Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra Derler

336 syf.
10/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Yaşamın Ağırlığı “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” Üzerine
Hani böyle sizi çok etkileyen bir kitabın büyüsündeyken kaleminiz yazılmak ister, duygularınız dile gelmek ister ya; işte ben bu duygu dehlizi içerisindeyim. Bahse konu kitap
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Ben yazılan her kitapta yazarın, duvar arkasından olaylara kendi hayatını dahil etme arzusu güttüğünü ve bu arzuyu ufak da olsa eserlerine yansıttığını
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Varolmanın Dayanılmaz HafifliğiMilan Kundera · Can Yayınları · 201910,4bin okunma
Reklam
256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bir Yaratıcı Paradoksu: Yarattığından Korkmak
Doğarken hepimiz bembeyazızdır. Sonradan renkler damlar üzerimize. Kimimize mavi, kimimize siyah, kimimize eflatun… Aynı beyazlıkta kalmak mümkün değildir. Hiçbir renk düşmese bile üzerimize, yine de zamanın buruk sarılığı ile yitiririz beyazlığımızı. Yaratıcısı Doktor Frankenstein onu yarattığında Canavar da beyazdı. Canavar… Ona bu ismi layık görmüştü yaratıcısı. Oysa onu böyle yaratan oyken, onu en çok sevmesi gereken oyken beyaz kalbine ilk siyah mürekkebi yaratıcısı damlattı. Duyguları keşfetmeye başladı Canavar. Aşkı, kini, nefreti, şefkati sevgiyi, acıyı, en çok acıyı… “Eğer böylesine güzel yaratıklar acı çekiyorlarsa, kusurlu ve yalnız bir varlık olan benim perişan olmam pek de garip değildi.” dedi kendi kendine. Canavar sevmeyi keşfettiğinde sevilmek de istedi. Ancak çirkin bir yaratık olduğu için insanlar sevgilerini esirgediler ondan. Sonra yaratıcısına gitti ve ondan onun gibi sevebileceği bir yaratık istedi ama yaratıcısı yarattığına olan korku ve nefretinden onu bile çok gördü. İşte bu nefret Canavarı “canavar” yaptı. Beyazına karanlık renkler damlattı Canavar’ın. Ben seni sevdim Canavar.
Frankenstein
FrankensteinMary Shelley · İthaki Yayınları · 202113,9bin okunma
88 syf.
10/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Nesir görünümlü nazım: Eksik Parça
Çok bilinmeyen bir kitabı keşfettiğimde duyduğum heyecanı seviyorum. Kıpır kıpır oluyor içim. Bu kitap da içimi kıpır kıpır eden o kitaplardan biri. Ne yazarı ne de yazdıkları hakkında, Türkçe literatürde, pek bir kaynak bulamadım. Ne içime sinen bir makale ne de bir inceleme yazısı… Vâkıf olabilseydim eğer oturur bu yazar ve yazdıkları üzerine sayfalarca yazabilirdim. Ancak sadece okuduğum birkaç kitabın hissettirdiklerini karalamaktan öteye geçemiyorum maalesef. İçerisinde kısa kısa anlatı tarzında denemeler var ve hepsi şiir gibi. Tablo gibi. Nakış nakış işlenmiş gibi. Nasıl güzel… Bu kitabın; yazarın eşref saatlerinin toplamı olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. Okuyun bu yazarı henüz hayattayken. Ölünce değere binen pek çok yazar gibi sonradan kıymete binmeden.
Eksik Parça
Eksik ParçaChristian Bobin · Monokl · 2012111 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
200 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Ankara’nın sisli, puslu, yağmurlu ve kasvetli havasına yaraşır cinsten bir okuma oldu benim için. Kitap 200 sayfalık, bittabi iki günde okunabilirdi ama ben yaklaşık bir haftada okudum. Çünkü öyle gerçekleri vuruyor ki yüzünüze, afallıyorsunuz. Kitaba dönmek için dinlenmek gerekiyor. Örnek olaylar ve kişiler üzerinden depresyon, yas ve melankoli kavramlarının diyalektik anlamları üzerine yazılmış bir kitap. Bu üç kavram birmiş ya da birbiri içine girmiş gibi lanse edildiği için hislerin yolunu bulamadığını, doğru harita verildiğinde ise bu hislerin labirentinden nasıl çıkılacağını anlatıyor. Ben sevdim. Çok okunan ve bilinen bir kitap değilmiş kendileri o yüzden ilgi duyanlara önerimdir, okuyunuz.
