Aslında yörüngeye oturtulmuş uzay mekiklerinin içi, yerçekimsiz ortamlar değildir...
Eğer uzay mekiği sabit dursaydı, dünyanın yerçekimi kuvveti ile içindekilerle beraber çok yüksek bir süratle dünyaya düşeceklerdi.
Mekiklerin içinin yerçekimsiz gibi gözükmesinin sebebi, saatte 27.000 kilometre süratle dünyanın etrafında tur atarken, çemberimsi
İnceleme amacıyla bu satırlarımı okuyan kişi özrümü beyan ederek Adem Ergül'den bir aktarma ile sizi kovmadan yönlendiriyorum, “Boşa vakit öldürme, yarına kefilin yok...”
Zira incelemeden ziyade kendimle yolculuğum sırasında heybemden dökülen kelimeler üzerine ortaya çıkmış homojen bir karışımı andıran bir yazı.
Seninle incemelememi yapmadan
Merhaba arkadaşlar. Bu incelememi maddeler halinde yazmak istiyorum. Kitabın çağrışımları o kadar farklı yerlere götürdü ki beni .. bu dağınıklık başka türlü bir düzene girip toparlanmaz gibi..
1 --
Kazuo Ishiguro dan okuduğum ilk kitap. Bu kitapla yazar radarıma girmiş bulunuyor. Bu ne demek, diğer kitapları sırada demek.
2 -- o zaman bu kitabı
“Uyuyan devin uyanması için daha kaç İslam ülkesi işgal edilmeli, daha kaç yüz bin Müslüman katledilmeli?”
Okuduğum kitap sözde bir kurguydu ancak tamamıyla bir Filistin, Doğu Türkistan, Suriye, Çeçenistan ve daha nice Müslüman kanı dökülen ülkelerdeki vahşeti anlatılıyordu. Önemli bir güce sahip olmadıkları halde kendilerini dünyaya hakim görenlerin işledikleri hadsizce zulümler. Ve işin en acı kısmı da bunun sayfaların arasında kalmaması. Bu olanları biz yaşamıyor olabiliriz ama dünyanın bir çok yerinde bunlar yaşanıyor, bu zulümleri çeken birileri var. Biz her gece başımızı yastığa rahat koyarken hatta düşünmeden en küçük sorunlarımızı bile gözümüzde devleştirirken insanlar bir yerlerde canlarının ve namuslarının korkusuyla yatıp kalkıyorlar. Ve biz bunları dertlerimizin arasına bile yeterince koymuyoruz. Bir çoğumuz en küçük bir boykotu bile yapmaktan aciz. Karşımızdakinin hangi ırktan hangi dinden olduğu önemli değil. Bunu biz bir türlü insanımıza anlatamadık. Ortada binlerce annenin feryadı, binlerce çocuğun umutları, binlerce gencin hayalleri var. Bir insan başka bir insanın acı feryatlarına bu kadar sessiz kalamaz, kalmamalıyız diye düşünüyorum. Gel gör ki biz bu konuda en ufak bir gayretten bile aciz kaldık.
Şu an içim o kadar dolu ki buraya ne yazsam az. O yüzden daha fazla konuşmak istemiyorum. Bu yazıyı da çok kişi okumayacak biliyorum ancak okuyacak olan birkaç kişiye sesleniyorum. Allah (c.c) rızası için bu insanlara en azından dualarımızda bol bol yer verelim. En azından boykot mallarına azami derecede dikkat edelim. Bir insan başka bir insan için hiç olmazsa bu kadarını yapabilir diye düşünüyorum.
Ulusal kişiliğimizi baskı ve denetim altında tutsaklanmış halkların kişiliğiyle özdeşleştirmek tam doğru olmasa bile, bu ikisi arasındaki yakın benzerliği görmezlikten gelmek kolay değildir. Biz de çoğu tutsak halklar gibi, aynı anda hem gizlenmeye ve hem de ortaya çıkmaya çalışırız. Şu ayrımla ki:
Uşaklar, tutsaklar ve köleler (Kuzey Amerikalı Siyah'lar gibi) somut ve nesnel gerçekliğe karşı savaşırlar; biz ise, gölge varlıklarla, tarihin parmak izleriyle ya da kendi düşümüzde yarattığımız hortlaklarla uğraşır dururuz. Bu gölgeler ve düşler bize göre gerçektir. Güçlü ve acımasız bir gerçeklik. Çünkü düş gibi olduğu için ona erişilemez, ona dokunulamaz, onunla savaşılamaz. Çünkü düşler -dışımızda değil- içimizdedirler. Onlara karşı sürdürdüğümüz varolma savaşımızda, içimizdeki derin varlık korkusu, düşsel düşmanlarımızı gizliden gizliye, ama dirençle bize karşı destekler. Buraya kadar söylediklerime bakarak bugünkü Meksikalının yaşam gerçeğini şu yargıyla özetleyeyim:
Meksikalı ne kendisi olmak ister, ne de kendisi olacak kadar yüreklidir.
Peygamberimiz çocuklara nasıl davranırdı sorusuna cevap arıyorsanız, bu soruyu boş bırakmayan bir kitap öneriyorum. Bölümlerden oluşması ve yazarın akıcı bir dil kullanması kolay bir okuma serüveni sağlıyor.
Okurken altını çizdiğimiz, tahlilimizde üzerinizde konuştuğumuz çok konu içerdi. Bir an önce okuyun okutun diyebilirim.
Kitap hakkında kaynak eleştrisi gelmişti, bâzı kaynaklar zayıf olsa da hüküm içermediği için ameli bir noktada veya paylaşım bahis noktasında sıkıntı teşkil etmez. Bu sebeple kitabı tamamen olumsuz eleştirmeyi doğru bulmuyorum.
Alıntılar
اللهم صل وسلم على نَبِيِّنَا مُحمَّدﷺ
ص O nasıl davranırdı? Resulüllahın davranışlarından tespitler. Etkilendiğim bir kaç maddeyi buraya yazayım.
•Çocuğa vurmanın ahirette kısası olduğunu bilmek.
•Çocuğu fiziki olarak güzel bulmak.
• Ağlarken yalnız bırakmamak, susuncaya kadar ilgilenmek.
•İlk yenilecek şeyleri çocuğa tattırmak.
•Çocuğun Allah’ın bize bahşettiği bir emanet olduğunun şuurunda olmak.
____
• “Çocuğu onu sevdiğinize inandırmanız gerekir. Anne babayız sevmez olur muyuz yaklaşımını çocuk büyüyünce anlar. Anladığı zaman da ebeveyn ile sevgi iletişimi kesilmiş olur.”
•”Peygamberimiz, ben sizi terbiye edeceğim demedi. ‘Beni Rabbim terbiye etti’ buyurdu. Bununla şunu öğretti. Her insanı Rabbi terbiye eder.”
اللهم صل وسلم على نَبِيِّنَا مُحمَّدﷺ