"Evet ama bu süre zarfında o bilimsel değerleri olabilecek en rezilce ve kabul edilmez maskaralıklarla süslemek zorunda kaldınız. Bu işi yarı din yarı palavra haline soktunuz. Sonuç olarak da bir rahipler hiyerarşisi ve karmaşık, anlamsız bir dizi ayin yarattınız."
Hardin'ın kaşları çatılmıştı. "Ne olmuş yani? Bunun şimdiki
Osmanlı İmparatorluğu’nun son safhasındaki mühim mütefekkirlerimizden birisi olan Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, aynı zamanda, gerek babasının konsolos olmasından (“şehben-der” konsolos demektir) gerekse de sık sık sürgün hayatı yaşamasından ötürü, farklı ve yenilip yutulması zor fikirlere açık bir zâttır. Kendisini daha ziyade A’mâk-ı Hayâl
"Siz gelecekten mi geldiniz, Bay Tesla?"
"Hayır," dedi. Uzaydan da gelmedim, gelecekten de. Ve bu da sihir değil sadece bilim, saf mühendislik."
"Büyü, din, okült, tüm bunlar burada, Yeryüzü'nde hayata geçirilebilecek tüm harika şeylere inanmamak için birer bahanedir. Büyüyü istemem. İnsanların hayallerinden bile geçirmediği şeylerin mümkün olabileceğini anlamasını isterim. Suyla işleyen otomobiller. Deri kesilmeden yapılan ameliyatlar. Bilginin ve enerjinin kablosuz aktarımı.
Sterelny, Papua Yeni Gineli yerlileri bizzat tanır. Bu insanlar gıdanın zor elde edildiği çetin koşullarda "biyolojik çevreyi efsanevi biçimde doğru kavrayarak yaşamayı sürdürürler. Ancak bu kavrayışlarını, dişilerin regl kirliliği ve büyücülükle ilgili derin ve yıkıcı takıntılarla harmanlarlar. Yerel medeniyetlerin çoğu, büyü ve cadı korkusu ve bu korkulara eşlik eden şiddetten acı çeker." Sterelny bizi "aynı anda nasıl hem çok zeki hem de çok aptal olabiliyoruz" sorusuna cevap vermeye davet eder.
Büyünün pratik kullanılışı, sınırlı, çerçevesi belli bir yönteme dayanır, bu yöntemde
tılsım, ayin ve uygulayıcının durumu her zaman sıradan bir üçlü oluşturur.
İster ilkel ister uygar olsun, ister büyüye vakıf olsun ister onun varlığından tamamen habersiz olsun, mantığın emrettiği tek şey olan pasif faaliyetsizlik insanın razı gelebileceği son şeydir.
Dini derinlemesine ve doğru dürüst
öğrenmiş olan herkes bilir ki, en güçlü dinsel anlar yalnızlıkta oluşur, dünyaya sırt çevrildiğinde, konsantrasyon ve zihinsel çözülme halinde...