"Aslında insanoğlunun bir değil, iki benliği var. İki diyorsam, bilgilerim şimdilik ancak bu kadarına yettiği için. Benden sonrakiler bu alanda daha da ileri gidecekler; ben, insanoğlunun önünde sonunda türlü türlü, birbiriyle bağdaşmaz, birbirinden bağımsız benlikler bütünüyle bilineceğini tahmin etme cüretinde bulunuyorum."
Bazı şeyler vardır, cinsellik gibi hissettirmezler. Bazı şeyler de o kadar cinsel hissettirirler ki sadece okurken bile bunu anlayabilir, görebilirsiniz.
İlk başta uyarmalıyım, kitabı ne kadar aseksüel yönelimimi bir kenara bırakıp okumaya çalışsam da bir yerde, yoruldum... Seksüel kişilerin bile okurken bu gerçekçi anlatımla yeri geldiğinde
Sanırım hoş bir insan olarak algılanıyordum; sevilen, birlikte vakit geçirmekten hoşlanılan biriydim ve beni tanıyanların çoğu mutlu bir insan olduğumu söylerlerdi.
Okuduğum güzel bir inceleme vasıtasıyla tanıştığım Thomas Bernhard, tam aradığım zamanda, tam aradığım tarzıyla karşıma çıktı.
Kafamı karıştıran, beni anlamak için düşünmeye zorlayan, hatta bazı kısımlarını kendi içimde yorumlamış olsam bile anlamadan bıraktığım bir kitap oldu.
Ruhumu yükselten, coşkun bir kavrayış gerektiren, beni yoran, zaman zaman da beynim yandı diye düşündüren yazarları okumayı seviyorum.
".. çünkü söylediğim şey, söylemiş olduğum şeyi, söylediğim anlamına gelmez ki.."
Hadi buyurun bakalım!
Sanat betimlemeleriyle dolu bir kitapta kendime en uzak hissettiğim müzik aleti olan piyanoyla bir nebze yakınlaştım :))
Ve çok iyi anladım, bir müzik dehasının seyirciler önünde çalmaktan ne şiddetle nefret ettiğini..
Anlaşılmamak, anlaşılmadığını ya da anlaşılmayacağını düşünmek ego değildir bazen. Acı bir gerçektir.
"dedi, diye düşündüm.." kısmının başlarda basım hatası olduğunu zannetsem de sonra yazarın takıntılı dili, orijinal anlatımı olarak çok sevdim.
Yazar, hayatın kendisine çok farklı bir pencereden bakıyor. Ben, binlerce pencere keşfettim diye düşünürken, nasıl oldu da O 'nun penceresini fark etmedim bile?
........
"Her şey, her zaman gridir.." Belki de siyah, belki de mavi.. Her şey her zaman aynıdır, yüzlerce farklı dil ve milyonlarca farklı kelimeyle anlatılsa bile.
İnsanın sorası geliyor ;"Bay Bernhard! Bu karmaşık düşüncelerin arasında nasıl oldu da kaybolmadınız?
Ya da insanlara, şehirlere beslediğiniz o nefrette nasıl boğulmadınız?"
Eminim cevap olarak bir kitap daha yazardı..
Yoruldum ama doydum :))
Bitik AdamThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 20201,447 okunma
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
Altı çizilmiş bir tek cümlem bile yok. Kişilik bölünmesi yaşayan Bay Goldyakin’in kafasındaki dağınıklık kitabın diline de yansıyor. Bay Goldyakin, 9. Dereceden memur ama bürokrasi çevresine girmeye çalışan, terfi almak isteyen, insanları sevmese de onlar tarafından itibar görmek isteyen bir tip. Toplum tarafından dışlanması ikizinin ortaya çıkmasına neden oluyor. İkizi onun tam zıddı; kaypak, rahat, girişken, entrikacı... Not: Alternatif-ego kavramının işlendiği ilk romanlardan biri bu. İkinci benlik, öteki benlik olarak çevrilen bu terimi son derece başarıyla yansıtıyor.
ÖtekiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201921,9bin okunma
-Çevre ve aile baskısının dayattıklarıyla hayatı mahvolan bir genç daha-
Evet, tam olarak baş karakterimizin bu hale gelmesinin sebebi budur eserde. Bu konuya daha sonra değineceğim. Gelelim incelememize. Robert Louis Stevenson’ı tanımaya başladığım ilk eseri diyebilirim. Çünkü en ünlü eseri olan Define Adası’nı -yıllar öncesinin verdiği
Sürükleyici bir kitap kesinlikle. Merak uyandıran insanı düşündüren bir olay örgüsüne sahip. Ana karakterimiz bir bilim adamı ve yaptığı bir deney sonucunda hayatının nasıl değiştiğini anlatan kısa ama hoş bir eser. İçeriğinde insanların içinde barındırdıkları iyi ve kötü yönlerinin çatışmasını anlatıyor.
Vygotsky’in davranışçı kuramıyla okurken ben bağdaştırdım açıkcası. Ego ve id’in insanın benliğindeki yerlerini ve önem derecesini bir kez daha anladım.
Korkması için yeterli neden vardı. Bay Golyadkin gece vakti karşısına çıkan dostunun kim olduğunu anlamıştı. Bu dost kendinden başkası değildi, her şeyiyle aynı başka bir Bay Golyadkin'di, kısacası her anlamda öteki Bay Golyadkin'di.
Ustanın ikinci eseri olan kitap; #insancıklar 'dan sonra başta #berlinski dönemin eleştirmenleri tarafından pek beğenilmemiş ama her eserine kulp bulabilen #nabukov 'a göre ise, en iyisi. Peki, nedir bu kitabı önemli kılan?
Her şeyden önce, psikolojinin babası #freud ortada yokken; kişilik bölünmesini, parçalanmış bilincin yaratabildiği tehlikeli dünyayı ele alması. Alter Ego diye adlandırılan ikinci benlik, aslında ilk yüzyılda #çiçero tarafından yazılmıştı. Ancak edebiyatta bir roman olarak ayrıntısıyla irdelenişi tabii ki, eserlerinde insanın psikolojik yönünü gösteren yazara nasip olmuş. Bu eserden sonra, hayata şizofren biçimde yaklaşımı içeren #dövüşkulübü gibi kitap ve filmler ortaya çıkmış hatta başta Kafka olmak üzere pek çok büyük yazar etkilenmiş.
9.dereceden dürüstlük timsali Bay Golyadkin'in çevresiyle uyumsuzluğu ve sisteme ayak uyduramayıp yarattığı ikizi (alter ego) konusu kitabın. Hepimizin olmak ya da değiştirmek istediğimiz yönlerimiz var. Çevremizdeki insanların davranışlarına yüklediğimiz yanlış anlamlar ve suçlamalar ile çekildiğimiz kabuğumuzda yarattığımız kurmacaların egomuz yada kendi hayatımızda getirebileceği ürküten gerçekleri yansıtıyor bu neredeyse iki yüzyıllık kitap. #dostoyevski , irrasyonellik boyutunda bir karakter ustası. Öykülerinden sonra onu okumaya bu kitapla başlamak en dogrusu. Zira hayatında yaşadığı büyük kırılmalardan ilki ve bence kendisini göstermeye başladığı eser bu: Okuyun...
ÖtekiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201921,9bin okunma