Bana bi yalnızlık lazım. Bir duvar, bir söğüt, bir bahar Bu mevsim aklımda bir hüzün var. İş ne zaman bahara bağlansa Filmlerde buzladılar da, Sanırım şiire daha bulamadılar, Bana bir sigara lazım. Bahar olunca akşamında efjarlanır, Dumanı da tel tel seni ararım. Bana bi sen lazım. Bana adımların, Bana, geri dönen adımların. Bir yolda değilim.
Gözyaşını kaybeden, gözlerine biber doldursa yeri İsrailoğullarından biri Allaha hitap ediyor: Yarabbi, ben ne günahlar işledim ve sen bana onların cezasını vermedin! Allah onun peygamberine vahyediyor: Git ona de ki, ben kendisine cezaların en büyüğünü verdim ama, farkında değil... Ondan gözyaşı ve duayı kaldır dım! Herkesin kahkahadan hoplayacağı, zıplayacağı sözde saadet şartları içinde, beni bulutlar dolusu gözyaşı nasibine kavuştur, Allahım! Ağlayabilmek için ille yılanlı kuyuya düşmek mi lâzım?... Asıl dünyanın en korkunç bir yılanlı kuyu olduğunu anlamak yetmez mi
Reklam
"Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim Senden kopardım çiçeklerin en solmazını Toprakların en bereketlisini sende sürdüm Sende tattım yemişlerin cümlesini Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar
Mustafa’nın bir anda gözleri doldu, dudakları titremeye başlamıştı. - Ya Hifa, demişti Süheyb. Biliyor musun, bu nimetlere karşı benim şükretmem, senin de sabretmen lazım. İster misin şu geceyi ibadetle geçirelim. Zira Efendimiz (a.s.m.) “Cennette yüksek bir çardak vardır. Orada yalnız şükredenlerle sabredenler otururlar” buyurmuşlardır. Mustafa’nın hıçkırıkları gittikçe artarak, kendisini kaybedercesine sarsılmaya başlamıştı. Bu hazin öyküyü hem anlatıyor, hem de ağılıyordu: – Ve öyle de yapmışlardı. Seccadelerini gözyaşları ile ıslatarak, kalplerini zikir ile aydınlatmışlardı. Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah Efendimize (a.s.m.) anlatmış, onları Yüce Allah’ın cennetle müjdelediğini söylemişti. Bunu duyan Süheyb derhal secdeye kapanarak: – Ya Rabbi, diye yalvarmıştı... Sen ki beni affettin, o zaman günahlara bulaşmadan canımı al, diye secdeye kapanmıştı. Ruhundaki iman öylesine coşmuştu ki, Yüce Mevla bu dileğini kabul ederek, daha secdedeyken ruhunu teslim almıştı. Efendimiz (a.s.m.) tarihlere geçen asıl ibretli haberi bunun ardından vermişti;Şu anda Hifa Hatun da ruhunu Hakk’a teslim etti. Gözlerinden yağmur gibi yaşlar inen Mustafa daha fazla dayanamayarak kendisini secdeye atmıştı. Sesinin çıktığı kadar: – Ya Rabbim! Beni de Süheyb kıl, diye kendini yırtarcasına alnını secdeye sürüyordu. Ağlamaktan kızarmış gözlerini bana çevirerek: – Elbette ki sen Hifa, ben de Süheyb olamam. Ama hiç değilse onların yolundan gitme şerefine nail olmalıyız.
sevdiğim ne varsa, henüz veda ederken özlerdim. ondandır bu yorgunluklarım. dinlensem geçmez ki, beklesem dinmez ki. kavuşmak lâzım bana. vedasız bir dünya, ümit içinde bir gelecek. bir masa lazım bana karşımda sen gülecek
Murat Ali Ersan
Murat Ali Ersan
Kendine tarihçi.... :)))
Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten.... al sana kaynak Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
M Sinan Öznişastacı

M Sinan Öznişastacı

@ms1nan
·
1g
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.