Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
182 syf.
·
Puan vermedi
Halil Cibran - Fırtınalar Halil Cibran, Lübnanlı yazar... Hemen hemen bütün eserlerini okumuşumdur heralde. Sevdiğim ve kelimelerinin sesini hissettiğim bir yazar Cibran. Eserlerinde şiirsellik ön planda ama bunu cümlelerine öyle bir katık ediyor ki okurken hiç rahatsız olmuyorsunuz. Bu kitabını da oluyor okuyalı bir hayli zaman. Kitap, deneme ve öykü karışımı bir tür gibi. Zaten bir anda okunacak bir kitapta değil. Sindire sindire okunmalı fikrimce. Bu ve bütün eserleri bana göre. Ben sevmiştim. Tavsiyedir. Kitapta altını çizdiğim satırlar... "Mezar taşıma şunu yazın : Burası, ismi suyla yazılmış birinin kalıntısıdır." "Mutluluk kalbin derinlerinde doğan ve orada yaşayan bir çocuktur. Oraya asla dışarıdan gelmeyecektir." "Hayat bize ne kadar sevimli ve biz hayattan ne kadar uzağız!" "Söz her yerdedir. Sessizlik ve huzur arayan nereye gidebilir ki?" "Sevgi, sahip olabildiğim her şeydir. Kimse bana onu kaybettiremez." "Nefsine fırtınaları sevmeyi öğretmeni diliyorum, onlardan korkmayı değil..."
Fırtınalar
FırtınalarHalil Cibran · Anonim Yayıncılık · 20211,027 okunma
efendiye gidiyor musun? - çoktandır gitmiyorum. - niçin ? (Efendi'ye gitmenin yaşadığımız hayatta gerçek bir dönüşümü, bir devrimi başlatmış olması gerekir. Bir yerden kalkıp, bir yere varmalı değil miyiz? Heyhat.. Ya feyiz kesilmiş, ya da artık biz -ben - bir daha ebediyyen nasip alamayacak derkeye düşmüşüz.. Ooooof...... Of...)
Reklam
Kendini horoz sanmak;
Eski zamanlardan birinde, bilinmeyen bir ülkede, bir prens aniden aklını kaçırmış. Kral çaresizlik içindeymiş - prens tek oğlu, krallığın tek varisi. Bütün büyücüler çağırılmış; bütün keramet sahipleri, tıp adamları davet edilmiş; hiçbir çaba sonuç vermemiş. Genç prense kimse yardım edememiş, aklı yerine gelmemiş. Delirdiği gün giysilerini
'ben müslümanların ilticâgâhıyım.'
ibn-i ömer -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor: “ben bir seriyyeye katılmıştım. askerlerden bir kısmı firar etti, ben de içlerindeydim. ordudan uzaklaşınca: «şimdi ne yapacağız, cihaddan kaçtık, Allâh’ın gazabıyla dönüyoruz.» diye aramızda konuştuk. sonunda: «medîne’ye girelim, bizi kimse görmez.» diye düşündük. ancak medîne’ye varınca: «rasûlullah efendimiz’e gidip, kendimizi arz edelim, bizim için bir tevbe imkânı varsa onu yerine getirelim, yoksa geri dönelim.” diye kararlaştırdık. sabah namazından önce mescide varıp beklemeye başladık. Allah rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mescide geldiğinde ayağa kalktık ve: «biz fîrârîleriz!» dedik. âlemlerin fahr-i ebedîsi bize yönelerek: «hayır siz, fîrârîler değil, devlet başkanına yardım etmek için gelen ve savaşa tekrar dönmek üzere manevra yapan kişilersiniz!» buyurdu. kendisine yaklaştık, mübârek ellerinden öptük. bize: «ben müslümanların ilticâgâhıyım.» buyurdu.
Sayfa 67 - ebû dâvûd, cihâd, 96/2647;Kitabı okudu
DÖRT GEMİ, DÖRT TÜRK DESTANI TÜRK'ÜN, ANADOLU'NUN VE İNSANLIĞIN KADERİ GEMİLERLE DEĞİŞİYOR. Bir büyük insan düşünün Anadolu'yu su basacak diyor İnananı gemiye doluyor, inanmayanı sularda boğuluyor Nuh tufanı böyle efsane oluyor Bir büyük sultan düşünün Gemileri karadan yürütüyor Tarihin, insanlığın ve İstanbul'un
Söylentiler... (Sevdim bu anlatımı, böylece saklamak istedim.)
Gitgide daha çok benzeriz varlıklarımızın o kadim gözcüsüne, .. .. içlerinden kimilerinin dünyanın çoğunu kaplayan ve başını döndüren, tüm o abartılı jestlerle dünyayı bitap düşüren çığırtkanlardan ve gösteriş meraklılarından çok daha ilginç veya tuhaf, çok daha bireysel, çok daha net hikayeler sakladıklarını veya taşıdıklarını bildiğinden, belki
Sayfa 289 - YKYKitabı okudu
Reklam
"Bu hayat yolculuğumda eşim Müjgan Hanım'ın katkısı çok büyüktür. Ne zaman gençlerle evde sohbet yapacağım desem, o her za-man “Kaç kişi, ona göre hazırlık yapayım." dedi ve ben olmasam da, sohbete geciksem de gençlerle bir abla yakınlığı ve bir anne şefkati ile ilgilendi. Değişik zamanlarda 30, 40 hatta 50 gençle kendi evimizde yıllarca sohbet yaptığımız oldu. Mahalle muhtarı hep sorardı: "Hoca, bu gençlerle ne yapıyorsunuz?" diye. Biz de evde kurs açtık derdik. Mahalle halkımızdan tehdit değil hep takdir gördük. Başımıza gelen olaylar için de Müjgan Hanım bir gün bile karşıma geçip "Yeter artık!" demedi. Aksine "Üzülme, bu günler de geçer." tesellisi ile bana hep destek oldu."s.12
Sayfa 12 - Beyan Yayınları
520 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
70 günde okudu
Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet Müzesi
26 Mayıs 1975 Pazartesi günü, saat üçe çeyrek kala civarında bir an, sanki bizim suçtan, günahtan, cezadan ve pişmanlıktan kurtulduğumuz gibi, dünyada yerçekimi ve zamanın kurallarından kurtulmuş gibiydi. Kemal’in olaylı, hüzünlü, pişmanlık dolu, obsesif ve mutlu hayatının en mutlu anı. Ama herkes gibi Kemal’in de o an bunu anlaması mümkün
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,5bin okunma
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.