Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Gerçek çoğu zaman iki zıt şeyin ortasındadır. Ama burada böyle değildir durum. Akla en yatkını, birincisinde içtenlikle soylu davranmış, ikincisinde de gene içtenlikle alçalmıştı. Niçin? Çünkü sınır tanımayan bir yaratılışı vardır, çünkü bir Karamazov'dur, sözü buraya getireceğim zaten, çünkü benliğinde birbirine zıt iki şeyi aynı anda saklayabilecek, iki sonsuzluğu da aynı anda görebilecek -başımızın üstündeki yüce ülküler boşluğuyla, ayağımızın altındaki en iğrenç alçaklıklar boşluğunu- bir insandır. Karamazovlar ailesini yakından inceleyen genç gözlemci Bay Rakitin'in şu parlak düşüncesini anımsayınız: "Bu çılgınlar için soylu duygular kadar aşağılık, çirkin duygular da gereklidir." Çok doğrudur bu: İyiyle kötünün birbirine karışması son derece önemlidir onlar için. Aynı anda iki sonsuzluk...
Sayfa 880 - İletişim Yayınları
Bu kitap ne tek başına jeolojiyi ne de Celal Şengör'ün biyografisini anlatıyor; kapağını kapattığınızda çok fazla yeni şey öğrenip alanında başarılı olmuş ve kendi şansını kendisi yaratmış birçok isimle tanışacaksınız. Hayatın tek bir yönde akmadığını kabul etmek, artık o kadar zor olmayacak. Her şeyden önce kendi cehaletimizin altında eziliyor olmak, mahcubiyetimizi artırdı. "Nasıl daha az mahcup oluruz?” düşüncesinin peşindeyken daha çok soru sormanın, yanıtlara ulaşmak için hep sormaya devam etmenin ve belki bir meşale yakacak olmanın lezzetine vardık. Biliyorum, buraya gelene kadar çok çalıştım, çok çalıştık. Hissettiklerimi Celal Hoca'dan öğrendiklerimle de teyit ederek ve yine onun cümlesiyle söyleyebilirim: "Şans, hazırlıklı zihinleri tercih eder." "Ben hep tatildeyim," diyerek sevdiği işi yapmanın değerini gösteren her ne kadar "Cehaletim altında eziliyorum," dese de yaşayan bir kütüphane olarak kendisinden çok şey öğrendiğimiz ve biliyorum ki bunun sonunun olmadığı bir Celâl Şengör'le tanışacaksınız. Hazır mısınız?
Sayfa 14 - Damla KARAKUŞ-İstanbul 2023Kitabı okuyor
Reklam
- Sevgili dostum, pek sevimli, tatlı bi Rus soylu kişisi tanıyorum: Bu genç düşkündür edebiyatı, her türlü güzel şeye pek düşkündür. Büyük Engizisyoncu'nun da yazarı olur... Geyne derken onu söylemek istemiştim! İvan, utançtan yüzü kıpkırmızı, - Büyük Engizisyoncu'yu ağzına alma! diye bağırdı. - Ya Jeolojik Devir? Anımsıyor musun? Güzel
Sayfa 821 - İletişim Yayınları
senin nasıl düşündüğünü ya da nasıl düşünmeyi sevdiğini çok iyi biliyorum ama hep yaptığın gibi salt 'iyi' ya da salt 'kötü' diye ayıramayacağın bir örnek olmuştur bu senin için?.. yani, şu senin iki farklı yığının? kötüler şuraya, iyiler buraya? belki de bu kadar basit değildir.
198o'li ve 90'lı yıllarda yeni bir eğitim sistemini hayata geçirmekle uğraşan Finlandiyalı eğitimciler ve idareciler, Gardner'ın kuramının yeni yeni gelişen Finlandiya eğitim sistemi için biçilmiş kaftan olduğuna karar verdiler. Daha kapsamlı bir eğitim vizyonunun öğrencilere çok daha faydalı olacağı ilkesini esas alan bu kuramda, öğretmenlerin çeşitli öğretim metotlarından, pedagojik kuramlardan ve etkinliklerden faydalanarak sadece mantıksal ve dilsel zekâları gelişmiş olanlara değil, tüm öğrencilere ulaşmaları öngörülüyordu. Öğretmenlere yönelik Finlandiya çapındaki eğitimler de bu çoklu zekâ kuramına göre yeniden düzenlendi; bu yeni eğitimden geçen öğretmenler "belli bir öğrencinin belli bir konuyu öğrenmesini mümkün kılacak" yollar bulmakla yükümlü oluyordu. Buraya kadar anlattıklarımı toparlamak üzere, Finlandiya'daki okullarda verilen eğitimin temel felsefesinin öğelerini şöyle sıraladım: ögrenme sürecini her bir öğrenciye uyacak şekilde kişiselleştirmek, çok yönlü öğretim metotlarına başvurarak karmaşık bilgi ve becerileri muhtelif biçimlerde öğretmek ve uygun yöntemler ile öğrenim destekleri olduğu sürece herkesin her şeyi öğrenebilecegini kabul etmek. Gardner'ın çalışmaları ve yarattığı etki olmasaydı, Finlandiya' nın eğitimle ilgili uluslararası düzeydeki başarıları da muhtemelen söz konusu olmayacaktı.
Başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu dünyada, madem günde beş vakit kalkıp sana baktım, madem dünyanın bu kadar sabahına ben uyandım, ben uyudum bu kadar uykusunu. Doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerimi, diyelim fena, diyelim feci. tamam olmak küfür tamam etmekse, haşa. Bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler, yarım dalgın ve kusurlu geldim buraya. Ben iyiyim de kalbim delik. Ben iyiyim de burası yıkık. Ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildim her yerde. bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki, uzun kusur. Bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık.. cümlelerimi yarım, beni duman eden her neyse. Günde beş vakit kalkıp sana döndüm Dünyanın tüm bekleme yerlerini gördüm.
Reklam
İnsanlar kendilerinden o kadar uzaklaşmış ki, buraya neden geldiklerinin bile farkında değiller. Hele bir de ait olmadıkları bir eğitim alsınlar, üniversitede falan... İyice kafa karışıyor. Kendileri olmadıkları için sürekli değişip başka birisi olmaya çalışıyorlar ama hayat hepimizden daha akıllı, başkası olmamıza da izin vermiyor. Sürekli şekil değiştiren yaratıklar haline geliyoruz, ta ki kendimize geri dönene... Ya da ölene kadar,
Sayfa 66 - EverestKitabı okudu
Rin kollarını açtı. "Gel buraya," dedi. Nezha ona sarıldı. Rin onun başını göğsüne çekip çenesini kafasının tepesine yasladı ve sessizce nefeslerini saydı. Onu çok özleyecekti. "Seni zavallı," dedi. "Neden bahsediyorsun?" diye sordu Nezha. Rin ona daha sıkı sarıldı. Bu ânın bitmesini istemiyordu. Gitmek zorunda olmak istemiyordu. "Dünyanın seni incitmesini istemiyorum, o kadar."
Sayfa 522
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.