Depresyon Yas ve Melankoli
Depresyon Yas ve MelankoliDarian Leader · Encore Yayınları · 201897 okunma
168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Söze nasıl başlasam hiç bilmiyorum.
Bu kitap beni öylesine etkiledi ki… Kitabı okuduğum süre boyunca sanki Rosshalde malikânesinin verandasındaki sarı koltuğa duygularımın ağırlığıyla yığılmışım da yapraklara çarpa çarpa düşen yağmurun şarkısını dinlemişim gibiydi. Rosshalde, bana kendimi hislerimde kaybolmuş gibi hissettirdi. Bunun yanı sıra her kahramanın hislerinde kendimden bir
Rosshalde
RosshaldeHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 2019672 okunma
Reklam
9/10 puan verdi
Sen en güzel duyguların katilisin Othello!
Aşk duyguların en güzeliydi, Ama en tehlikelisi… Aşk, tezat duygular içerisinde kendine bir yer ararken, bu arayışta bir kayboluşun hikâyesidir “Othello”. Salt kötülüğün saf iyiliği yutuşunun, öfkenin sevgiyi yenişinin kitabıdır. Şimdi nasıl inanabilirim iyilerin de bu dünyada kazanabildiğine? Bana kalırsa kitabın adı Iago’nun Kalbi de olabilirdi. “Iago’nun Kötü Kalbi”. Hırsın, öfkenin, nefretin bedene bürünmüş hali olan Iago, kalbi baştan aşağı aşkla dolu olan bir adamın bile kalbini nefretle doldurabilecek kadar kötü birisidir çünkü. Çünkü tek bir kötü kalp, tüm güzel kalplerin ışığına gölge düşürebilir. Güzeller güzeli Desdemona kıymetli babasını bile karşısına alıp sevdiği adam olan Mağripli Othello ile evlenir. Onun sevgisinden ve aşkından o kadar emindir ve ona öylesine, ölesiye âşıktır ki, aşkının karşısında kimse duramaz. Ama ne yazık ki gerçek bir aşk değildir bu. Gerçek olsaydı eğer; Othello, Iago’nun nefret tohumlarını kalbine ekmesine ve onları filizlendirmesine izin verir miydi? Ah Othello, Nefretle doldurduğun bu kalbi ölüm bile boşaltamaz artık. Sen Desdemona’nın beyaz kumrusunu öldürdün. Sen bu çirkin dünyada var olmayı başaran aşk kadar güzel bir duygunun katilisin. Sen en güzel duyguların katilisin.
Othello
OthelloWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202020,4bin okunma
320 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Demir Ökçe nedir?
Demir Ökçe oligarşidir. Demir Ökçe, sınıfsal ayrılıklardan beslenen, altta kalanın canını çıkaran ve yok olmaya mahkûm bir rejimi temsil etmektedir. Neden yok olmaya mahkûm diyorum? Çünkü başkahraman Ernest diyor ki: “Sınıf ve sosyal tabaka üzerine kurulu her sistem kendini çürütüp yok edecek tohumları barındırır. Bir sistem sınıf üzerine kurulduğunda, kastların, sosyal tabakaların oluşması nasıl engellenir? Demir Ökçe bunu engellemeyi başaramayacak ve sonunda kast sistemi Demir Ökçe’yi yok edecek.” Bu kitap; devrimin, devrimcinin, başkaldırının, cesaretin, adaletin, adaletsizliğin, umut etmenin ve umutsuzluğa düşmenin eseridir. 10/10 (“Demir Ökçe” adını tarihe, ilk distopya örneği olarak yazdırmış.) “Kapitalist rejimde zor günlerin yaşandığı dönemler saçma olduğu kadar kaçınılmazdı. Refah her seferinde yoksulluk ve felaket doğuruyordu. Tüketilemeyen aşırı kazançların birikmesi buna yol açıyordu.” “Biz aciz insanlar yeryüzüne kalıcı barışı ve mutluluğu getirmek için katliam ve yıkım içinde mücadele ederek sonumuzu hazırlıyoruz.”
