Monarşinin hüküm sürdüğü Afganistan'da aynı evde, hemen hemen yaşıt, biri resmi biri gayrimeşru iki kardeşin hikayesi. Çok derin bir analize tabi tutulacak kadar güzel bir hikaye. Aynı evde resmi çocuğun el üstünde tutulduğu ancak yine de baba sevgisinden mahrum bırakıldığı için, annesinin doğumu sırasında ölmesini kendi suçuymuş gibi algılayıp bundan dolayı babasının onu sevmediğini düşünen bir çocuk. Gayrimeşru çocuk ise alt sınıfa mensup baba sandığı adamla kulübe de yaşıyor ve evin hizmetlerine bakıyorlar. Çocukta olsalar, beraberde oynasalar o keskin sınıf ayrımcılığı yüzünden Emir, Hasan için kardeşim diyemiyor. Hikayenin ilk kısmında karakterlerin yaşamına baktığımızda aslında günümüz Türkiye'sine ne kadar da benzeştiğini görüyor ve irkiliyorum. Zengin iş adamı babanın yaşamı, Dine bakış açısı adeta etrafımızda yaşayan biri. Hikayeyle beraber Afganistan'ın yaşadığı değişimi, işgal yılları ve sonrasında iç kargaşanın tüm toplumu sürüklediği uçurumu görüyoruz. Hikaye her ne kadar Emir'in yaptığı hatayı telafi etmeye çalıştığı ve bedel ödeyerek affedilmeye çalışıldığı izlenimi oluştursa da aslında genelinde toplumsal bir çöküşün, ahlaki kokuşmuşluğun toplumu sarmaladığı ve karakterlerin masum olmadığını gösteriyor. Kitap hakkında uzun uzadıya çıkarımlar yapılabilir. Biraz ağır ilerlese de okunmaya değer bir kitap.