~Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında, Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık, Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. Bu gece yarısında iki kişi uyanık: Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar. İçimde damla damla bir
Hem pinti, hem de korkak bir adam, altın bir aslan bulmuş, şöyle dermiş: "Durumum ne olacak bilemiyorum. Korkudan çılgına döndüm, ne yapacağımı şaşırdım, bir yandan mal sevdası, bir yandan ödleklik! Hangi tanrının, hangi şeytanın aklına gelmiş de böyle altından aslan yapmış? Bu benim başıma gelen, ruhumu sanki ikiye ayırıp o iki parçayı birbirine düşman etti. Biri altını seviyor, öteki altından yapılan şeyden korkuyor; bir yandan şunu alayım diyorum, bir yandan da kaçmak istiyorum. Bu ne biçim talih ki hem önüme mal çıkarıyor, hem de almaya komuyor? Bu ne biçim hazine ki insana keyif vermiyor? Hey tanrının kahır denecek lütfu! Ne edeyim, ne yapayım ben? Hangi çareye başvurayım? Hele gideyim de uşaklarımı çağırayım. Onlar aslanı yakalar, ben de uzaktan bakarım." Bu masal, mallarına dokunmaya da, onları kullanmaya da cesaret edemeyen zenginin durumunu gösterir.
Reklam
“Oysa, iyi insandır.” “İyi, büyük insan! Ne var ki, kendi yüce amaçlarının peşinde koşacağım derken, benim gibi küçük kişilerin haklarını, duygularını unutuveriyor, bu yüzden de zalim oluyor. En iyisi, önemsiz, kendi halinde kişiler onun yolundan çekilmeli, yoksa çiğner geçer... İşte geliyor. Ben gideyim.
Ben, Yani Yakup, Her Türlü Çağrılmanın Olağan Şekli
Yakup'u çağırmayan toparlak dünya beni mi çağıracaktı, elbet çağırmayacaktı. Zaten çağırmadı. Ben de zaten ona meyletmedim, beni çağırsın diye hiç kapısında durmadım. Kapısında durmamakla kalmayıp, bacasından da sarkmadım, ona bakıp eğilip bükülüp de kırılmadım. Yakup'u çağırmayan toparlak dünya beni çağırmadı da , ben de az değildim, dönüp ona bakmadım.Bizi böyle küs sandılar. Görüleni bir şey sananlar yanlış anladılar. Ben onu tırnak ucu kadar sevmedim ki neyine küseyim. Küsmediğim dünyanın nasıl bulayım da en ücrasına gideyim?
Ben ne bileyim kızım, dedi, hep böyle söylüyorlar. Deli Durdudan sonra Memedin adı söyleniyor. Ünü sardı dört bir yanı. İnce Memed diyorlar da bir daha demiyorlar. Ben ne biliyim kızım? Ben de elin yalancısıyım. Abdi gavuru Memedi böyle duyunca, bir ay kadar evinin yöresine her gece dört beş tane nöbetçi koydu. Köylüler diyor ki, dışarda beş tane silahlı nöbetçi beklerken, içerde gene korkuyor, sabahlara dek gözlerine uyku girmiyormuş. Evin içinde dolanıp duruyormuş. Sonra, evine Asım Çavuş gelmiş, İnce Memedi takip ettiğini söylemiş. Bu dağlar, İnce Memed gibi bir eşkıya daha görmedi, demiş. O olmasaydı, ben Deli Durdu çetesini darmadağın ederdim, demiş. Bunun üstüne, Abdi Ağa başını aldı, köyden gitti. Kimi diyor ki kasabada oturuyor, kimi diyor ki aşağı Çukurova köylüklerine inmiş. Kimi de Ankaraya, büyük hükümete kaçmış diyor. Yani Abdi Ağa Memedden kendisini saklıyor. Ben de Abdi Ağa köyde yokken gül kızıma gideyim, dedim. Yaa gül kızım işte böyle...' Bunları anlatırken yüzü rahat, gülümser gibiydi. Bitirince, yüzü yemyeşil, ölü yeşiline kesti. Boğulur gibi bir hal aldı. Memedin eşkıya oluşuna Iraz da, Hatçe de sevinmişti. Göz göze geldiler. Gözleri konuştu.
3
Nilüfer gördüm, çiçek açmış sandım su Toprağı dinledim, kendimi Benim iyi tarafım neredesin ey Bir taş atsam suya, tanır mı beni Tanımaz. Çünkü neşenin Canını sıktım ben bu dünyada Ters giyilmiş bir şeydim, bilmedim Beni bir sır gibi taşıyan rüya Bitti. Bu can kimindi? Gel zaman, gel de gideyim Mahşerde, görüş gününde yani Yanına gideyim, yanağımda düş izi.
Sayfa 27 - Profil YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.