Demir Ökçe
Demir ÖkçeJack London · Can Yayınları · 201914,7bin okunma
352 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
2+2=5 midir?
“İnsan, kendi belleği dışında hiçbir kayıt olmayınca en belirgin gerçeği bile nasıl kanıtlayabilirdi ki?” Peki ya kendi belleği bile kendisine ihanet ediyorsa neyin gerçek, neyin hayal olduğunu nasıl anlayabilirdi? Asıl soru; böylesi bir karanlıkta yaşamın nasıl bir kıymeti olabilirdi ki? 1984, çekimine aldığında etkisinden kurtulamayacağınız bir karadelik. Karanlıklar içerisinde kaybolduğunuz bir evreni sunuyor. Düşünmek yok, geçmiş yok, aşk yok, sevgi yok, bağ yok… Yoklar ülkesinde var olma çabası süren Winston’ı ve onun düşünselindeki çırpınışlarını okuyorsunuz. Tarihin tekerrür ettiğini çoğu kez duymuştum lakin bu kitap bir kez daha gösterdi ki hepimiz tarih sahnesinde, kırılmaz bir kısır döngü içerisindeyiz. Bunu neden söylüyorum çünkü kitap 1948’de yayınlanmış ancak okurken Adolf Hitlerin 1934-45 arası yönetimdeki diktatörlüğünü, Sovyetler Birliği’nin 1930-40’lardaki baskıcı yönetimini hatta ve hatta daha da geriye gidersek, 18. yy. Fransız yöneticisi Maximilien Robespierre’in despotizmini anımsıyorsunuz. Bazı kitaplar tarihsizdir arkadaşlar. Ve 1984 “bütün zamanların kitabıdır.”
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,7bin okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
Düşünüyorum, öyleyse varım!
Bu kitabı okurken kitabın beni varoluşsal sancılarıma doğru itekleyeceğini düşünmezdim. Lakin öyle oldu. Şimdi şahsıma münhasır söze şöyle başlayayım: Varoluşçuluk nedir? Bu sorunun mutlak bir tanımı olmamakla birlikte kendisi bir ağaç olsaydı en dallı güllü olanından olurdu. Çünkü varoluşçuluğun ne olduğu gibi ne olmadığı, bununla birlikte
Varoluşçuluk
VaroluşçulukJean-Paul Sartre · Say Yayınları · 20193,166 okunma
131 syf.
·
Puan vermedi
Fransa’da ihtilalin yoğun olarak hissedildiği bir dönemde, siyasi rejimlerin değişim içerisine girerek nasıl bir despotizme dönüştüğünü gözler önüne seren bu kitap; idamların, yapılan güzellemelerle halka tiyatro gösterisi gibi sunulduğu, sırf idamlara “modern” bir kılıf uydurmak için “giyotinin” icat edilip (Fransız siyasetçi Maximilien Robespierre, giyotinin icadına öncülük etmiş, giyotinle idam edilmiştir.) acımasızca insanların katledildiği bir dönemin yansımasıdır. (Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler adlı kitabın s. 625’teki “Özgürlüğün Despotizmi” bölümünde bu konu üzerinde durulmaktadır.) Yazar, idamların yapıldığı meydana yakın bir yerde yaşamaktadır ve hemen her perşembe günü idam mahkumlarının çığlıkları yüzünden doğru düzgün düşünemez olur. Yaptığı her işte, karaladığı her satırda mahkumları düşünmeden edemez. Yine öyle bir günde, bir mahkumun idamının ertesi günü bu kitabı yazmaya karar verir. Fransa’nın siyasi tarihine ilgimi uyandıran bir kitap oldu.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023120,3bin okunma
Reklam
64 syf.
·
Puan vermedi
Bu bir pipo değildir! Ya da öyle midir?
