Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tereddüt Sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı? Darılmak âdeti, bilmem ki çapkının naz mı? Desem ki: 'Ben, seni...' ,yok, dinlemez ki, hiddet eder! Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der? Desem ki: 'Ben, seni pek...' Ya kızar, konuşmazsa? Derim: 'Bu çektiğim insaf edin, eğer azsa...' Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' hayır, kızar bilirim, Tereddüdüm acaba hiddetinden az mı elim? Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' Sakın gücenme emi, Sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi.
Dermansızlığı arttıkça, ölecek tenha bir yer aramak ihtiyacı da çoğaldı. Bir tek korkusu vardı: Karanlık bir yerde, mesela bir sokak köşesinde düşüverirse, başına üşüşürler, ifade almaya, itip kakalamaya, götürmeye kalkarlar, onu rahat can vermeye bırakmazlardı. Can çekişirken hırpalanmaktan ödü kopuyordu. Kendisine herhangi bir şekilde yardım edilip kurtarılabileceği düşüncesi kafasından o kadar uzaktı ve dünyada kendisiyle meşgul olabilecek bir insan bulunabileceği ihtimali ona öyle yabancı idi ki, bu bitip tükenmez yürüyüşte onun kütleşen sinirlerini ne bir ümit, ne bir hiddet kıvılcımı harekete geçirebiliyordu.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Ona bir mektup yazmaya karar verdim.Kulağa ne kadar aptalca ve inanılmaz gelirse gelsin her şeyi anlatacaktım.Kalem ve mürekkep çıkartıp yazı masasının üstüne kaliteli bir beyaz kağıt koydum. Kalemimi mürekkebe daldırıp nereden başlayacağımı düşündüm. Ebeveynlerim ben on bir yaşındayken öldürülmüştü.Bu böyle büyük ve dehşet verici bir olaydı ki neredeyse aklımı kaçırmıştım.Aradan geçen yıllarda o olaydan tek bir kişiye bile bahsetmemiştim.Hatta boş bir odaya bile fısıldamamıştım.Ona o kadar uzun zamandır o kadar sıkı sarılıyordum ki,onu düşünmeye cesaret ettiğimde göğsüme baskı yapıyor,nefes almamı engelliyordu. Kalemimi tekrar mürekkebe daldırdım,fakat aklıma hiçbir sözcük gelmedi.Alkolün içimdeki sırrı gevşetebileceğini düşünerek bir şişe şarap açtım.Belki de parmaklarımı geçirecek bir boşluk bulabilir,böylece üzerindeki kapağı kaldırabilirdim.Oda etrafımda dönmeye başlayana ve kalemin ucundaki mürekkep kuruyana dek içtim. Saatler sonra önümdeki sayfa hala boştu.Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı.İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir.Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir...
