Es-Selam Dostlar...
Cemil Meriç ile Ali Fuat Başgil’in tavsiye yazılarını okumam ile kitaplığıma kazandırdığım disiplinli çalışma,irade eğitimi ve ahlak üzere yazılmış bir eser…
Yazarımız Julet Payot karakter eğiminin önemi ile başlıyor ve özellikle vurguluyor sağlam nitelikli bir eğitim ile karakterin değişebileceğini.
Sonrasında başarı için
Merhabalar!
Tam 5 ay önce okumaya başladığım ve 4 defa okumaktan vazgeçip, sonunda bitirdiğim bu kitabı sırf çok okunuyor diye bende kendi düşüncelerimi yazmak istedim.
Yazarın bu kadar çok Klişeyi bir araya nasıl getirdiğini merak ediyorum. :))
Bu aşk mı? Asla değil. Olsa olsa takıntı ya da bağımlılık. Başka türlüsü benim düşünce yapıma ters.
Daha dünmüş gibi kulaklarımda annemin sesi
Dikkat et düşersin oğlum demesi
Oysa ben ne kadarda dikkatsiz davranmışım
Oysa ben ne çok yanmışım
Ne çok düşmüşüm böyle
Affet beni annem seni anlayamamışım
Ben bu hayatı hep iyi sanmışım
Oysa ne de çok aldanmış yıkılmışım
Bu nasıl bir yazı kader
Annem gel de sen bir anlam ver Zaman diyorum neyin
“ Büyük kentin en iyi yanı ne biliyormusunuz?
Herşey sizi yeni , başka bir düşe götürüyor. Hiç tanımadıgınız insanları düşünmeye başlıyorsunuz.
Başka yerde yüzyılda göremeyecekleriniz yüz adımda önünüzde.
Hiç bir şey imkânsız degil burada.
Kalabalık öyle bir korunak ki gizlenmek için duvarlar gerekmiyor. Yalnız degilsiniz .,
Ya da yalnızlar dan oluşan kocaman bir örgütün bir üyesi de sizsiniz.
Herkez bir ada burada .Evler den ve akşamlardan Payınıza düşen bir uzaklık olsa da sokaklar , herkesi aynı yakınlıkla kabul ediyor.Kendine sahip çıkmaktan başka bir olanagı olmadıgını ögreniyor insan.”
57. Kurban ses ver dedim kendime
. .
Neden 56 kurbandan sadece bir kısa inceleme var ? Okudukça"söylüyorum ki "Teneke Trampet" e inceleme yazılamaz. .
#SPOİLER ..
Ne söylesek eksik kalacak "bu cepte dursun "
Kitabı sevmedim..
ama sevmiş de olabilirim,algı seviyemi yerden yere vurduğunu kabul ediyorum itiraf ediyorum ki
Benim çok zengin bir tanıdığım vardı..
Öyle böyle değil, baya zengin...
Tüm ömrünü gelecek peşinde koşarak geçirdi.
Lan zaten her şeyin var, gelecekten ne bekliyorsa, 90 yaşında o bir türlü gelmeyen geleceği göremeden öldü gitti..
Neyi kaçırdı biliyormusunuz?
An'ı yaşamayı...An'ın güzelliklerini...
İnsanların ekseriyeti böyle değil midir? Tüm ömürlerini sahte bir gelecek tuzağı üzerine körkütük heba ederler..
Neyse.. çay koy keçeli...
Tanrı aşkına be salaklar, tavrınızın biraz gıcık olduğunun farkında değil misiniz? Çünkü bazen şöyle bir hisse kapılıyorum, mesela İsrailli bir bilimadamı kanserin tedavisini buldu diyelim, tamam mı? Kanser denen o illetin defterini sonsuza dek sürecek bir ilaç olsun bu. Hemen ertesi gün dünyanın dört bir yanında insanlar ileri geri konuşmaya başlamazlarsa, protesto gösterileriyle eylemlerle, BM oylamalarıyla, Avrupa gazetelerinin tekmilinde birden çıkacak başyazılarla ortalığı ayağa kaldırmazlarsa ben de adam değilim. Ve hep bir ağızdan ne diyecekler biliyormusunuz? Durun bir dakika, neden kansere illa zarar vermemiz gerekiyor? Gerekiyorsa bile, onu böyle apar topar bütünüyle imha etmemiz doğru mu? Önce oturup onunla bir uzlaşma sağlamayı deneyemez miyiz? Neden hemencecik kabakuvvete başvuruyoruz ki? Kendimizi bir de onun yerine koyup kanserin hastalığı kendi açısından nasıl deneyimlediğini anlamaya çalışmamız gerekmez mi? Hem unutmayalım, kanserin de bazı olumlu yanları var. Gerçek şu ki, birçok hasta kanserle savaşmanın onları daha iyi insanlara dönüştürdüğünü söyleyecektir. Ayrıca kanser araştırmalarının başka hastalıklara deva olan ilaçların geliştirilmesine yol açtığını da unutmayalım. Bütün bu kazanımları, bu kadar yıkıcı bir tavırla bir kalemde silip atacak mıyız yani?
Tarihten hiç mi ders almadık? Daha karanlık çağları ne çabuk unuttuk. En önemlisi de,'" -yüzüne düşünceli bir ifade konduruyor- "'insanın ne özelliği var ki kanserden üstün olduğuna inanıp kendisinde onu yok etme hakkını buluyor?"'
Ne zaman güçlü oluyorsunuz
biliyormusunuz?
İnsanlara hak ettiklerinden fazla değer vermeyince.
Ve kimseye zarar vermeden yolunuza devam edince...!
... Alıntı