Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özet olarak söylemek gerekirse deneyim sadece kendi iç farklarından dolayı birbirleri içinde eritmenin bizim için imkânsız olacağı bir şekilde verili bulunan eş zamanlı unsurları yan yana yerleştirme zorunluluğunu açıklayabilir.
Eğer maddi nesneye dair bildiğimiz şey sadece tecrübe ettiğimiz duyumlar ise, nesneyi bir duyumlar koleksiyonu olarak tanımlayabilmeliyiz... Nitekim bu S. Mill'in anladığı idealizmdir ve şu şekilde özetlenmiştir: Bir cisim mümkün ya da mevcut duyumlar kümelenmesine indirgenen şeydir.
Reklam
Bu düşüncenin hazır bulunduğu ve belki de bu düşüncenin kendisine verdiği rüyada düşünceden bağımsızmış gibi yaşadığı ve ondan bağımsızmış gibi tesirde bulunduğu görülen varlıklar vuku bulur, fakat bunlar düşüncenin haricinde bir hiçtir. İşte kendi kendisiyle, mutlak ve tam idealizmle neticelenen idealizmin geldiği nokta budur.
...tüm insanların zihninde duyumları ayrıştırma(distinguer) ve yan yana koyma(juxtaposter) temayülü vardır... bu ayrıştırma ve yan yana koymanın ilkesi olan uzay, a priori olarak verilidir... zira onun başka hiçbir fikir ile yaratılamayacağı söylenebilir.
Mesela fizikçi, maddenin özelliklerini inceler, bizatihi maddenin kendisinin neye dayandığı sorusunu sormaz... Doğa bilimci yaşamı mikroskobunun camında hiçbir zaman keşfetmemiştir ve hiçbir zaman da keşfedemeyecektir, orada sadece ve sadece yaşamın yansımalarını görecektir... Aslında hiçbir özel bilim, tezahürü, fenomeni, zuhur edeni aşamaz. İşte, metafiziğin de konusu fenomeni aşmak, fenomenin arkasında olanı aramaktır.
Üstün muradı anlatmakta bu çok kısır ifadenin hedefini çılgınca arayan bir oluş hasretinden başka bir delaleti yoktu. Bulunması gereken bizzat hayattı; asıl hayat... Onu bul da evvelâ yaşa, sonra yaz yazabildiğin kadarını... Burada yaşaya- bilmekle yazabilmek beraber... Garp âleminde, kendilerince yaşayabilenler, yâni duyup yazabilenler arasında,
Reklam
Filozof Bergson, velilerden bahsederken şöyle söylüyor:" Onlar, arkalarından gitmek için bizi zorlamıyorlar. Bizden bir şey istemiyorlar. Öyle iken halk onları takip ediyor. Zira onların bizzat varlığı bir çağırıştır."
Sayfa 67 - DergâhKitabı okuyor
" yaşam bir evrimdir. Biz ise bu evrimin bir dönemine 'biçim' dediğimiz sabit bir bakış açısıyla yoğunlaşıyoruz. Ve değişim, algımızın şanslı ataletinin üstesinden gelecek kadar dikkate alınabilir hale geldiğinde, işte biz o zaman bedenimiz biçimini değiştirdi diyoruz. Ama gerçekte beden her an biçim değiştirmektedir. Daha doğrusu biçim diye bir şey yoktur, çünkü biçim demek hareketsizlik demektir, gerçeklik ise harekettir." Henri Bergson
Sayfa 73 - Norgunk
“Surları, hükümdarı, medeniyeti, edebiyatı ve tiyatrosu olmayan bir şehir bulabiliriz, ancak, ibadethanesi olmayan ve sakinlerinin Tanrı’ya hizmet etmekle uğraşmadığı bir şehri insan hiçbir zaman görmemiştir.”(Yunan Tarihçi Plutarh). Neredeyse aynı tespiti H. Bergson da yapıyor: “Bilim, sanat ve felsefeden yoksun insan toplulukları olmuştur, hâlâ da vardır, fakat dini olmayan bir insan topluluğu henüz bulunmamıştır.”
