“Kendisine artık hindistancevizleri yetmeyen, burnu havada, ayı yemeyi düşleyen şempanzeye öykünmeyiniz. Az ışık veren fenerinizle yanardağa inmekten vazgeçiniz. Dönmek için daha zaman var. Kafanızın derinliklerinde belki uyuyan canavarlar yaşamakta, ancak, onları uyandırmak neye yarar?”
Sayfa 28 - Can Yayınları, 1994.Kitabı okudu
Fatih'in Portresi
Eğer kafanızı çok kaldırırsanız kibirli ve kendini beğenmiş görünürsünüz. Hani derler ya "Burnu bir karış havada!" Yok eğer başınızı çok öne eğerseniz de mahzun ve muhtaç bir ifade ortaya çıkar. Oysa burada Fatih ikiside değil! Burada tavazuu da var vakar da ! Kudreti de belirgin, merhameti de. Böylesine bir görüntüyü ortaya çıkarmak için de resmedilenin Fatih, resmedenin de Bellini olması gerekiyor herhalde!
Reklam
Böylesine burnu havada bir adamın kendisini beğenebileceğini sanmıyordu.
“Bazen her şeye rağmen yaşayabilmek için burnu havada bir cadı olmak gerekir,”dedi. “Bazen bir kadının cadılıktan başka tutunacağı bir şey kalmayabilir.”
Sayfa 144Kitabı okudu
“Birbirimiz için doğru olduğumuzu sanmıyorum. Senin tipin değilim.” Tek kaşımı havaya kaldırarak sordum, “Peki tipim tam olarak nasıl?” “Bilmem... züppe, zengin sürtüğün teki? Senin gibi burnu havada takım elbiseliye övgüler yağdıracak biri?” İçimden derin bir kahkaha yükseldi. “Burnu havada takım elbiseli ha?” “Evet. Kendini beğenmişsin ve insanların üstünde tepinebileceğini sanıyorsun.” “Şey, şu anda üstüne çıkmak istediğim tek bir insan var Soraya. Her yerinde olmak istiyorum.” “Sen nasıl böyle pisliğin biri oldun ki?” “Neden insanlar oldukları gibidir? Bu şekilde doğmuyoruz. Öğrenilen bir şey bu.” “Yani pisliğin biri olmak senin ustalaştığın bir sanat dalı mı?” “Ben böyleyim çünkü...” Tereddüt ettim. “Çünkü gardımı indirdiğimde kaçınılmaz olarak gelecek saçmalıkla uğraşmak istemiyorum.”
Sayfa 50 - Yabancı YayıneviKitabı okudu
Bir akşam limanda yürüyüşe çıktım; Buenos Aires’te yaşarken edindiğim bir alışkanlıktı bu; yelkenlilerin, eski tuğla tersanelerin, vinçlerin, gemilerin, denizcilerin ve martıların arasında dolanırdım. Ne zaman oraya dönsem yapardım bunu; sanki bir şehrin sırtında ve önsözünde taşıdığı bir gençlik kitabının sayfalarına dönmek gibiydi. Fakat burnu havada lokantalar, çatı katları, kafeteryalar ve kapıcılar buldum karşımda; hepsi öylesine değişmiş, gururla sunulmuş ve fena halde pahalı bir dünyaya aitti ki fırlatılmış bir taş gibi kaçtım oradan.
Reklam
774 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.