" Halk Osmanlının Vergilerinden inim inim inlerken Ankara Hükümeti Savaşın kazanılabilmesi için halktan vergi almanın zorunlu olduğuna karar verir .
Şimdi yeni devlette istiyordu.
Bunları konuşurken birde odanın kapısı KÜT diye ardına kadar açıldı. Kapının çerçevesi içinde Emirdağ'ın Delisi Battal belirdi.
Bağırdı:
Selamünaleyküm..
Kaymakam öfkelendi:
" Ulan Deli çalışıyoruz çık dışarı."
"Kızma beyim, biliyorum,onun için geldim. Duydum ki Kemal'in askerleri çıplakmış.Allah şahidimdir ki üzerimdekinden başka çamaşırım yok. Çoraplarımı getirdim. Şimdi yıkadım, temizdir."
Yaklaşıp masanın üzerine bir çift ıslak yün çorap koydu. Çarıklarını sıyırıp odanın ortasına bıraktı:
"Aha bunlar da çarıklarım, haydi kolay gelsin."
Çıplak ayak ,huzur içinde yürüyüp çıktı. Kapıyı da gümleterek kapattı.
Üyelerin dilleri tutulmuştu sanki. Kaymakam " Halktan kuşkulandığımız için tövbe edelim beyler.." dedi.
Deli Battal gibi bir garibin yüreği köpürdüyse, tekmil halk ayaklanacak demektir. Hızlanalım"
Şu fotoğraflara bir bakıver beyim. Bilirmisin sen biz bu zamana kadar ne hayatlar yaşadık, ne ömürler tamamladık? Evet bir hayatımız olmadı bizim kendimizce yaşayalım. Hep başkalarının hayatlarını tamamladık. Eksiklerine koştuk, yaralarını sardık, karınlarını doyurduk… Kendimizinkini unutup gittik bu arada. Dert olduk, tasa olduk, gam olduk, keder biz olduk. Başkasına yaşatmadık bunları…
Mehmet Akif'in şairliğini,sanat gücünü, üslup kuvvetini, Servet-i Fünuncuları beğenmesine ve aynı dönemde yaşamasına rağmen kendi çizgisini bulması,döneme göre değerlendirilince saf bir Türkçeyle şiirlerini vücuda getirmesi pek şahane... Dini ve milli hassasiyetle sanatını ve seciyesini oluşturması, bununla beraber şahsiyetini de fikirlerine göre
Telsizler hemen çalıştı:
“Konuk, ayı avlamak istiyormuş!”
Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden…
O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte.
Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte.
Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
"Beyim diyor, bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok; kitaplığı ne yapacağız? Anlatıyorum ona: Eğer kitaplığınız olursa, yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur!"
Yine mi bir mağlubiyet yine mi bir hayal kırıklığı
Bıkmadın mı sevdayı aramaktan
Kader yazmamış işte hala neyi arıyorsun
Olmazı oldurmak sanamı kaldı
Elin kızı seni niye önemsesin
Söyle bakalım beyim sen kimsin
Sevmeye çıktıysan bunu göze alacaksın
Herkesin acısı başından aşkın
Sevmeye kimsenin mecali yok
Sen nasıl olduda bu belaya bulaştın
Yaraların kanar, dokunurken tenine hatıralar.
Her acıda hayata, kadere söversin.
O kadın vardı ya, yüreğine basıp geçen ilk (son) göz ağrın
O değil suçlusu herşeyin sensin
Söz-Müzik : Ali Babahan
youtu.be/WT1eNyBYiIo