Sayfa 50 - KetebeKitabı okudu
Henri Bergson
Her filozofun iki felsefesi vardır, Kendisininki ve Spinoza'nınki.
Reklam
Değişimi bırakmak, yaşamayı bırakmak demektir.
Gülme, müşterek hayatın bazı gereklerine cevap vermelidir.
Eğer yalnız ve diğer insanlardan yalıtılmış hissediyorsanız gülünç olan­dan keyif almanız mümkün değildir.
152 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
. Her gün binlerce kez belkide, farkında bile olmadan yaptığımız durumlardan biridir gülmek. Peki ama gündelik hayatımızda bizi güldüren şeyler nelerdir, kimlere güleriz? Okuduğumuz ya da seyrettiğimiz bir yapıtta komik olan nedir? Bu sorular üzerine düşünmeye başladığımızda gülmenin hiç de o kadar anlaşılır olmadığını, Aristoteles'ten günümüze derin düşünmelerin konusunu oluşturduğunu fark ediyoruz. Hayatın ayrıntıları üzerinde düşünmeye başlıyoruz. Topluma uyumsuzluğun gülmeye yol açtığı bir durum olduğunu görüyoruz. Yazarın gülme üzerine yazdığı denemelerini içeren bir eser “Gülme”. Gülmenin anlamını, gülmeye yol açan koşulları ve gülmenin toplumsal işlevlerini araştırıp bizlere sunmuş yazar. Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Henri Bergson, gülmenin altında yatan derin anlamın toplumsal yönünü, felsefi bir yaklaşımla, derinlikle irdeliyor. İnsanın en doğal tepkilerinden biri olan gülme eylemi üzerine yazılmış denemeler bütünü eser, Zülfü Livaneli'nin özel seçkisi içerisinde ve onun önsözüyle bizlere sunuluyor. Okunması gerekenlerden.. #Gülme ^ ^ #alıntı Değişimi bırakmak, yaşamayı bırakmak demektir. ^ Gülme, müşterek hayatın bazı gereklerine cevap vermelidir. ^ Eğer yalnız ve diğer insanlardan yalıtılmış hissediyorsanız gülünç olan­dan keyif almanız mümkün değildir. ^ ^ #HenriBergson #dünyaklasikleri #bloghemsire #edebiyat #deneme
Gülme
GülmeHenri Bergson · İş Bankası Kültür Yayınları · 2014783 okunma
Felsefe tarihçisi, felsefi karşıtlıklar daha iyi anlaşılsın diye genellikle rutinleşen kategorileri harekete geçirme tuzağına düşmemelidir. Ne yazık ki, felsefe sosyolojisi kısmen de olsa, bir tür gerçekçi yanılsamanın kurbanı olmuştur; zira bilimsellik iddiasındaki sosyolojiyle hegemonya derdine düşmüş felsefe arasındaki kavgayı sorgulamaksızın yeniden üretir: Öyleyse, onu özel bir alandaki antagonist pozisyonlar mantığıyla değerlendirdiğimizde, felsefi tarihyazıcılığının efsanevi figürü, ama aynı zamanda Bergson'un geliştirdiği hafıza sorunsalının mirasçısı da olan Maurice Halbwachs'ın izlediği yolu nasıl anlayacağız? Burada, pozitivizmden mülhem bir sosyolojiyle hafızanın neospiritüalist tanımı arasında bir melezlenme olduğu ayan beyan ortada: Kolektif hafıza kavramının sosyolojideki kalıcı başarısı, onu, karşıtlık yapılarını ortaya koyacak pozisyonel alan kavramı araçlarının çok tembelce kullanıldığına ilişkin itirazın destekçisi haline getirir.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.