Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki hepsini kaybetme felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Stepançikovo Köyü ve Sakinleri
Dayım Albay Yegor İlyiç Rostanev emekliye ayrıldıktan sonra, kendisine miras kalan Stepançikovo Köyü’ne yerleşmiş, orada, ömrünü malikânesinde geçirmiş atadan bir toprak sahibi gibi yaşamaya başlamıştı. Kesinlikle her şeyi hoşnutlukla karşılayan, her şeye alışıveren insanlar vardır. Emekli albay da bunlardandı. Ondan daha uysal, her
Sayfa 39 - İletişim Yayınları 1305 • İletişim Klasikleri 39 / Birinci Bölüm - GİRİŞKitabı okuyacak
Reklam
Söyleşi
Son Ada ’nın anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri “son sığınak, son insani köşe” olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: “Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu.” Ancak bu durum uzun sürmüyor; ütopya olarak başlayan roman tam bir distopyaya dönüşüyor. Ada’yı Dünya’ya genişletirsek, bu durum
Doğan Kitap
Şimdi karşıma geçip ama bir süpürge sopası dik değil, baş aşağı duran bir ağaç simgesidir, diyebilirsiniz pekâlâ. Peki, insan da baş aşağı duran bir varlık değil midir? Hayvanlarla paylaştığı daha aşağılık özellikleri daima kafasını işgal ederken, topukları yerine aklı yerlerde sürünür! Gene de insan, düştüğü onca hataya karşın, evreni düzeltmeye, yanlışları doğru kılmaya soyunur, acıları yeryüzünden silip yok edeceğini iddia eder; burnunu sokmadığı köşe bırakmaz; nerede gizli saklı kalmış bir yozlaşma varsa, herkes paylaşsın diye, onu tutar gün ışığına çıkarır; tertemiz yerlerde tozları ayağa kaldırır; temizliyormuş gibi yaptığı kirlere bulanır durur; son günlerini kadınlara, hem de genellikle en layık olmayanlarına köle olarak geçirir; sonunda da kardeşi olan çalı süpürgesi gibi ya kapının dışına konur ya da başkalarını ısıtan alevleri beslemek üzere ateşe atılır.
... "vatan", "bağımsızlık", "doğruluk", "onur" gibi değerlerin geçerliliğini yitirdiği ya da gözden düştüğü toplumlarda, kişi bu değerlere bağlı kalırsa, kendisi ile toplumu arasında çelişkiler, çatışmalar baş gösterir. Kimi zaman, bu çelişki tüm toplumla olmaz ama o toplumun belirli kesimleri ile ortaya çıkar. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi. İnsanı insan yapan tüm değerlerin başında ise "onur" gelir. Gerçekte, "onur", tüm toplumsal ve bireysel değerlerin bir sentezidir. Dürüst olmayan bir kişi, onurlu da olamaz; ahlak düşkünü de öyle. Erdem ve onur bir arada bulunur. Çöküş sürecine girmiş toplumlarda onurlu olmak güç iştir. Çünkü, geçer akçe olan, doğruluk, erdemlilik değil, köşe dönmecilik, düzenbazlık, yalancılıktır. Ne var ki, çöküş toplumlarında bile hiç kimse kendisine "onursuz", "ahlaksız" gibi sıfatları kondurmak istemez. Onursuzluğunu, ahlaksızlığını... onurlu, ahlaklı... olmak gibi gösterir. Bir kavram kargaşası yaşanır. Bu kavram kargaşası kendisini ister istemez siyasal alanda da belli eder. Vatanını satmak, ülkesinin iyiliğini istemek; ulusunun birliğini parçalamak, insan hakları; devletinin düşmanlarının işbirlikçisi olmak, tüm insanlığı iyilikle kucaklayan küreselleşmeyi savunmak, ulusal değerleri yıkmak, humanist ve aydın olmak gibi pazarlanır. Siz hiç, ulusunu bölüp parçalamak isteyenlerin bunu yaptıklarını söylediklerine, düşmanla çıkar birliği yapanların işbirlikçi olduklarını ilan ettiklerine... tanık oldunuz mu?
Sayfa 41 - Yeniden Anadolu Ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları
"... Yalın ayak Kafkas'ı tutmak, baş açık Sînâ' yı! Yapılır zannediyorsan, bakalım, sen de soyun... Kıt' a kapmak, köşe kapmak değil artık bu oyun."
Sayfa 105 - Dergâh yayınları. Âsım (6.kitap)
Reklam
BURUKLUK Ben bir Müslümanım. Yaşadığım "zaman “da bunun bir "ayrıcalık" olduğunu biliyorum. Sınırlarım gittikçe genişleten kirlilikten kaçacağım bir sığınak lütfettiği için Rabbime şükrediyorum. Eli kanlı bir yüzyılda, her yeni güne biraz daha buruk girmenin savunmasını kendime karşı bile yapamıyorum. 0 eski zamanları, gittikçe
652 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.