Nefretin Güzergahı
''(...)Kusursuz marifetler, kamu teşebbüsleri seviyesine düşer; kutsanma en hafif gözyaşını bile soldurur. Jandarma tarafından korunan bir melek- doğrular böyle ölür, coşkuların miadı böyle geçer. Bir başkaldırının haklı çıkması ve ateşli taraftarlar yaratması, bir vayhin yayılması ve buna bir kurumun el koyması, zamanında yalnızlığa mahsus olan- birkaç hayalci çömezin hissesine düşen- ürpertilerin satılmış bir varoluşla kirlenmesi için yeterlidir. Bana şu dünyada iyi başlayıp kötü bitmeyen tek bir şey gösterin. En kibirli çarpıntılar, tabii vadelerini doldurmuş gibi, bir lağıma gömülür ve atmaz olurlar. Bu güçten düşme, yüreğin faciasını ve tarihin negatif yönünü teşkil eder. Başlangıç aşamasındaki sekterlerin kanıyla beslenen her ''ideal'' yıpranır, kalabalık tarafından benimsenince de sönüp gider. Okunmuş su kabı tükürük hokkasına dönmüştür: '' İlerlemenin'' kaçınılmaz ritmidir bu(...)''
Sayfa 85 - MetisKitabı okudu
Onlarca yıldır, sanayi ve ticaretin tarihi, modern üretici güçlerin modern üretim koşullarına karşı, burjuvazinin ve onun egemenliğinin varlık koşulları olan mülkiyet ilişkilerine karşı başkaldırısının tarihinden başka bir şey değildir.
Reklam
Doğaötesi başkaldıran (Tanrı'yı) yoksaymaktan çok, meydan okur.
Köle, karşı çıkışında, başkaldırdığı efendinin varlığını kanıtlıyordu...Doğaötesi başkaldıran da, varlığını kesinlediği bir gücün(Tanrı'nın) karşısına dikildiği zaman, bu varlığı ancak onu yadsıdığı anda doğrular...Öyleyse doğaüstü başkaldırının tarihi tanrısızlığın tarihiyle birleştirilemez.Başkaldıran kişi, yok saymaktan çok,meydan okur.
bizim aydınlarımız 19.YY'dan kalma gericilerdir
Aydınlar, Avrupa’da gelişen dine ilişkin görüş ve anlayışların samimi takipçileri olduklarını sanırlar. Avrupa’da varolan din anlayışı ile Türkiye’de aydın çevrelerde geçerli olan din anlayışı arasında derin uçurumlar var. Batı’yı ve Batı’da gelişen düşünce hareketlerini yakından izleyenler, bütün dünyada olduğu gibi Batı’da da din olgusunun
Atatürk'ün tarih çalışmaları, Batı merkezli emperyalist tarihin etkisini ve baskısını kırmayı amaçlayan ulusal bir karşı çıkış ve çok ciddi bir başkaldırıdır..
Sayfa 208Kitabı okudu
On dokuzuncu yüzyılın kral öldürmelerinin ardından, yirminci yüzyılın başkaldırı mantığının son noktasına dek giden ve yeryüzünü insanın tanrı olacağı bir ülke yapmak isteyen tanrı-öldürücüler gelir. Tarihin saltanatı başlar ve gerçek başkaldırısına bağlı kalmayan insan yalnızca tarihi ile özdeşleşir, yirminci yüzyılın her türlü aktöreyi yadsıyan insanoğlunun birliğini tüketici bir suç ve savaş çokluğunda arayan yoksayıcı devrimlerine adar kendini. Birliği gerçekleştirmek üzere erdem dinini kurmaya çalışan Fransız devrimi'nin yerini insan dinini korumak üzere dünya birliğini fethetmeye çalışan, sağcı ya da solcu, ama her iki durumda da umursamaz devrimler alacaktır. Bundan sonra, Tanrı'nın hakkı olan her şey Sezar'a verilecektir.
Sayfa 162 - CanKitabı okudu
Reklam
96 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.