sevgili Nicky, ister istemez kendini şimdiye dek Avrupa'nın gördüğü en korkunç savaşın içinde bulursun.
Reklam
20. yüzyıl masasında Türklere yer yoktu ve sahip oldukları yerlerde birer birer ellerinden alınmaya başlamıştı. Mülteci durumuna düşen Türkler, Ege'den, Balkanlar'dan, Kafkasya'dan ve Ortadoğu'dan Anadolu'ya doğru akmaya başlamış; felaketli günler gelip çatmıştı.
Sayfa 3
Türkiye
Türkiye 28.01.2009 Vatanımıza ne cüretle ‘hindi’ derler diye hop oturup hop kalkanların esas dert etmesi gereken konu o değil. Vatanın adı İtalyanca, onu neydeceğiz? Hem üstelik turkey gibi tesadüfi, kasıtsız bir durum yok ortada. Ülkenin kimlik sorunuyla ilgili derin bir problem var. Deştikçe vatanmilletçilerin tüylerini diken diken edecek
“Tarihin kendi içinde akmaya devam eden sürekliliğini yakaladığınızda, geçmişte yaşanan her şeyin bugünlere uzanan bir damarının bulunduğunu fark ediyorsunuz. Bu da bugünü daha iyi kavramayı sağlıyor. İşte o zaman tarih, kuru bir malumat yığını olmaktan çıkarak, geleceğe tutulan bir aynaya dönüşüyor.”
Genç Osmanlıların ardından gelen nesillerde çok sayıda Osmanlı liberali bulunduğundan, Osmanlı liberalleri ile Jön Türk hareketi içinde ortaya çıkan ITC hizbi arasındaki çatlak, 1908'deki İkinci Meşrutiyet dönemine kadar devam etmiş ve akabinde uzun bir süre boyunca gelişimini sürdürmüştür. Benim iddiama göre 20. yüzyılda muhalefetin doğuşu, tam da bu çatlağa dayanmaktaydı. Genç Osmanlılar ile Osmanlı liberallerinin sonraki kuşakları genellikle seçkin İstanbul Osmanlı bürokrasisi ailelerinin mensuplarıydılar ve Fransa hayranıydılar. Öte yandan ITC'ye öncülük eden isimlerin pek çoğu ya Balkanlar'da doğmuşlardı ya da Rusya'dan gelen göçmenlerden oluşuyorlardı ve dolayısıyla daha mütevazı kökenlere sahiptiler. Bu kişiler genellikle 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Alman etkisi altındaki Osmanlı askerî akademilerinde eğitim görmüşlerdi. Bana göre Jön Türklerin meşrutiyet yanlılığı temelindeki koalisyonu, İttihatçılar ve onlara karşı çıkanlar şeklinde parçalandıkça muhalefetin ifade ettiği anlam da değişmiştir. Muhalefet kavramı bir süre sonra tahayyül edilen bir meşrutiyet rejimine ait teorik bir ideal olmaktan çıkıp, 1908 sonrasında ITC'ye karşı gelen Osmanlı liberallerinin yanı sıra dinî şahsiyetler ve diğer gelenekçi unsurlar gibi gruplarla ilişkilendirilen bir kavram hâline gelmiştir.
Reklam
232 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Çok gezen mi daha iyi bilir, yoksa çok okuyan mı? Peki ya hem okuyup hem de gezen? Küçük bir bavul ve kitaplarıyla Balkanlardan Avrupa’ya, Akdeniz’den Uzakdoğu’ya 45 yıldır gezen 'seyyah” İlber Ortaylı’ya eşlik etmek isterseniz
Eski Dünya Seyahatnamesi
Eski Dünya Seyahatnamesi
mükemmel bir kitap..! Endülüs, Bosna, Venedik, Prag, Selanik, Girit, Isfahan, Kudüs, Kırım, Yemen,
Eski Dünya Seyahatnamesi
Eski Dünya Seyahatnamesiİlber Ortaylı · Aşina Kitaplar Yayınevi · 20131,183 okunma
“Unutmayacağız, unutturmayacağız”dediğimiz şeyler, artık rutine bağlanıp başka coğrafyalarda tekrarlandığında, insanın sloganlara inancı da kalmıyor.”
Unutmak ve sanki o kabuslar hiç gerçekleşmemiş gibi hayatına devam etmek, insan için bazen tek çıkar yol. Ama insanoğluna verilen unutma nimetinin, geçmişten ibret alma, dersler çıkarma ve böylece yeni ve daha büyük hatalar yapmama yolunda bize engel de olmaması gerekiyor. Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi: “Ne yaparsanız yapın. Her şeyi unutun, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır!”
O diyarlar
Atalarımızın izlerini hâlâ yansıtan ve yaşayan o diyarlar Balkanlar ... Şiir
Yahya Kemal Beyatlı
Yahya Kemal Beyatlı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.