Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Spoilersız ve Spoilerlı inceleme
Katip olmak isteyen ve bunun için yetiştirilmiş kızımız Violet, Biniciler General'i Lilith Sorrengail'in kızıdır. Soyunu devam ettirmek için Violet'i zorla Biniciler Bölüğü'ne gönderiyor ancak Violet fiziksel olarak buna hiç yatkın değil. Bir de isyancılarımız var ve bunların başında Xaden Riorson. Daha sonrasında biz
Kendime Notlar
Romanın başında Halide Edib’in yazmış olduğu mektuptan bir kısım:
Yakup Kadri Bey’e açık mektup
Anadolu Hayli buhranlı günler geçiriyordu. Anadolu harekatının doğuş günlerindeki ruhların sıkışıklığı, çırpınması ve trajedisi artık geçmiş gibiydi. Havada daha olgunlaşmış ve Çetin bir ihtilal ve savaş kokusu vardı. Bununla birlikte siz eski
Kırmızı Liman ~ Fezile Olkanlı
Deva, yaşadığı kaza sonrasında hayatının kontrolünü kaybetmiş, hafızasının bir parçası kaybolmuş, kalanlar ise belli belirsiz bir hâl almıştı. Geçirdiği ağlama krizleri, gördüğü rüyalar ve kabuslar onu derinden etkilemeye başlamıştı. Biraz iyi gelebilir düşüncesiyle kafa dağıtmak için dedesinden kalma eve,
Gece Yarısı Kütüphanesi
(SPOILER)
Kitabı okurken çoğu yerde kendimi Nora'nın yerine koydum. Baktığımda onunla birçok ortak noktamız olduğunu fark ettim. Onun pişmanlıklarıyla benzerdi benimkiler de. Ben de onun gibi milli sporcu olabilirdim, olamadım. Ben de onun gibi bilim insanı olabilirdim, olamadım. Kitabı okurken sürekli onun yaşadığı deneyimi yaşayabilmek istedim. Ama Nora ile kendimi ne kadar bağlı hissetsem de aramızda tek büyük bir fark var. Onun deneyimleyebildiği birçok hayatı oldu, benim ise bir tanecik var. Kitapta verilen mesajlar gözümü açtı diyebiliriz. Aslında zaten bildiğim şeyleri bana hatırlattı demek daha doğru olur. Ne kadar pişmanlıklarımız olursa olsun, geçmişi bırakıp önümüzdeki sayısız gerçeklik var ve biz her şey olabiliriz.
·
Puan vermedi
Bugün size, Büyübozanlar’ın ikinci kitabı ile geldim İlk kitabı benimkiler çok sevmişti ki büyü temalı kitaplara bayılıyoruz Yine 9 yaş üstü minik okurların rahatlıkla okuyabileceği 192 sayfalık fantastik serimizin konusunu incelemeniz için bırakıyorum.
.
.
Elbow Sokağı’na Hoş Geldiniz, burası büyülü, ürkütücü ve ölümcül şeylerin gizli yuvası.
.
Pip her zaman uyum sağlama konusunda endişeli bir çocuktur ve komşuları vampirler, periler ve hayaletler olunca durum daha kötü hâle gelir. Bunlar yetmezmiş gibi bir de nereden geldiği belli olmayan ve insanların ruhlarını çalan gizemli bir ruh hırsızı vardır. Ruh hırsızı Pip’in ailesine saldırır ve onları kurtarmanın tek bir yolu ruh hırsızını yok etmektir. Ama önce Pip’in hırsızı bulması gerekmektedir.
.
Yeni arkadaşları Fliss ve onun köpeği Benekli ile bu ölümcül gizemi çözmek için yola çıkar ve bu yolda hortlaklar, kurt adamlar ve inanılmaz derecede küflü peynir gibi şeylerle karşı karşıya gelir. Çünkü Pip ve Fliss on üçüncü doğum günlerinden önce ruh hırsızını durduramazlarsa onların da ruhu çalınacaktır.
336 syf.
·
Puan vermedi
"Emma'nın sırları -ve de benimkiler- o kadar hızlı ortaya çıkmaya başlamıştı ki bunların üstünü örtmek için yeni yalanlar bulmakta güçlük çekiyordu artık. Ben de bi Yalan Oyunu'nun sonunda ne olduğunu deneyimlerimden biliyordum.
Yakalanırdınız."
Eveeeeet... Bir serinin sonuna daha geldik. Tüm karakterleri özleyeceğim.
Son kitap olan Cennette Yedi Dakika'dan önce genel olarak seriden bahsetmek istiyorum. Öncelikle katili tahmin edebildim. Çok zor değildi açıkçası. Yazar hedef şaşırtmaya çalışmış ama pek başarılı olamamış. Bu durumdan dolayı heyecan ve gizemde bir azalma yok.
Seri çok heyecanlı. Okuması çok kolay ve keyifli. Bir kitabı bir günde bitirebilirsiniz. Bu seriyi okurken hoş dakikalar geçirdim. Sadece her kitabın başında kısa bir özet olması sıkabiliyor.
