Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Talat Paşa önce, ülkeyi terk etmek istememiştir. Ancak İstanbul işgal altındayken İttihat ve Terakki ileri ge­lenlerinin adil olmayan bir yargılama sonucu idam edilme ihtimalleri yüksekti. Bu nedenle Talat, Enver ve Cemal pa­şalar ile İttihat ve Terakki'nin ileri gelen altı önemli şah­siyeti 1 Kasım'ı 2 Kasım'a bağlayan gece İstanbul Bo­ğazı'nda açıkta bekleyen Alman torpidosu ile yol alıp 3 Kasım günü Sivastopol'a ulaştılaır. Aynı gün Kırım'daki Alman Askeri yetkililerin yardımı ile Ak Mescit'e (Simfe­ropol), oradan da 7 Kasım'da takma isimlerle gizli bir şe­kilde, mahiyetleriyle birlikte Berlin'e varmak üzere yola çıktılar. Berlin'e doğru hareket eden İttihatçılar arasında Enver Paşa yoktur. Enver Paşa, Ak Mescit'te kalıp Trans­kafkasya'da İslam ordusu kurma çalışmalarını sürdüren kardeşi Nuri Paşa'nın yanına geçmek istemişse de Alman­lar -kendi çıkarlarına aykırı buldukları için- buna müsa­ade etmemişlerdir.
Sayfa 236 - pdf
Şairlerin söylediği gibi, "Paris güzel bir salon,Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir" di.
Reklam
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Oruç Beğ Tarihi Tercüman 1001 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1972'de İstanbul'da basılmıştır. Kitabın iç kapağında "Atsız" adı, "Baskıya hazırlayan" olarak yer almıştır. Edirneli Oruç Beğ tarafından muhtemelen 2. Beyazıd devrinde yazılan tarih, Osmanlıların ilk dönemleri için, fakat özellikle "II. Murad ve Fatih
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
“Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir.”
Reklam
Berlin Güzel Sanatlar Akademisi 1925 mezunu. Yine 1990 iti­ barıyla, 86 yaşında İstanbul Çubuklu' da bir gecekonduda, emek­ li maaşı karşılığı kendisine bakan fakir bir ailenin yanında yaşı­ yordu. Beyoğlu yakasında meskun "Müslüman Levantenler" arasında yıldızı en çok parlayan aile Farukiler ' in gözbebeği, me­ dar-ı iftiharı Nermin'di. Asri bir hanımefendide bulunması gere­ ken her şey ona çok yönlü, kapsamlı ve programlı bir eğitimle, bebekliğinden itibaren yüklenmeye başlanmıştı. Mesela babası­ nın yolu ne zaman Paris'e düşse -ki sık sık düşerdi- kızına oyuncak niyetine "plastelin" getirirdi. Isıyla gevşeyip sertleşen bu maddeyi yoğursun, biçimlendirsin, eli heykele yatsın diye. Bugün "küçük bir hatırası" Kadıköy Süreyya (Paşa) Sinema­ sı'nm ön cephesini süsleyen rölyeflerde yaşayan ve eğer Oskan Efendi'yi bizden saymazsak, Türkiye'nin diplomalı ilk heykeltı­ raşı olan İhsan Özsoy'un atölyesine emanet edildiğinde henüz 16 yaşındaydı. Ahmed Faruki, opera kültürüyle terbiye edilme­ miş bir Müslüman'ın asla Levanten saygısı ve ayrıcalığı göreme­ yeceğini çok iyi bildiğinden, kızını Güzel Sanatların yanı sıra Konservatuvara da yazdırdı. Mezuniyet balosunda piyanosuyla parlak bir konser veren Nermin Faruki, "mezzosoprano" takdir­ namesiyle opera vizesi almıştı.
Sayfa 103 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
İçimi rahatlattın, Kızıl Kurt..
