" Bunları yazmam, benim kalemim değil. Ama belki seni yazarım." " Beni kim okusun lan!" Seni de okuyan bulunur. "Kimmiş?" " Ne biliyim. Meraklı, kültürlü insanlar, her şeyi okuyanlar."
Ah, içimdekileri, kafamdakileri sana olduğu gibi yazabilsem, sen de görürdün bunu. Ama nerede? Buna, ne zaman elverişli ne de benim yazı yeteneğim. Yetmiyorum. Kalemim kısır kalıyor. Sudan kalıyor, tatsız kalıyor. Ben, bu yazdıklarının çok ötesindeyim. Bir başka denizlerde, boğulmalarla iç içeyim." Erdal Öz/Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen
Reklam
Zeytin ağacının altında bir küçük çocuk oynuyordu. anına yaklaştım. Yeşil zeytinleri korku ile bana uzattı. - Sizin mi bunlar? dedi. - Benim ya, dedim. - Ben taş atmadım, dedi, kendi kendilerine düştü bunlar. - Onlar ne? dedim. - Acı şeyler, dedi. Açık mavi gözlerinin kırmızı kirpikleri yanıp yanıp sönüyordu. - Bunlar ne biliyor
Varlık Yayınları, Sayı 45, Ocak 1950
Birkaç gün sonra yanımdaki arkadaşın iki kalemi vardı. Birini aldım. Hırsızsın sen diye dövdüler. Benim kalemim yoktu aldım. Sonra o da yaramazlıkmış, hem de çok fena bir şeymiş. Bir daha kimsenin kalemini almam dedim. Defterini aldım. Bu sefer hem dövdüler, hem mektepten kovdular.
"Benim hiçbir şeyim yok, ne kitabım ne defterim ne kalemim..."
Sayfa 76 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
Neydi benim derdim? Çocukken yeni bir dolma kalem için Azize Teresa'ya dua etmiştim. Duama cevap almıştım. Yeni bir dolma kalemim olmuştu anlayacağınız. Şimdi bir kez daha Azize Teresa'ya dua ediyordum. Lütfen tatlı ve güzel azize, bir fikir yolla bana. Ama Azize Teresa beni terk etmişti, Huysmans gibi bir başıma kalmıştım, yumruklarım sıkılı, gözlerim yaşlı. Dünyada beni seven bir şey olsaydı, tek bir şey, bir böcek, bir fare hatta, ama o da mazide kalmıştı, ona sunabileceğim en iyi şeyin portakal kabuğu olduğunu anlayınca Pedro bile terk etmişti beni.
Sayfa 26 - Parantez Yayıncılık
Reklam
446 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.