Mevlâna’yı ziyarete felsefecilerden bir grup geldi. Soruları olduğunu bildirdiler. Mevlâna onlara beni göstererek: — Benim sorularımı cevaplayana sorun, diye bana havale etti. Bunun üzerine, gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler. — Sorun, dedim. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı. Sormaya başladı:
Vatan Evlatları Partisi & Yaşasın Memleket Partisi
Vatan Evlatları Partisi'nin basında Kafakan Bey vardı. Kötü adam denilemezdi. Uluslararası toplantılarda uyumaktan, uyumadığı zamanlarda da burnunu karıştırmaktan başka kötü bir huyu yoktu. Kafakan Bey, Başbakan oldu. Onun Başbakan oluşunu, ana muhalefet partisi olan Yaşasın Memleket Partililer çekemediler. Her ne uğruna olursa olsun,
Nesin Yayınevi - Bir Koltuk Nasıl DevrilirKitabı okuyacak
Reklam
Nizam birlik olmaktadır, bozgunculuk ise, çokluktadır.
Abdullah el-Mervezî'nin anlattığına göre, bir yolculuk için Ebu Ali ile arkadaş olmuşlardı. Abdullah el-Mervezî: "Sen mi başkan olacaksın, yoksa ben mi?" diye sordu. Ebu Ali: "Sen başkan ol" dedi. Bunun üzerine Abdullah: "O halde ben ne dersem, sen ona uyacaksın." dedi ve hem kendi azığını ve hem de Ebu Ali'nin azığını sırtına alıp taşıdı. Bir gece yağmur yağdı. Abdullah el-Mervezî o gece sabaha kadar elindeki bir kilim parçasını arkadaşının başı üzerine tutarak onu yağmurdan korumaya çalıştı. Ebu Ali çok mahçup oldu ve: "Böyle yapma" dedi. Abdullah el-Mervezî: "Sen beni başkan olarak seçmedin mi? Her hususta bana itaat edeceğine dair söz vermedin mi? Şimdi neden sözünde durmuyorsun ve işime karışıyorun?" dedi. Ebu Ali diyor ki: "Keşke ölseydim de ona öyle birşey demeseydim!" İşte başkan seçilenler, emirleri altında bulunanlara böyle davranmalıdırlar.
Sayfa 309 - Hisar YayınlarıKitabı okudu
Cürcan'dan vatanına dönerken rivayetlere göre yolda başından şöyle bir vak'a geçti: Beraber yolculuk yaptığı kervanın yolunu eşkiya kesti. Bütün yolcuları soydular. Gazâlî'nin, içinde notlan bulunan torbasını da aldılar. Gazâlî başkanlarına müracaat etti. Senelerce ömür sarf edip elde ettiği bilgilere ait notlarının torbada olduğunu ve bu notların kendilerine hiçbir faydası olmayacağını anlatarak geri verilmesini istedi. Başkan gülümsedi: "Elinden kâğıt parçaları alınınca cahil kaliyorsun. Bilgi böyle mi olur?" dedi, adamlarına torbanın geri verilmesini söyledi. Gazâli der ki; Bu hâl Allah tarafından bana bir ders oldu. Hakikaten Tus'a dönünce, ne kadar kitap yazmışsam harfiyen ezberlemek için üç sene çalıştım ve işin sonunda öyle elde ettim ki, hiçbir hırsız onu benim elimden alamaz.
Sayfa 8 - DipnotKitabı okudu
"Selahattin Başkan'ın yanına gideceğim. Bahardı, cezaevi bahçesindeki ara bölümde güller açmıştı. Bir gül gördüm, çok güzel. Çok da güzel kokuyordu. Kıpkırmızı, böyle kadife gibi. Bir yaprağını aldım, cebime koydum, içeri girdiğimde vereyim, koklasın diye. X-ray cihazının önüne geldiğimde arkamdan bir ses geldi, Duvar: 'Avukat Hanım, cebinizdekini çıkarın.' Öyle bir ağrıma gitti ki... 'Cebimde bir şey yok' dedim. Bunun üzerine 'Lütfen cebinize koyduğunuz yaprağı çıkarır mısınız!' dedi. Çıkardım ama... Bir tanecik kırmızı gül yaprağı. Götüremedim içeri. Bir kitabın arasına koydum, bıraktım. Çıkışta aldım. Halen saklıyorum evde." Avukat çok hüzünleniyor, gözleri doluyor: "Ceza evleri çok kötü. Renk yok, koku yok. Yahu koku yahu. Sadece koklaması için. Ne olacaktı ki?"
Sayfa 70 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Reklam
67 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.