Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün Orhan Veli, Boğaz vapurunda üstada rastlar. Ordan burdan biraz konuşurlar. Söz dönüp dolaşır edebiyata gelir. Yahya Kemal, yeni şiirleri olup olmadığını sorar. Olumlu yanıt alınca bunlardan birini okumasını ister Orhan Veli'den. O da hiç nazlanmadan okur. Divan edebiyatı çeşnisinde yazdığı "Efsane" şiiri şöyledir: Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı O çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenk Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengârenk Mavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histe Rindler, muğbeçeler mest bütün mecliste Ve o âfetle bütün kahkahalar nağmeleşir O gürültüyle sular çalkalanır çağlardı Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Lâkin artık o hayal âlemi bir efsane Ses seda yok bu değil sanki o devlethane Üstat, şiiri dinler. Çok güzel bulduğunu söyler Orhan Veli'ye. Ardından da ekler: — Biraz daha gayret etseniz bu alanda bizi de geçeceksiniz... Orhan Veli'nin yanıtı onun canını sıkacak kertede anlamlıdır: — Aman üstadım, biz ciddiye almıyoruz bunları, alay olsun diye yazıyoruz!
Bu kadarı az Delikanlı! Halbuki neler, neler Söylenecek! Asıl iş edada. Mesela bak, Hoyratça: "Burnum, böyle olsaydı, mösyö, mutlak Dibinden kestirirdim!" Dostça: "Yana yatmaz mı? Senden önce davranıp kadehine batmaz mı?" Tarifle: "Burun değil bir kere, coğrafyada Böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!"
Reklam
Huzur bulur bugün seninle âlem Ey bu asırda rahmet-i âlem Risale-i Nur Sürur bulur bugün seninle âdem Ey bir rahmet-i âlem Risale-i Nur Bu hasta gönüller çoktan perişan Varsa sende eğer Lokman'dan nişan Bir şifa sun, gel ey mahbub-u zîşan Ey cilve-i rahmet-i âlem Risale-i Nur * * * Gelmez mi sonu bu uzun hecenin
Bâbıali'nin eli sıkılığıyla da ünlü gazate sahiplerinden Halil Lütfi, nasıl olmuşsa Yahya Kemal'i yemeğe çağırmış. Üstat, onun ününü bildiği için bu çağrıya pek şaşmış ama yine de gitmiş. Sofraya oturunca bu şaşkınlık iyice artmış. Çünkü tüm yiyecekler birkaç lokmada, tüm içkiler de birkaç yudumda bitivermiş. Yahya Kemal, biraz oturduktan sonra kalkmak için izin istemiş. Halil Lütfi verdiği ziyafetten hoşnut, onu kapıda uğurlarken: — Teşekkür ederim. Sizi yine yemeğe çağırmak isterim, herhalde kabul buyurursunuz? demiş. Gözleri parlayan Yahya Kemal: — Elbet kabul ederim. diye yanıtlamış. İsterseniz hemen şimdi!..
Yahya Kemal Ankara'dayken bir gün yolda rastladığı tıraşlı bir adama yanaşmış "Bonjur" diye selamladıktan sonra, — Hayrola Süleyman Nazif Bey, demiş. Sakalı ne zaman kestirdin böyle? Adam, biraz da canı sıkkın, düzeltmek istemiş durumu: — Galiba yanıldınız beyefendi, adım Süleyman değil, İbrahim! Yahya Kemal, aynı ilgiyle sözü sürdürmüş: — Ooo, bu ne değişiklik! Adını bile değiştirdin öyle mi?
Şiir Sanatı
Musiki, her şeyden önce musiki; Onun için tekli mısradan şaşma. Kıvrak olur, erir havada sanki; Ağır aksak söyleyişe yanaşma. Kelime seçerken de meydan senin; Bile bile bir nebze aldanmalı. Dumanlısı güzeldir türkülerin;
Reklam
Çocuğu olarak görme
Antikite'den modern zamanlara dek uzanan ve sanat eserini sanatçının "çocuğu" olarak gören, yaratma sürecini cinsel yaşam modeline göre değerlendirmeye çalışan geleneği alabiliriz. Bir ressama, kendi çocukları çok çirkin olduğu halde, neden resmettiklerinin bunun tam tersi olduğu sorulur. Çünkü der ressam, resmi günışığında yapıyorum, çocuklarıysa gece karanlığında. Bu espri, klasik bir kaynaktan türetilmiştir: Makrobius'un Saturnalia'sında (2:2.10) Romalı ressam Lucius Mallius'a atfedilir. Petrarca mektuplarından birinde büyük sanatçıların çehrelerinin pek çekici olmadığından bahsederken bu espriyi aktarır. XIV. yüzyılda bu eski anekdot hala anlatılıyordu, bu kez soruyu soran Dante, yanıt veren de Giotto'ydu (Schlosser, 1896, 348). Daha sonra, hem İtalyanca hem de Almanca nükte kitaplarında sıkça görülür (Pauli [1924, 2:357), geniş bir kaynakça verir [ayrıca bkz. Tubach, 1969)). Biraz daha değiştirilmiş biçimiyle Michelangelo'ya da atfedilmiştir. Francesco Francia'nın yakışıklı oğluyla tanışan Michelangelo, babasına, "canlı insan yapmakta resim yapmaktan daha başarılı olduğu" mesajını iletmesini rica eder (Steinmann ve Wittkower, 1927). Michelangelo'nun başka bir sözü, bu anekdotu farklı bir yorumla göstermektedir. Kendisine neden hiç evlenmediği sorulduğunda, eserlerinin onun çocukları olduğunu söylemişti (Condivi, böl. 58; Vasari, 7:281).
ŞİİR SANATI Musiki, her şeyden önce musiki; Onun için tekli mısradan şaşma. Kıvrak olur, erir havada sanki; Ağır aksak söyleyişe yanaşma. Kelime seçerken de meydan senin;
Sayfa 58 - Yeditepe Yayınları
Bu sırada tevkifhanenin önüne gelmiş bulunuyorlardı. Macide birdenbire cebindeki mektubu hatırladı. Nefesi tıkanır gibi oldu ve tekrar Bedri'nin koluna sarıldı. İçeri girince hiç beklemedikleri bir haberle karşılaştılar. Kendilerini tanıyan bir gardiyan Bedri'nin yanına sokuldu: "Ömer Bey'i göreceksiniz değil mi?" dedi. "Kendisi
Sayfa 248 - YAPI KREDİ YAYINLARI / *Tasalı. / *KüçümseyerekKitabı okudu
Yaz başlangıcında bir gün Yahya Kemal ada vapuruna biner. Şöyle biraz yalnız kalmak, başını dinlemek niyetindedir. Nerden çıkarsa bir genç ozan hemen yanı başında biter. Görmezden gelmek mümkün değildir. Yahya Kemal de çaresiz selamını alır ve sorar: — Ne o, adada yazlık tuttun galiba? Avurtları çökük, benzi solgun genç: — Öyle üstat, der. Nicedir bir halsizlik, bir öksürük vardı. Doktorlar ada havasının iyi geleceğini söylediler. Sende verem istidadı var, dediler. Yahya Kemal sızıldanan gencin hemen sözünü keser: — Vah yavrum vah, sende o da mı istidat hâlinde?
45 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.