Olabilir, insan kendine sözler verirken bile tutamayacağını bilebilir. Güçlü olmaktan yorulup kendini güçsüz kılan yere sığınabilir. Defalarca düşse de kalktığında o sokağın başına dönebilir. Ve nerde çiçek açtıysa kalbi, hep oraya çevirir yüzünü.
İnsan ancak kaybetmekten korktuğu birine yalan söylermiş fakat kaybetmekten korktuğu kişi olmadığıma emindim. Öyleyse neden bana yalan söylüyordu? Doğrunun dudaklarımdan çıkışını seyredip tek kelime edemiyordu, bu onaylamak mıydı, benim anlamam mı gerekiyordu? Belki de söylese yüzüne tüküreceğimi biliyordu, hiçbir doğru bu kadar aşağılık olamazdı, kendinden utanması iyi bir şeydi, yoksa onun yerine de ben utanmak zorunda kalacaktım.
Arkamı döndüğümde bir daha gözgöze gelmedik, uzun süre her şey yerli yerindeydi, benim içimde bir şeyler hariç.
Onunla yatarken, sanki aradan geçen uzun yıllarda ne bir erkek, ne de büyük o büyük acılar var. Dipdiri kalmış bir sevgi, bir istek var yalnız. Yıllar, olaylar beni yıpratmamış, aksine duygularıma yön vermiş. Güzelin, bir insanın sevmenin, bir insanın tenini okşamanın, bir insanla birleşmenin kutsallığını, bu kutsallığın tadına varmayı öğretmiş bana. Düşünüldüğünde insanın tüm bedenini titreten, boşalmaya vardıran yatmalar vardır. Birbirimizden çok uzağız. Her gece birlikteymiş gibi yatıyoruz. Hep birlikte olmak istiyor gibi yatıyoruz.