Şimdi gelelim Yalan Oyunu Serisi'nin altıncı kitabı Cennette Yedi Dakika'ya. Sutton'un cesedi Sabino Kanyonu'nda bulunur. Emma'nın işi daha da zorlaşır. Emma'nın gerçek kimliği ortaya çıkar ve katil şüphelisi olarak ilk o görülür. Zaman daralır. Emma katili bulmak zorunda. Bulamazsa hapse girecek olan kendisi olacak.
Son kitapta çok hüzünlendim çok. Hem Emma ile Sutton için hem de seri bittiği için.
Hoş vakit geçirmek istiyorsanız bu seriyi okumalısınız.
Şarlatan yazarımız Aytuğ Tunç Deveci'nin ikinci kitabı. Distopya ve fantastik türünde, yerli yazarlarımızın da, bu türde ne kadar başarılı olduğunu bizlere gösteriyor eserleri ile.
Kitabımızın konusuna gelince; nükleer bir felaket sonucu mutasyona uğrayan halkın kraliçesi Marcilus; ülkede 18 yaşına gelen gençleri toplanıp, yarışmaları için saraya getirtir. Amacı en güzel olanları seçip, istediği mükemmel ırkı oluşturmaktır. Yarışmayı kazananlar sadece kendilerini değil, ailelerini de kurtaracaktır.
Victor ve Aurora da; 18 yaşına gelmişler ve sarayda kraliçenin huzuruna çıkarılmışlardır.
Victor, kraliçenin dikkatini çeker.
Victor'u ve Aurora' yı neler bekliyor?
"Kusursuzluğun sıradan olduğu bir ütopya..."
Benimkiler de dahil olmak üzere bir tek annelerle babalar her zamanki kıyafetlerinin içindeydi. Gerçeklikleri, çocukları gibi şaşaalı ve değerli kumaşlarla kaplanmış yalanların ardında gizlenmemişti.
Onlar, bu savaşta yerle bir edilen nükleer santrallerin kalıntıları yüzünden mutasyonlardan etkilenen insanlarımızı hor gördüler.
"Malikane" dediklerinde hep abarttıklarını düşünmüş, köyümüzün yakınındaki herhangi bir yerleşim alanının zorlasalar bile ne kadar malikane olabileceğini sorgulamıştım hep. Ama cevabı orada, kanlı canlı önümdeydi işte. ....... Şimdi anlıyorum bizim yoksulluğumuzdan geriye kalan maddiyatın nereye gittiğini. Birileri bu kadar zengin olsun diye diğerleri elbette fakir olmalıydı.
Bir şeyi unutuyordu. Askerler onun değil, tek bir kişinin emrine uyardı: Marcilus...
81 syf.
·
Puan vermedi
“Okumlamalarıma kısa da olsa asla ara vermeyeceğim” diyerek aldığım bir karardan hemen sonra bu kitabı sindirebilmem için biraz zamana ihtiyacım olduğuna dair ayrı bir karar daha aldım. Ayrıca bu benim karar mekanizmamın -kitaptan bağımsız- genel rutinidir. Kitap incelemelerimi kitap incelemesi gibi okumayın lütfen; bunlar benim kitaba dair hislerimi kaydettiğim notlar. Çünkü bazı kitapların incelemelerine bakıyorum herkes her şeyi çok biliyor aq. Benimkiler onlara benzemiyor hiç.
Bittiğinde duvar izleten bir şey okumak istiyorsanız kitabı edinmenizi öneririm. Hiç kimsenin beklemediği, sebebi bilinmeyen soru işaretleriyle dolu bir yaşam sonlandırılmasının geriye dönük sorgulanması. Yani bana göre ölenin neden öldüğünü merak ettiği için ölene dair her şeyin hatırlanma ve ölenle konuşma ihtiyacıyla yazılmış. Bir intiharın öncesi veya sonrasında hissedilen duyguların yansıtılması değil de bahsedilen anlar, yaşantılar en ince ayrıntısıyla hatırlanılmaya çalışıldığı için alınmış notlar gibi. Herkeste oldu mu bilmiyorum tabii ama yazarın bu soru işaretlerine cevaplar ararken kendisinin yaşadığı karın ağrısı okura da geçiyor. Sevgilisi intihar etmiş birini tanımıştım bir zamanlar. İntiharından önce birçok insan için not bırakan sevgili, sevgilisi için hiçbir şey dememişti. İntiharından geriye herkese enkaz bırakan sevgili, sevgilisine depremin kendisini bırakmıştı. Geride kalanlar olarak hayatımızdaki birinin intihar etmesinden daha kötü şeylerin var olduğunu bilmek de deprem değilse de sağlam bir sarsıntı.
Türk Edebiyatı’nın en güzel romanlarından birini okudum diyebilirim. Saat metaforuyla doğu ile batı arasında sıkışmış bir toplumun fotoğrafını çekip önümüze koymuş Tanpınar. O zamanki bizi anlatıyor; bu zamanki bize baktığımızda ise bazı şeyler hala aynı.