Türk Sanat Musikisi
TEREDDÜT | Orhan Seyfi Orhon *** Sarahaten, acaba, söylesem darılmaz mı? Darılmak adeti, bilmem ki çapkının naz mı? Desem ki: "Ben, seni...", yok, dinlemez ki, hiddet eder! Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der? Desem ki: "Ben, seni pek..." Ya kızar, konuşmazsa? Derim: "Bu çektiğim, insaf edin, eğer azsa..." Desem ki: "Ben, seni pek çok..." hayır, kızar bilirim, Tereddütüm acaba hiddetinden az mı elim? Desem ki: "Ben, seni pek çok... Sakın gücenme emi, Sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi..." *** Münir Nurettin Şelçuk öyle bir yorumlar ki, derin bir "ahh" dedirtir dinleyenlere... youtu.be/fup8rgExYEg
126 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Gözlerin İhtirası “SPOT: Zweig “Bir Kadının Yaşamında 24 Saat” kitabıyla hissi ihtirasların doğuracağı sonuçları bizlere tekrar tekrar hatırlatırken, iyisiyle-kötüsüyle bu hislerin bir kadının dünyasındaki izleriyle beraber, izlerin öncesinde ve sonrasında getir ve götürülerini, hiç kuşkusuz sadece bir kadının değil her bireyin iç dünyasıyla,
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Bir Yüreğin Ölümü
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Bir Yüreğin ÖlümüStefan Zweig · Can Yayınları · 20166,6bin okunma
Bazı vakit, birileri ile olsak dahi yalnız kalırız. Bu meseleyi anlatan nice söz, nice şiir vardır fakat hiçbiri Sait Faik gibi anlatamaz: "Sanki ben her akşam onunlaymışım gibi, bir yalnızlık duyuyorum." Tam anlamı ile yalnızlık, çok fena sevgili okur. Siz siz olun, kendinizi dahi yalnız bırakmayın. Var olun. Sait Faik Abasıyanık -
Reklam
Hiddet ve yas uçacak her yanda. Ne kadar büyük bu mezar, bu acı ne kadar çetin, Ne hoyrat, yıldızlarda şu dörtnal giden atlar! Hiçbir şey, Ne deniz, ne kumsalın, zamanın adımları, Ne mezarlıktaki yakıcı çelenk Ne de utku, Hiçbir şey dolduramaz Kanın korkunç boşluğunu
Ölüm hiddet ve yas uçacak her yanda. Ne kadar büyük bu mezar, bu acı ne kadar çetin, Ne hoyrat, yıldızlarda şu dörtnal giden atlar ! Hiçbir şey, Ne deniz, ne kumsalın, zamanın adımları, Ne mezarlıktaki yıkıcı çelenk Ne de uyku, Hiçbir şey dolduramaz Kanın korkunç boşluğunu.
Sayfa 34 - Toplumsal Dönüşüm YayınlarıKitabı okudu
Mattia Pascal
Kesin olarak bildiğim bir şey varsa o da adımın Mattia Pascal olduğudur. Bundan da her fırsatta yararlanırım. Biri benden herhangi bir öğüt isteyecek kadar şaşkınlığa düşmüşse, omuz silker, gözlerimi kırpıştırarak ona şöyle derim: “Benim adım Mattia Pascal.” “Evet evet, biliyorum bunu.” “Peki sence bunun bir önemi yok
ÖNSÖZ - Everest YayınlarıKitabı okuyacak
"Bu ihtiraslar ne kadar da fena!" diyordu Zadig. İhtiyar:"Bunlar gemilerin yelkenlerini şişiren rüzgârdan başka bir şey değildir." dedi. "Rüzgârlar bazen gemileri batırır; ama rüzgâr olmayınca gemiler hiç gidemez. İnsanlarda safra denilen su hiddet ve hastalık yapan bir unsurdur; ama safra olmayınca da insan yaşayamaz. Bu hayatta her şey tehlikeli ama her şey zorunludur."
Sayfa 113
Reklam
Uzaylılar Hoşgeldiniz
duyduğuma göre siz uzaydan gelmişsiniz, hele şöyle bir oturun bakalım iki laf edek; hangi rüzgar attı sizi, uzaylılar hoş geldiniz kurcalardı zihnimizi uzaylılar hoş geldiniz sizi gördük sevindik çok, karnınız aç mı yoksa tok atmosferde ne var ne yok, uzaylılar hoş geldiniz uyruğunuz hangi fasıl, urbanız bu mudur asıl güneşle aranız nasıl,
Abdurrahim Arvas
Vefa, dostluğun gıdası hayat kaynağıdır. Dost kalabilmenin adıdır. Bir gönülde vefa varsa dostluk ancak oraya sığınabilir. Vefa dostluğu ve birlikteliği bir arada tutan manevi bağdır. Her an dosta kavuşma arzusu ile yanmadır. Dostu özlemektir. Dostun yokluğunda üşümektir yalnızlık kışında. Çöllerin suya iştiyakı gibi dostu aramaktır.
950 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.