İşte size yükte hafif, anlamda ağır bir kitap. Adını, sürrealist sanatçı Rene Magritte’in “İmgelerin İhaneti” adlı çalışmasındaki aynı adlı tablodan almıştır. Tablonun altında “Bu bir pipo değildir.” yazar. Gerçekten de değildir. Pipo gibi içine tütün koyamazsınız, elinize alamazsınız. Bir pipo imgesidir sadece. Foucault, bu konuyu ve bu hakkındaki düşüncelerini titizlikle ele almış. Tablo sahibi Magritte, sürrealizmin filozofu olarak anılır. Bunun nedeni eserlerinin düşündürücü olmasıdır. Sürrealizm, temellerini Freud düşünce sistemi üzerine inşa etmiştir. Andre Breton 1924 yılında yayımladığı manifestoda sürrealizmi: “Estetik veya ahlaki kaygılardan arınmış olarak, mantık tarafından uygulanan hiçbir kontrolün geçerli olmadığı, düşüncenin kendini ortaya koyduğu bir düzlem” olarak tanımlamıştır. Bu da Freud’un psikanalizleri ve düşünce yapısı ile örtüşmektedir. Dolu dolu bir kitaptı. Çok sevdim. Son olarak güzel bir alıntı iliştiriyorum: “Gördüğümüzü söylememiz boşunadır çünkü gördüğümüz, söylediğimizin içine hiçbir zaman yerleşmiş değildir.”
Bu Bir Pipo Değildir
Bu Bir Pipo DeğildirMichel Foucault · Yapı Kredi Yayınları · 20201,285 okunma
184 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Mehpeyker Yahut Dilaşub!
Pek kıymet verdiğim Tanzimat Dönemi yazarlarından olan Namık Kemal’in ilk romanı İntibah’ı bilmeyeniniz yoktur. Ben bu romanla küçük yaşta tanışmış, sınav korkusundan biçare kendime eziyet ede ede okumuştum. Kitapçıda denk geldiğimde bu kitaba haksızlık ettiğimi düşünüp bilinçli bir şekilde tekrar okumaya karar verdim. Öncelikle söylemeliyim ki “Vatan Şairi” Namık Kemal’in lakabına layık birkaç paragraf aradı gözüm. Ama bu roman baştan sona edebi ve ağdalı bir dille yazılmış, romantizm akımının bayrak tutanı olacak cinsten bir kitaptı. Ben eski Türkçe’nin büyüsüne kapıldığımdan okurken zevk aldım lakin başkahraman Ali Bey’i pek sevemedim. Ama tabii ki çok kıymetli bir kitap. Yazarın, (Vatan Yahut Silistre’yi yazdıktan sonra) Mağusa sürgününe gönderildiği ve kitabı orada kaleme aldığı göz önüne alındığında psikolojik tahlillerinin neden çok başarılı olduğu anlaşılacaktır diye düşünüyorum. Ne diyelim: “Yetmez mi temâşâ-yı cemâl el de sunarsın Ey aşık-ı mihnetzede buldukça bunarsın.”
İntibah
İntibahNamık Kemal · İthaki Yayınları · 202139,4bin okunma
·
Puan vermedi
Bu bir kişisel gelişim kitabı değildir!
Kitap; özgüven kavramının, narsist bakış açısıyla meydana gelen bir olgu olmadığını, kendini olduğu gibi kabul eden kişilerin öz saygılarından meydana gelen bir olgu olduğunu anlatıyor. “Özgüven bir öz farkındalıktır.” diyor. Tüm bunları anlatırken de elinize bir harita veriyor, siz de hangi noktada durduğunuza ve nereye varacağınıza bakıyorsunuz. Bireylerin, özgüvenlerini özeleştirsel düşüncelerle nasıl manipüle ettikleri çok güzel açıklanmış. Özeleştirel düşünceler ve temel inanışların hayata bakışımızı şekillendirdiğine ve bu olguların (istenildiği gibi olmadığında) değiştirilebilir olduklarına değinilmiş. Psikoloji sevenlere tavsiyemdir. “İnsanlar genellikle tamamen iyi veya tamamen kötü değildir ama ikisinin karışımıdır. Olaylar, genellikle tamamen felaket veya mucizevi değildir ama ortada bir yerdedirler.” “Eğer bir şey yapmaya değerse, kötü yapmaya da değer.”
Özgüveni Keşfedin
Özgüveni KeşfedinMelanie Fennell · Psikonet Yayınları · 2015386 okunma