Burun ve Secde
Evliyâ'nın burnu çok büyük olduğu için sağ kulağının üzerine secde eden Paçavra Kadı'nın namazı sahih midir değil midir tartışmasını anlatması... Der-beyân-ı menâkıb-ı sergüzeşt-i Paçavra Kadı Bu Varna şehrinde fuzelâyi'd-dehrden bir muta‘assıb kadı var idi. Efvâh-ı nâsda lakabına "Paçavra Kadı" derlerdi, ammâ ol kadar
Herkesin yüzüne gülersen; adın birşeylere çıkar. Suratını asarsan; burnu havada kasıntı olursun. Çünkü türkiye'de kadınsın.
Can Dündar
Can Dündar
Reklam
208 syf.
3/10 puan verdi
·
3 günde okudu
2017'nin ilk kitabı.Yine bir edebiyat öğretmeni zorlaması ile okunan Reşat Nuri kitabı.Şimdiden söyleyeyim;yazacaklarım benim kendi görüşümdür.Nazik bir şekilde eleştirirseniz sevinir ve saygı duyarım Öncelikle, Çalıkuşu gibi tat vermiyor bu kitap.Başıda sonuda ayrı bir sıkıcı.Sara denen kızımız kendini dünya güzeli sanan burnu havada bir kız.Homongolos ise bir kadın düşmanı.İşte kitapta bunların mücadelesi anlatılıyor.Buradan bile anlaşılıyor aslında kitabın nasıl olduğu.Bence okuduğum en kötü kitaplardan biriydi.Siz okursanız farklı düşünebilirsiniz.Bunlarda benim düşüncelerim. Neyse,ben farklı kitapların içine atlamaya gidiyorum,iyi günler iyi okumalar kitap kurtları
Bir Kadın Düşmanı
Bir Kadın DüşmanıReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20104,090 okunma
Güneşten ağır ağır gölgeye geçilir gibi, pek de anlamadan akşam olur gibi, ışıklı, neşeli bir yüzden kederlere geçti Aziz Bey. Kederli bir mazisi oldu. Burnu havada, başı dikti hep. Başka türlü yaşamayı beceremediyse de, o gece Haliç’in kirli sularına bakarken anladı ki aslında hep öyle sanmış. Oysa şiddetle yanılmış. Ve yine anladı ki hayatı zaten tümüyle bir yanılgıymış.
Sayfa 12 - Can Yayınları, 22.BaskıKitabı okudu
384 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Elizabeth Hoyt, yıllar önce lisede bir kitabını okumuştum. O zaman kalemini sevdim mi yoksa sevmedim mi hatırlamıyorum. Üniversite sınavları ve akabinde tercih derken yıllar geçti bir daha kalemini okumadım. Historical denince bir zamanların en sevilen kalemlerinden birisi Hoyt. Ben kitabı sevdim ya da sevmedim diyemiyorum. Ortalama geldi bana. Türüne göre tutkusu dolu dolu olsa da historical bir kurguda -İskoç değilse - dolu dolu dük, düşes ve Londra sosyetesini okumayı daha çok seviyorum. Gerçi yazar başka bir açıdan ele alıp, gizem de katmış. Ama yine de burnu havada Londra sosyetesini okumayı daha bir seviyorum ben. Bir kimsesizler yurdunun sahibesi olan Temperance ve metresinin katilini arayan Lord Lazarus Caire'ın gizemli olayların göbeğinde tutku dolu aşklarını ele alıyordu kitap. Her iki karakterinde kendince eksikleri, zaafları vardı. Başta da dediğim gibi tutku konusunda yerli yerindeydi ama beni tatmin etmeyen kısımları da vardı. Yazarın kalemi ve kitapları çok seviliyor. Açıkçası mükemmel olmasa da okuduğumda pişman değilim. Türü seviyorsanız bir bakabilirsiniz.
Şeytani Arzular
Şeytani ArzularElizabeth Hoyt · Pegasus Yayınları · 2014271 okunma
Bir annenin çocuğuna karşı duyduğu kör sevgi, kendini beğenmiş bir babanın biricik oğulcuğuyla körü körüne ve aptalca gururlanışı, burnu havada genç bir kadının ziynet eşyalarına tutkunluğu ve kendisine hayranlıkla bakacak erkek gözlerine körü körüne, çılgınca düşkünlüğü, bütün bu duygular, bütün bu basit, aptalca, ama alabildiğine zorlu, güçlü bir dirimsellik içeren, kolay kolay pes etmeyen duygular ve açgözlü istekler Siddhartha için çocukluk olmaktan çıkmıştı artık; insanların bu duygular ve istekler için yaşadığını, onların uğrunda sonsuz işler başardığını, gezilere çıktığını, savaşlar yaptığını, sonsuz acılar çektiğini, sonsuz çilelere katlandığını görüyordu; bunlar için sevebilirdi onları, tutkularının her birinde, eylemlerinin her birinde yaşamı görüyordu, dirimselliği, yok edilmezliği, Brahma'yı görüyordu. Kör sadakatleri, o kör güçleri ve diretkenlikleri içinde sevilmeye ve hayran kalınmaya layıktı bu insanlar. Hiç eksiklikleri bulunmuyordu, bilge ve düşünürlerde bir tek küçük şey vardı ki, ondan yoksundular yalnızca, bu da bilinçti, tüm yaşamın birliği ve bütünlüğüne ilişkin bilinçli düşünceydi. Ve Siddhartha bazı anlar bu bilgiye, bu düşünceye fazla değer vermenin doğruluğundan kuşku duyuyor, belki de bunun düşünce insanlarının, düşünce - çocuk insanlarının bir çocuksuluğu sayılacağını geçiriyordu aklından. Dünyevi yaşam süren insanların başka bakımlardan bilgelerden geri kalır yanı yoktu; nasıl ki zorunlu olan şeyi inatla, şaşmadan yapan hayvanlar kimi anlarda insanlardan üstün görünebilirse, onlar da bilgelerden hayli üstündü.
Sayfa 130
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.