Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Eğer, adam adamsa eşiği de baş köşe yapar. Eğer adam adam değilse baş köşeyi de eşik yapar."
İslam toplumları her şeyin hakkının verildiği hukuk toplumu olmaktan çok hakkından fazlasıyla vermenin vazife addedildiği erdem / ahlâk toplumudur. Erdem toplumu, faziletleri önceleyen, vazifeleri merkeze alan, ilişkilerin hakperestliğe değil hakşinaslığa dayandığı, hukukun değil ahlâkın belirleyici olduğu bir atmosferi belirtir... Vazifeyi teğet geçip hak sahibini kışkırtan seküler haklar nazariyesi, modernliğin temel aldığı eşitlikçi yapı, paylaşımı, fedakarlığı, diğerkâmlığı unutturmuş, ben merkezli / bencil, veren değil hep alan el olmak isteyen, kendisi ile baş başa kalmaktan mutlu olacağını düşünen bir insan tipi üretmiştir.
Reklam
Gözler havada, ellerde yumaklar, göklerde renk renk, baş vura vura yükselen, kuyruk ata ata tepe aşağı gelirken tekrar havalanarak hızla doğrulup böbürlene böbürlene bulutlara karışan, kılavuzu kendinden armut biçiminde, dört köşe, beşli altılı uçurtmalara ne diyeceksiniz?
Sayfa 39 - karanfil
"Kadırga ... daldığımız solgun gravürden birbirimize baktığımızda diriliyordu deniz diplerinde boğulmuş beyaz kentlerden geçilen yolculuk aynı takım yıldızların altında dünyaya gelen aşkların benzerliği gibi başka çağları haber verir kimi denizler yoksa nerden çıkardı bu rüzgâr bu zeytin dalları, baş döndüren şarabın
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara
Çünkü yol, belki de esirgenmiş mutluluğun kol gezdiği bir dünyada "gitme"nin ayakucuna dek inen bir kelimedir. Belki de dur durak bilmeden akıp giden bu tekinsiz gidişe en iyi onun içindeyken ve "yolda"yken katlanılabilir, tıpkı yalnızlıkla ancak bir başınayken baş edilebileceği gibi...
Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyacak
Reklam
Bırak o dergiyi. Hem adı da yanlış; Hayvanlar Kırallığı demeliydi. Biz daha ileriyiz hayvanlardan. Biz, cumhuriyetiz.» «İngiltere, cumhuriyet değil ama. Onlar kırallık.» «Hayır, tam değil.» «Peki, ne onlar?» «Meşrutiyet. Üç çeşit idare var, biliyorsun: Mutlakiyet, meşrutiyet, cumhuriyet. Biz en ilerdeyiz: Cumhuriyet. İngilizler, daha ikinci
“İnsanın, olanak varsa karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın."
Sayfa 46
Ve evlerde baş köşe, Batının pırtıkları
Sayfa 431 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki hepsini kaybetme felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Stepançikovo Köyü ve Sakinleri
Dayım Albay Yegor İlyiç Rostanev emekliye ayrıldıktan sonra, kendisine miras kalan Stepançikovo Köyü’ne yerleşmiş, orada, ömrünü malikânesinde geçirmiş atadan bir toprak sahibi gibi yaşamaya başlamıştı. Kesinlikle her şeyi hoşnutlukla karşılayan, her şeye alışıveren insanlar vardır. Emekli albay da bunlardandı. Ondan daha uysal, her
Sayfa 39 - İletişim Yayınları 1305 • İletişim Klasikleri 39 / Birinci Bölüm - GİRİŞKitabı okuyacak
Söyleşi
Son Ada ’nın anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri “son sığınak, son insani köşe” olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: “Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu.” Ancak bu durum uzun sürmüyor; ütopya olarak başlayan roman tam bir distopyaya dönüşüyor. Ada’yı Dünya’ya genişletirsek, bu durum
Doğan Kitap
Şimdi karşıma geçip ama bir süpürge sopası dik değil, baş aşağı duran bir ağaç simgesidir, diyebilirsiniz pekâlâ. Peki, insan da baş aşağı duran bir varlık değil midir? Hayvanlarla paylaştığı daha aşağılık özellikleri daima kafasını işgal ederken, topukları yerine aklı yerlerde sürünür! Gene de insan, düştüğü onca hataya karşın, evreni düzeltmeye, yanlışları doğru kılmaya soyunur, acıları yeryüzünden silip yok edeceğini iddia eder; burnunu sokmadığı köşe bırakmaz; nerede gizli saklı kalmış bir yozlaşma varsa, herkes paylaşsın diye, onu tutar gün ışığına çıkarır; tertemiz yerlerde tozları ayağa kaldırır; temizliyormuş gibi yaptığı kirlere bulanır durur; son günlerini kadınlara, hem de genellikle en layık olmayanlarına köle olarak geçirir; sonunda da kardeşi olan çalı süpürgesi gibi ya kapının dışına konur ya da başkalarını ısıtan alevleri beslemek üzere ateşe atılır.
... "vatan", "bağımsızlık", "doğruluk", "onur" gibi değerlerin geçerliliğini yitirdiği ya da gözden düştüğü toplumlarda, kişi bu değerlere bağlı kalırsa, kendisi ile toplumu arasında çelişkiler, çatışmalar baş gösterir. Kimi zaman, bu çelişki tüm toplumla olmaz ama o toplumun belirli kesimleri ile ortaya çıkar. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi. İnsanı insan yapan tüm değerlerin başında ise "onur" gelir. Gerçekte, "onur", tüm toplumsal ve bireysel değerlerin bir sentezidir. Dürüst olmayan bir kişi, onurlu da olamaz; ahlak düşkünü de öyle. Erdem ve onur bir arada bulunur. Çöküş sürecine girmiş toplumlarda onurlu olmak güç iştir. Çünkü, geçer akçe olan, doğruluk, erdemlilik değil, köşe dönmecilik, düzenbazlık, yalancılıktır. Ne var ki, çöküş toplumlarında bile hiç kimse kendisine "onursuz", "ahlaksız" gibi sıfatları kondurmak istemez. Onursuzluğunu, ahlaksızlığını... onurlu, ahlaklı... olmak gibi gösterir. Bir kavram kargaşası yaşanır. Bu kavram kargaşası kendisini ister istemez siyasal alanda da belli eder. Vatanını satmak, ülkesinin iyiliğini istemek; ulusunun birliğini parçalamak, insan hakları; devletinin düşmanlarının işbirlikçisi olmak, tüm insanlığı iyilikle kucaklayan küreselleşmeyi savunmak, ulusal değerleri yıkmak, humanist ve aydın olmak gibi pazarlanır. Siz hiç, ulusunu bölüp parçalamak isteyenlerin bunu yaptıklarını söylediklerine, düşmanla çıkar birliği yapanların işbirlikçi olduklarını ilan ettiklerine... tanık oldunuz mu?
Sayfa 41 - Yeniden Anadolu Ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları
641 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.