Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne çok severdim ben Erdek'i. O da severdi, iyi bilirdim bunu. Avşa'ya gidecektik de hani bir sefer, Erdek'i görünce, "Avşa'dan bir gün artırıp bu gece de burada kalalım," demişti. O zaman sevmişti Erdek'i. Onu buraya bunun için çağırdım. Çaresiz erkek, sevildiği zaman umrunda bile olmayan ne çok ayrıntıyı hatırlıyor vakit terk edilmeyi vurunca, o ayrıntılardan kurmaya çalışıyor geri dönüşünü kadının. Oluyor mu? Olmuyor.
Gece yarısını geçtiğini düşündüğüm saatlerde,ayaklarımı sümüklü böcek gibi toplayıp yere kıvrılmışken,birdenbire kapı açıldı.Fırladım ayağa kalktım.Birini üstüme doğru ittiler.Genç bir çocuktu; yirmi-yirmi bir yaşlarında. Kapıya baktım; olağanüstü iri bir polis hücre kapısını kaplamış dikiliyordu.Elleri de kocamandı.Ağabeyim de çok iri yarı
Reklam
Özel sektörden devletin güvenli kollarına kendini atmış edâsı gibi !
Cemal Bey’in maiyetindeki işim rahattı. Saat beşten sonraki zamanım benimdi. Muhit değişmişti. Burada, Fener Postanesi’ndeki cıgara yanıklarıyla dolu tahta masa telefon etmek için sıra bekleyen, itişen kakışan yüzlerce insan, onların birbirine karışan konuşmaları yoktu. Her şey kibar, rahattı. Telefon benim konuşmam içindi. Zil seslerine ben koşmuyordum. Bilâkis ben basınca koşan adamlar vardı. İlk gün üst üste sekiz defa aynı hademeyi çağırdım. Birinde havayı sordum, ikincisinde saati; üçüncüsünde paltomu tutup giydirmesini, dördüncüsünde çıkarmama yardım etmesini istedim; beşincisinde adını öğrendim... Vâkıa sonunda iş biraz cıvıklaştı. Altıncısında cıgara ikram ederek karşıma oturtmuş, yedincisini kalkıp gitınesi, sekizincisini tekrar gelmesi için çalmıştım. İster inanın, ister inanmayın, bu benim için hakiki zevkti. Sıraya girmiştim! Akşamları Şehzadebaşı’ndaki kıraathanede Doktor Ramiz’le buluşmağa başladık. Fakat kahvede eski cümbüş kalmamıştı. Dört senede müşterilerin çoğu gitmişti. Ne çıkar, biz vardık: Yangeldi Asaf Bey, Doktor Ramiz, iki üç ressam, gazeteci... Ve ben aralarında yeni tecrübelerimle zengin bayağı bir şahsiyet olmuştum.
Sayfa 178 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
Taşlara bakıyorum: Yüzler yaş topluyor. Yapraklara bakıyorum sonra: Yola çıkarken su, gizli bir kuyudan gökkuşağı, zehirler ve panzehirler. Tanrım, göze aldım ben: Bu soğuk sessizlik, bu kavurucu keder, bir gece sokak lambasının ışığında okuduğum kendi elimden çıkma satırları terketmiş anlam: Kimi çağırdım, gelmedi.
Sayfa 53
Le Horla -Bir Garip Hikaye-
Ruh hekimlerinin en ünlüsü ve en seçkini Doktor Marrande, üç meslektaşına ve doğal bilimlerle uğraşan dört bilgine, hastalarından birini görmek üzere, yönettiği akıl hastanesinde bir saat geçirmelerini rica etmişti. Bir araya gelince dostlarına şöyle dedi: “Size şimdiye kadar karşılaştığım en tuhaf ve en kaygı verici vakayı
Ayrıntı Yayınları - Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Hüseyin&Meleknaz
(...) Ne diyorsun, kulaklarım eskisi kadar işitmiyor artık, biraz yüksek sesle konuş. Evet, evet IŞİD denilen bela da bu işte. Kanlı toprakların, kanlı teşkilatı. Hüseyin’i de onlar vurdu zaten. Heyecanlanma, hepsini anlatacağım sana ama yavaş yavaş. Acele yok. Erişir menzili maksuda aheste giden, evladım. Mehmet’in arkadaşlarından
Doğan KitapKitabı okudu
Geri141
625 öğeden 616 ile 625 arasındakiler gösteriliyor.