Olayları Hayri İrdal’ın ağzından dinliyoruz. Bu traji-komik hikaye dört bölümden
452 syf.
·
Puan vermedi
Yavuz Bülent Bâkiler Karabağ şehri Ağdam'dan Türkiye'ye göçüp gelen bir ailenin ferdi. Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır eseri onun bir şiiri aslında. Şiirinin kitaplaştırılmış bir hali de diyebilirsiniz, şiir gibi kitap da.
Henüz 20. yaşımın başında okumuştum ben bu eseri... Sonra bütün eserlerini okudum ve hatta bir imza gününde okuduğum bütün eserlerini önüne koymuştum da önü kapanınca şaşırmıştı, Bakiler birkaç eserini imzalamıştı ki sırada bekleyenlerin homurtularını duyduğum için "Hocam benimkiler çok, ben en sona imzalatayım hem arkadaşlar beklememiş olur hem de siz de kitapları imzalarken belki biraz sohbet edebiliriz" demiştim. Programdan sonra 10-15 dakika sürmesi gereken sohbet, 3-4 saat boyunca devam etti, sohbetin nihayetinde beni Göztepe'deki evine de davet etmişti ama üstünden yıllar geçmiş olduğu halde hâlâ evinde ziyaret edebilmiş değilim. Eseri seneler sonra tekrar okudum. Pek çok yerini unutmamış olmaktan dolayı mutluyum ama bak bu ilk okuduğumda dikkatimi çekmemişti dediğim yerler de oldu. Eseri bir seyahat kitabı olarak değerlendirmemek gerekiyor, aslında hatırat da değil. Peki ne diyecek olursanız, hem kısmi bir hatırat, hem bir seyahat kitabı, hem sosyolojik bir araştırma hem tarih bir kaydı, hem de Azerbaycan kokan bir şiir kitabı. Okuyunuz çünkü içerisinde Bakü'nün rüzgarı, Karabağ'ın Xar-ı Bülbülü var, Guba'nın al elmalarından bahis, Sumqayıt'ın petrol kuyularından yükselen ekolojik felaketin çığlığı var.
Azerbaycan Yüreğimde Bir ŞahdamardırYavuz Bülent Bakiler · Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları · 200959 okunma
klişe akıyor
Selam!
Öncelikle neden 5 yıldız verdim, onunla başlayalım. Eğer beklentilerinizi düşürürseniz daha fazla sevebilirsiniz. Benimkiler çok yüksekti ve böyle bir şey beklemiyordum açıkçası. Azıcık spoiler olabilir aman dikkat.
Kitabın ilk sayfalarında ne olduğunu tam olarak anlayamadım bile. Derken bir anda konuya atladık. Daha 50 küsür sayfadayken ilk öpüşme, sonrasında hoşlandığını itiraf etme derken bir böyle noluyoruz dedim. Asla kendimi kitap içinde hissedemedim. Çoook yüzeyseldi. Asla bi duygu aktarılmamıştı. Her şey direkt söylenmişti. Özellikle erkek karakter çok zorlamaydı.
Bir de böyle sanki aynı olay 400 sayfa boyunca döndü. Ortada kitap olacak bir şey yokmuş gibi. Yani bu kitabı özel kılan bir şey göremedim diyelim. İş yerinde tanışmış patron ve çalışan. Klişelerle dolu, sırf kitap devam etsin diye araya serpiştirilmiş hikaye akışına yardımcı olmayan olaylar…
Zahra en başlarda zaten sanki patronuyla değilde iş arkadaşıyla konuşuyormuş gibi rahattı. Belkide beni en çok iten buydu. Asla aşkları geçmedi. Öyle büyük bir aşk okumadım yani.
Kısacası tam bir hayal kırıklığı oldu benim için ama ikinci kitabıda okuyacağım. Declan’ın hikayesini çok daha merak ediyorum. Planım son kitabı da okumak ama ikincisini de beğenmezsem okumam yüksek ihtimal.
•Bu kitabı okumamanız gerekenlere eklemelisiniz•
Okuduğum en kötü şiir kitabı / şiir denemesiydi. Bana göre şiiri şiir yapan şey lirik oluşu, simgeselliği, kulağa hitap edişi, düş gücünün yüksek oluşudur. Elbette yalın ve sert şiirlerde güzel olabilir fakat süt ve bal bu özelliklerden hiçbirine sahip değildi. Hani çocukken kitap olurken sayfanın
"Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk."
"Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an
İSTANBULLU HİKAYELER / OSMAN BALCIGİL
Yine bir Osman Balcıgil okumanın keyfini yaşadım. Üstelik hemşerimin kaleminden memleketimiz hikayelerini okumak ayrı bir keyifti. Okudum ama nasıl??? Ben kitabı alıp, sıraya koyup, okuyana kadar Osman Bey, Kızıl Çengi adını verdiği, Cahide Sonku’nun inanılması zor yükseliş ve düşüş öyküsünü anlattığı