Almanya'da yayın hayatına başlayacak ve hem Türkçe hem de Almanca basılacak 'Yeni Türkiye' dergisi için İstanbul'dan Berlin'e, bu işte tecrübeli birinin gitmesi gerektiği bilgisi alınmış ve bu kişi çoktan seçilmişti. O, çok iyi derecede Almanca ve Fransızca bilen, otuzlu yaşlarının başında bir yazar... Bu görev için, biçilmiş kaftan!.. Derin bakışlı, Kızıl Kurt!... Zamanlama o kadar kusursuz yapıldı ki; Berlin'e özel davetle, yazarlık yapmaya gidiyor gibi görünen Kızıl Kurt, bindiği trende sfenkse adeta refakat edecekti.
Almanların, Hrozny'nin İstanbul'dan gönderdiği bilgiler üzerine sfenksin Berlin'e getirilmesi kararını vermesi yaklaşık bir yılı buldu. Bu kararı vermelerinde; savaşın artık sona yaklaşıyor olması, durumun Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu için pek de parlak görünmemesi etkili olmuştu. Bir daha böyle bir fırsatı hiç bulamayabilirlerdi.
144 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
#Okudum #KitapYorum #YunusBalı #ÇelikKalkanlarveAltınBağlar #KanonYayınları #Tarih #143Sayfa #Kitabaaşıkokumayasevdalı Merhaba arkadaşlar, Bugün sizlere Kanon Yayınları'ndan çıkan, Yunus Balı'ya ait "Çelik Kalkanlar ve Altın Bağlar" isimli tarih kitabını tanıtmaya çalışacağım. Alman İmparatorluğu'nun, Osmanlı
Çelik Kalkanlar ve Altın Bağlar
Çelik Kalkanlar ve Altın BağlarYunus Balı · Kanon Kitap · 20243 okunma
Reklam
En iyi medeniyet
Esasen her medeniyet dili, o medeniyete kültür mer­kezliği yapan şehirlerde işlenir. Bu sebeple dünyanın her ülkesinde her dilin en iyi konuşulduğu bir yer, bir bölge bir şehir vardır. Londra İngilizcesi; Berlin Alman­cası ne ise İstanbul Türkçesi de öyledir. Hatta Fransız­lar, bu mevzuda daha ileri giderek, uzun zaman, Paris Fransızcası'ndan da üstün ve merkezi bir sanat lisanı düşünmüşlerdir.
Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir.
Şairlerin dediği gibi, "Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir" di.
Şairlerin dediği gibi “Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir”di.
Saha şartları dikkate alınarak yapılan incelemeler neticesinde, iklim faktörleri itibariyle Eskişehir ve hinterlandının pancar ziraatı bakımından tüm vasıflara sahip olması, Avrupa'da yetiştirilen pancarların %16 oranında şeker ihtiva etmesine karşılık bu miktarın Eskişehir ve çevresinde %26'ya kadar çıkması, bölgenin su kaynakları bakımından zengin oluşu ve yeterli miktarda yeraltı su rezervini barındırması, Porsuk Çayı'nın kent merkezinden geçmesi kentin, coğrafi konum itibariyle İstanbul-Ankara, İstanbul-Konya ve İstanbul- İzmir hatlarının birleşme noktasında bulunması nedeniyle nakliyat kolaylığı ve tüketim merkezlerine yakın olması gibi avantajları elinde bulundurması, 1894 yılında Berlin-Bağdat Demiryolu'nun yapımı esnasında faaliyete geçen Cer Atölyesi'nin burada bulunması ve atölyede çalışmış, tezgâha ve makineye hâkim bir işçi grubunun hazır halde olması gibi nedenlerden dolayı kurulacak fabrikanın, mensucat ve iplik fabrikalarından ziyade, şeker, ispirto veya bira fabrikası olması gerektiği dile getirildi. Heyet'in bu düşüncesi üzerine, çalışmalar şeker fabrikası kurulması üzerinde yürütüldü.
Sayfa 129 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
1.478 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.