Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
24.07.22
Yazarın okuduğum ikinci kitabıydı. Başlamadan önceki buradaki yorumlara baktığımda genel olarak beğenilmediğini gördüm ve şaşırdım. Çünkü önceki kitabına bayılmıştım. İnatla okumaya karar verdim. Ve bayıldım. Kişilik, çevre ve aşk betimlemeleri harikaydı. Mutlu biten aşklardansa mutsuz sonla biten, kavuşulamayan aşkları daha çok severim, gerçeğe daha yakın olduklarını düşünmüşümdür hep. Bunun da isminden böyle bir kitap olduğunu düşündüm ve bu yüzden inatla okumak istemiştim. Kitaptaki aşklar ve bu aşk betimlemelerine hayranım. Gerçek hayatta böyle derin aşklar yaşanıyor mu emin değilim, ben yaşanmadığını düşündüğüm için mutsuz sonla biten aşk hikayelerini ve bunları okumayı, dinlemeyi daha çok severim. Bir yandan böyle kitaplar okumak benim böyle derin bir duygu yaşayamayacağımı hissettirip aşka dair beni daha çok umutsuzluğa sevk etse de tercihim günün sonunda yine de bu tarzlar oluyor. Altı çizilecek çok fazla cümle de vardı bana göre. Haruki Murakami artık en tutku duyduğum yazarlardan biri olacak. İyi bir kitap okuduğumu anlamak için kitabu okurken ve kitap bittikten sonra neler düşündüğüme bakarım hep; kitabın yasını tutuyor muyum, karakterler hala yaşıyor gibi düşünüp de onların hayatlarını hayal ediyor muyum, ben romanda olsam hangi karakter olurdum diyor muyum? Bu kitap da bana tüm bu soruları düşündürttü. Elbet birgün tekrar okuyacağıma eminim. Kötü sonla biten aşk hikayelerini seviyorsanız şayet şiddetle öneriyorum kitabı.
Matt Haig - Gece Yarısı Kütüphanesi
Uzun zamandır gördüğüm ve popüler olan bir kitap ile geldim. Gerçekten çok iyi bir kitap. Yaşamla ölüm arasında olan Nora adında kahramanımızın pişmanlıkları ve yaşamak istediği hayatları ele almış yazarımız. Nora hayatından sıkılıp intihar etmeye kalkışınca kendini gece yarısı kütüphanesinde buluyor. Burası
“Başkasının sana yapmasını istemediği şeyi sende başkasına yapma.”
İlk defa bir kitabı okumak yerine dinledim. Kitapyurdu’nun sesli kitap dinleme özelliği sunan yeni uygulamasını keşfettim. İlgimi çeken ilk kitapta “Adalet:Felsesi Bir Giriş” oldu. Aslında hata yaptığımı biraz geç keşfettim çünkü bir felsefe kitabı okunurken bile anlaşılması zor
#aylakadam
Şimdi C konuşuyor, a hayır Ayşe, tamam tamam anlatıcı bu.. Şimdi bu konuşmayı kim yaptı? En iyisi baştan bidaha okumak.. Neden anlamam bu kadar zor oldu..
Aylak değilim ama olsam böyle mi olurdum bilmiyorum..
Okuduğum diğer kitaplara göre biraz yavaş ilerledi. Bunun sebepleri karakter analizleri ve derinlemesine işlenen psikolojik etkileri olabilir.
Aylak adamımız Bay C, adının bilinmesinin gereksiz olduğunu düşünüyor. Kitap da buna örnek olarak şöyle bir cümle geçiyor. " Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor."
Bence kitabın her sayfasında bir sürü incelenecek konu var. Her sayfayı çevirdiğinde düşünmeye sevk eden şeyler.. Ayrıca günlük ve mektup kesitleri de barındırıyor. Bu yüzden anlaması güç ve sindirerek okunması gereken bir kitap olduğu düşünüyorum..
Herkese iyi okumalar diliyorum...
*
"Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."
*
İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri ama olamadıkları ''kişi''yi anlatırlar .
*
"Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.”
104 syf.
9/10 puan verdi
Nobel Edebiyat ödüllü yazar Albert Camus'un okuduklarım arasında en güzel bulduğum kitabı. Daha doğrusu kendimi bulduğum kitabı. Bir kitap olsam heralde bu kitap olurdum.
Camus bir insanın diğer insanlara olan davranışlarının altında yatan sebepleri, ince detayları, asıl düşünceleri, insanın ben olma güdüsünü, alçak gönüllülüğün içindeki bencilliği mükemmel cümlelerle anlatmış. Herkesin sevemeyeceği kitaplardan. Sadece içinde kendini bulanların seveceği cinsten.
Kitap okuyucuyla bir sohbet havasında yazıldığından bazı yerleri sıkıcı gelebilir. Ama nerdeyse her bölümünde insanın içine işleyen mükemmel cümleler var. İçinde yüzlerce cümle olan cümleler. Bence yazar olaylar ve ana karakteri zerre kadar düşünmemiş, tamamen verilmesi gereken mesajlara ve insanın içindeki herkesten gizlediği o gizli BEN'e odaklanmış ve harika bir sanat eseri çıkmış ortaya.
Spoiler
"İnsan bazen sapıtıyor, apaçık gerçeklerden kuşkuya düşüyor, hatta iyi bir yaşamın sırlarını keşfettiği zaman bile. Benim çözümüm kuşkusuz en iyisi değil. Ama insan yaşamını sevmediği zaman, onu değiştirmek gerektiğini bildiği zaman, elinde başka seçeneği yoktur, öyle değil mi? Bir başkası olmak için ne yapmalı? Olanaksız bu. Artık hiç kimse olmamak, herhangi biri uğruna kendini unutmak gerekirdi, hiç değilse bir kez. Ama nasıl? Bunaltmayın beni. Ben, bir gün bir kahvenin tersında elimi bırakmak isteyen o ihtiyar dilenci gibiyim. “Ah, bayım,” diyordu adam, ”mesele kötü insan olmak değil; ama ışığı yitiriyor insan.” Evet, ışığı, sabahları, kendini bağışlayan kişinin o kutsal masumluğunu yitirdik biz.''
984 syf.
9/10 puan verdi
Aylar öncesinde bu kitaba inceleme yazmak istediğimde sadece bunları yazabilmiştim. "Nereden başlayacağımı bilmiyorum, ne anlatacağımı bilmiyorum, nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum. Jack London'un Martin Eden'inden sonra ilk defa bu kadar kararlı bir kişilik gördüm. İlk defa felsefesinden hiçbir şekilde taviz vermeyen bir adam
Daha önce yazılmış incelemelerden de gördüğüm kadarıyla herkeste farklı duygular uyandırmış Kuşlar Yasına Gider. Her kitap öyledir aslında. Jane Austen; "Kitaplar, ah! Eminim ki aynı şeyi okuyup aynı şeyi hissetmiyoruz." derken de bundan bahsediyordu tabii. Kuşlar Yasına Gider de kimisi için bir baba-oğul romanı, kimisi için yolculuk
