Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçekte, Jöntürk düşüncesinin ön planında bir iktisadi program değil, "Devleti kurtarmayı amaçlayan bir siyasi eylemcilik yer alıyordu. İmparatorluğun yavaş yavaş ve aman vermez bir biçimde parçalandığını, çeşitli milliyetçi ayrılık hareketlerinin her geçen gün başarı kazandığını ve Düyun-u Umumiye'nin vesayeti altındaki Osmanlı'nın gitgide elinin kolunun bağlandığını gören Jöntürklerin başlıca kaygısı Osmanlı Devleti'nin özerkliğini ve coğrafi bütünlüğünü yeniden kurmaktı. Böylece "Devleti kurtarmak" geleneksel düzeni bürokrasinin ayrıcalıklı konumunu değiştirmeden korumanın sembolik formülü oldu. Ama bu kaygı beraberinde siyasi parçalanmaya ve iktisadi bağımlılığa ilişkin bir analizi getirmedi. Jöntürk hareketi, batılı devletlerin Osmanlı ekonomisiyle ilişkilerinin arttığı bir dönemde başlamıştı. Nüfus mücadelesi her alanda sürdürülüyordu. Bütün büyük devletler Osmanlı mozaiği içinde kendi himayeleri altında guruplar oluşturmak peşindeydiler. Her biri bölgesel ve etnik farklılaşma temelinde okullar, kültür merkezleri, misyonlar ve hastaneler kuruyordu. Sonuçta aralarındaki rekabet doğal olarak şiddetlendi.
Sayfa 47 - Aram yayınlarıKitabı okudu
_En büyük ustalık, zayıf ve beceriksiz gözükmektir. _Aldatmaca sanatını en iyi bilen kazanır. Zaferin yegane ilacı sürpriz faktörüdür. Karşı tarafı iyi bilin ve bilinmez olun. Rüzgar gibi hızlı, orman gibi yoğun ol. Düşmanı yanıltacak yemler kullanın. Sinirlendirmeye çalışın. Güçlerini bölün. Kontrolünüzü yitirmiş gibi yapıp, vurun. Savaşta
Reklam
_Her insan sapıktır ve birkaç istisna dışında, sevgili insan kardeşlerim beş para etmeyen değersiz varlıklardır. Tüm kalbimle buna inanırım. En sağlıklı insanlarda bile sapıklık eksik değildir ve bu normal süreçtir ki sapıklıklarını bastıranlar bunu nevrozla öderler. Nevroz, sapıklığın negatifidir. Normal sayılan kişi ise benim için anormaldir.
Devletin gölgesi hemen hemen bütün beşeri faaliyetlerin üstüne düşer. Eğitimden İktisadî işletmeye, sosyal refahtan halk sağlığını korumaya ve iç düzenden dışa karşı savunmaya kadar, devlet şekil­lendirir ve denetler; şekillendirip denetlemediği yerde ise düzenler, teftiş eder, yetki verir veya yasaklar. Hayatın genellikle kişisel veya kişiye özel olduğu düşünülen boyutları bile (evlilik, boşanma, kür­taj, ibadet vs.) nihâî anlamda devlet otoritesine tabidir. Bu bakım­dan, siyasetin sıklıkla devlet, onun kurumsal örgütlenmesinin ana­lizi, onun toplum üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi vb. ile ilgili bir çalışma olarak anlaşılması şaşırtıcı değildir, ideolojik tartışma ve parti politikası, mutlaka devletin temel işlevi ve rolü etrafında dö­ner: neler devlet tarafından yapılmalı ve neler özel bireylere ve bir­liklere bırakılmalıdır? Bu çerçevede, devlet gücünün tabiatı, siyasî analizin merkezî temalarından birisi olmuştur. Bu tartışma (“devlet tartışması” olarak isimlendirilir), siyaset teorisindeki en derin ve en sâbit ayrılıkları da gündeme getirmektedir.
Sınırda kişilik Bozukluğu film tavsiyesi
TE- DOY-MİS- OjOS 2003, Dram / Romantik, 109 dk. Filmdeki Temel Psikolojik Temalar / Örüntü(ler): Aile Dinamikleri, Sınırda Kişilik Bozukluğu, Bağlanma / İlişki Sorunları Filmin Kısa özeti ve Analizi: Pilar ve Antonio 7-8 yaşlarındaki oğullarıyla birlikte aile içi çatışmaya ve şiddete iyi bir örnek olarak kabul edilebilecek Gözlerimi
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.