Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öğrenim Hayatı
“İyi” ve “iyi değil” için çok basit bir kuralımız var: Kompozisyon “gerçek” olmalı. Olanı yazmalıyız, gördüğümüzü, duyduğumuzu, yaptığımızı. Örneğin “Anneanne bir Cadı’ya benziyor” yazmak yasak, ama “insanlar Anneanne’ye Cadı diyor” yazmak serbest. “Küçük Şehir güzel” yazmak yasak, Küçük Şehir bize güzel gelebilir ama bir başkası için çirkin olabilir. Aynı ölçüde “Posta iyi” diye yazamayız, bu gerçek değil; çünkü Posta bizim bilmediğimiz kötülükleri yapabilecek biri belki. Bu yüzden yalnızca “Posta bize battaniye veriyor” yazıyoruz. “Çok ceviz yiyoruz” yazabiliriz; ama “ceviz severiz” yazamayız, çünkü “sevmek” kesin bir sözcük değil, belirginlikten ve nesnellikten uzak. “Ceviz sevmek” ile “Anneannemizi sevmek” aynı şeyi ifade edemez. Birinci cümle ağızdaki hoş bir tadı belirtir, ikincisi duyguyu. Duyguları tanımlayan sözcükler çok belirsiz, bunları kullanmaktan kaçınıp nesnelerin, insanların kendileriyle, yani olayların sadık betimlemeleriyle yetinmek lazım.
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
_Bazı insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar. Onları orada ziyaret etmek gerekir. _En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. _Sevdiğiniz insanları düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onlar
Reklam
Guy de Maupassant Roman Üzerine
Burada, asla ilişikteki romancığı savunma niyetinde değilim. Tam tersine, anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım düşünceler daha ziyade Pierre ve Jean'da teşebbüs ettiğim psikolojik inceleme türünün eleştirisini gerektirecektir. Genel olarak Roman'ı ele almak istiyorum. Yeni bir kitabın çıktığı her sefer, aynı eleştirmenlerin aynı
MAVİ SİNEKÇİL KUŞU Bir Yılbaşı sabahı dostum Sherlock Holmes’u ziyarete gitmiştim. Yanı başında piposu ile kanepeye uzanmıştı. Üzerinde ropdöşambr vardı. Yanında duran bir yığın buruşmuş gazetenin hepsinin okunduğu belli oluyordu. Gözüme bir şapka çarptı. Kanepenin yanında bir sandalye bulunuyordu. Sandalyenin arkasına bir şapka konmuştu. Bu,
İngilizler bilim ve teknik terimlerini Latince ve eski Yunanca’dan türettiler. Çünkü 4-5 dilin kırması, sadece birkaç yüzyıllık geçmişi olan İngilizce’nin kendinden terim türetme yetenekleri hemen hemen hiç yoktur. Osmanlı aydınları bilim, teknik, tıp terimlerini Arapça, Farsça kökenlerden türettiler, tayyare ve zatürreede olduğu gibi. Araplara
Alibaba'nın bu sayısı ile Markopaşa'nın 1.dönemi kapanacaktır. Bir yılı az geçen bu dönemde Markopaşa 23, Merhumpaşa 4 , Malumpaşa 5 ve Alibaba 4 sayı çıkabildi. 55 haftanın 36'sında çıktığına göre, 19 hafta gazete engellerle karşılaştı, yayımlanamadı. Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de içeriye girdi. Gazete üzerinde hükumetin, sıkı yönetimin,
Reklam
Alibaba'nın bu sayısı ile Markopaşa'nın 1.dönemi kapanacaktır. Bir yılı az geçen bu dönemde Markopaşa 23, Merhumpaşa 4 , Malumpaşa 5 ve Alibaba 4 sayı çıkabildi. 55 haftanın 36'sında çıktığına göre, 19 hafta gazete engellerle karşılaştı, yayımlanamadı. Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de içeriye girdi. Gazete üzerinde hükumetin, sıkı yönetimin,
Bir sözcük lazım bize...
Ah bir sözcük, her şeyi bambaşka bir hale getirecek bir sözcük.
Sayfa 386
Mankenler Üzerine Bir İnceleme Ya Da İkinci Yaradılış Kitabı
"Bize —diye söze başladı— uzun soluklu yaratılar, uzak hedefli varlıklar lazım değil. Bizim yaratılarımız, pek çok ciltlik aşk romanlarının başkahramanı falan olmayacaklar. Rolleri kısa, az ve öz olacak, karakterlerinin ileri bir planı olmayacak. Sıklıkla, tek bir hareket, tek bir sözcük için, onlara bir anlığına yaşam vermek için zahmete gireceğiz. Açıkça kabul ediyoruz: İşimizin kalıcı ve sağlam olmasına önem vermiyoruz; yaratılarımız derme çatma, tek kullanımlık olacak. Örneğin insan yapacaksak, yüzünün bir tarafını, tek bir eli veya tek bacağı, yani rolleri için gereken şeyi onlara vereceğiz. Oyuna girmeyecek öteki el veya bacak için endişelenmek gösteriş olur. Sırtları yelken bezinden yapılabilir ve badanalanır. Amacımızı şu gururlu sloganla bildiriyoruz: Her harekete, başka bir oyuncu. Her bir hizmet, her bir sözcük, her hareket için başka başka insanlara can vereceğiz. İşte damak tadımız bu dünya zevkimize göre yönetilecek. Demiurgos sağlam, mükemmel, karmaşık maddelere vurgundu; biz önceliği değersizliğe vereceğiz. Bizi etkileyen, büyüleyen, maddenin ucuzluğu, değersizliği ve kitsch'liğidir."