BEDEN SOSYOLOJİSİ BAĞLAMINDA MODA
1. Moda kavramının kelime anlamına baktığımızda, " Latince yapmak anlamına gelen moda, baştan çıkarma, aldatma, statü belirleme, toplumsal ve bireysel başkaldırı gibi " anlamları üstlenerek günümüze ulaşmıştır. 2. Moda, belirli bir zaman diliminde hızla yükselen belli tarzları ifade etmektedir. 3. 1825-95 yılları arasında günümüzün
Postmodern dönemde hem teorik düzeyde hem de kültürel pratiklerde modernitenin “üstün tuttuğu” kavram ve değerlerin hemen hepsinin ya sonu ilan edilir veya adeta dalga geçilir. Söz gelimi “üst anlatıların, sanatın, toplumsalın, ideolojinin, tarihin, anlamın, felsefenin, epistemolojinin” sonu ilan edilirken modernitenin evrensellik ve mutlaklık kavramlarının tam zıtları olarak “rölativizm ve yerellik” kutlanır. Kültürün alanları arasındaki modernist sınırların ihlali bir özgürleşme olanağı olarak sunulur. Ayrıca, “Rasyonel olana karşı bedeni olanın ön plana çıkarılması”, “akışkanlık”, “çelişki”, “tutarsızlık”, “kastedilmiş derinsizlik”, “merkezsizleşme”, “nihilizm”, “anlamsızlık”, “radikal şüphecilik”, “öznenin inhilali”, “oyun teorisi”, “öznellik”, “Aydınlanma karşıtlığı”, “anti-hümanizm”, “perspektivizm”, “bilime ve ilerleme fikrine karşı şüphecilik”, “çok kültürlülüğü ve çok sesliliği benimseme”, “evrenselliğin mutlak reddi”... en çok zikredilen kavramlar olur. Kısaca postmodernizm bu tür kavramsallaştırmaların ön plana çıkarıldığı ve bunların yanında merkezsizliğin ve radikal şüpheciliğin karakterize ettiği bir düşünce tarzı; postmodemlik ise bunların pratik hayatta karşılıklarının bulunduğu yeni bir toplumsal-kültürel formasyona ve bir dizi yeni etik-estetik, söylemsel-entelektüel ve gündelik pratiğe işaret ederek kaotik olanın kutsanması durumu olarak tebarüz eder (Eagleton, 1999, s. 9-11, Best ve Kelİner, 1998, s. 13-16 ve Şentürk, 2010, s. 11).111!
Reklam
Sunuş (Süreyya Karacabey)
Grekçe aisthanesthai'den gelen estetik sözcüğü, algılama, kaydetme gibi anlamlar içerir. Kökendeki kullanımı, sanat için kullanılan techne'den farklıdır, techne daha çok yapabilirlik sınırları içindeki maharet, hüner, ustalık sözcükleriyle birleşir; henüz sanat ve zanaat arasında bir ayrım görmeyen bu çağda techne, ortak faydadan, "bir bağlam ve ölçü içinde" gerçekleşen amaçlı bir edimden bağımsız degildir. Günümüzde sanat denildiginde anlaşılan şey, techne'nin içerdiği anlamdan farklıdır, sanat, Kant'ın "amaçsız amaçlılık" ya da Schiller'in özgürleştirici oyun benzetmesiyle kavrandığından beri, estetik spesifik bir disiplin olarak yürürlüktedir. 18.yüzyıl Alman Aydınlanma felsefesinin bir ürünü olarak ortaya çıkan estetik, Terry Eagleton'un da belirtigi gibi Fransız devriminin yarattığı siyasal degişimlere paralel olarak, sadece "düşünülür" olanla ilgilenen felsefenin, "duyulur" olan aracılığıylala -sonuçlanmamış bile olsa- bedene verdiği esaslı bir selamdır.
Beden ve bedenin şekillenmesinde etkili olan cinsiyet, toplumsal statüde ayrımcılığın ve eşitsizliğin bahanesi sayılamaz. Ancak kadınların ve ' yönelinmiş cinsel kimlik ' sahiplerinin resmi ideolojilerde, sokak kültüründe maruz kaldığı davranış biçimleri, hor görülmenin ötesinde coğrafyaların " estetik " ile ilişkisini, halkın insanî seviyesini de belirler. Asıl telafuz edilmesi gereken şudur: Cinsellikle gücü hâlâ aynı potada değerlendirmek bir cehalet ölçütü müdür, yoksa kimi ülkelerin benimseyip koruduğu bir alışkanlık mı?
Sayfa 12 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Görsel sanatta, önceleri aksiyon sanatı (action painting) ve be­den sanatı (body art), daha sonra ışık heykelleri, video enstalasyo­nu vb sahneleme niteliği kazanmıştır. Ya sanatçı kendini bir seyirci kitlesinin önünde -resim yapma edimiyle veya süslenmiş ve hareket eden vücutlarını özgül bir şekilde sergileyerek- takdim etmiştir; ya da bazı seyirciler sergiyi sadece seyrederken, bazıları da sanatçılar tarafından serginin etrafında dolaşıp onunla etkile­şime girmeye çağrılmışlardır. Bir sergiye giden kişi oradaki sah­nelemenin bir parçası haline gelmiştir. Sıklıkla ya da seyircinin kendisini çevreleyen farklı alanların yarattığı özel atmosferi hisse­debilmesi önemsenmiştir. Özellikle Joseph Beuys, WolfVostell gibi görsel sanatçılar, Flu­xus Grubu veya Viyana Aksiyoncuları altmışlı yıllarda bu yeni sanat biçimini, yani aksiyon ve performans sanatını yaratmışlar­dır. Hermann Nitsch altmışlı yılların başından bu yana kuzuyu parçalama eylemlerini yapmaya devam etmiştir. Bu hareketleri sadece aktörleri değil, aynı zamanda diğer katılımcıları da aslında tabulaşmış olan nesnelerle etkileşim içine sokmuş ve onlara özel bir duyusal deneyim fırsatı sunmuştur. Seyirciler Nitsch'in hare­ketlerine -tüm vücutlarıyla- tekrar tekrar katıldılar ve birer aktö­re dönüştüler. Seyircilerin üzerine kan, dışkı, bulaşık suyu ve diğer sıvılar püskürtüldü ve onlar bu sıvının içinde oynama, ku­zunun karnını yarıp temizleme, onun etini yeme ve şarap içme fırsatını buldular.
Dayatılan Güzelliğe Mahkûmiyet
... popüler sistem tarafından tüketimin bir nesnesi durumuna gelmiş olan beden ölçüleri sürekli değişmekte ve yeniden üretilmektedir. Burada temel amaç, sağlık, estetik, spor merkezleri gibi, belirlenen ideal ölçülere ulaşmayı sağlayacak güzellik endüstrisinin ayakta kalabilmesidir.
Sayfa 81 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
382 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.