Benim için mutlu bir gün bir sayfa iyi yazı yazdığım sıradan bir gündür. Yazının dışındaki hayat eksik, kusurlu, anlamsızmış gibi gelir bana. Beni tanıyanlar, yazmaya, masaya, beyaz kağıtla dolma kaleme bağlılığımı bilir ama gene de biraz "tatil yap gez, eğlen, yaşa" diye öğüt verirler bana. Daha yakından tanıyanlar ise benim için en büyük mutluluğun yazmak olduğunu bildikleri için yazıdan, kağıttan, mürekkepli kalemimden beni uzak tutacak şeylerin en sonunda bana yaramayacağını söylerler. Hayatta hep ve yalnızca istediğini yapmış istediği işten başka hiçbir şeyle uğraşmamış nadir mutlu insanlardan biriyim.
Yine biliyorsun ki, sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgara tutulmuş saçlarını
Önce Allah, sonra genlerim şahit.
Sevgimi üç bin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Elleri fahişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum.
Hafiflemek istiyorsan,azalmalısın...
"Biraz küçülsem, diyorum, biraz azalsam.
Daha sade, daha düz, daha yoksul olsam.
Bu kadar çok giysi, bu kadar çok kitap, bu kadar çok takı. Bu kadar çok kablo, bu kadar çok müzik, şiir, resim. Bunca yüz. Bunca haber. Bunca yol. Bunca şehir. Bu kadar çok mesele. Elimi verip kolumu kurtaramadığım beyhude.
elinizdeki kitap, Şeyh Galib Kitabı'nda yer alan, benim kalemimden çıkmış bölümlerin genişletilmiş şeklidir. Ayrıca bu kitaba Galib'in üç çağdaşı hakkında yazdığım metinleri de eklemeyi uygun buldum. Bunlardan birincisi Dede Efendi'dir. Galib'in çilesini çıkardığı Yenikapı Mevlevihanesi'nde aynı şeyhten el alan ve büyük şairin öldüğü yıl çilesini tamamlayarak Dede olan Hammamızade İsmail'in musikimizdeki yerini burada ayrıca tarif etmeye gerek yok. Aslında bu kitaba ad olan ''Kuğunun Son Şarkısı'' tabirini ilk defa onun için kullanmıştım.