Kitap Osmanlı Tarihinin ötekisi diyebileceğimiz bir isimden bahsediyor. Yazar büyük oranda kronolojik bir sırayı takip ederek öncelikle Fatih'in ölümüne giden süreci analiz ederek iki kardeş arasındaki rekabetin kökenlerini dahası kurumsal nedenlerini anlamamiza yardımcı oluyor. Daha sonra ise Cem'in öncelikle mağlup daha sonra sürgün olduğu olayları ele alıyor. Kronolojik dizge takip edilirken yazar sık sık araya Modern Türk şiirinden damlalar serpistirerek okuru Cem'in dramı ile duygudaslik kurmaya yönlendiriyor. Son bölümde Teksas taraftar grubunun bir sloganına atıf da bulunuyor ki; bu slogan yerleşik Osmanli tarih anlatisindaki Dersaadet merkezlilige güçlü bir itirazi ima ediyor : " TESLİM OL ISTANBUL" bkz. youtu.be/fwcY-i8bgXI?si=... ( cem tahta çıksa ne olurdu?)
Şimdi gidin süpermarketlere bakın. Başkent Ankara'daki markette Yunan mısırından yapılmış cipsler satılıyor. Bütün raflar Amerika'dan, Fransa'dan, İtalya'dan ithal edilmiş ıvır zıvırla dolu. Çünkü onlar ortak, biz pazarız.Hem de daha Avrupa Birliği'ne girmeden böyle. "Girdik" dedin mi her tarafta bunların malı
Bir kitap düşünün ki ilk cümlesi "Hokka ile kalemi ve yazmakta olan şeyleri tanıklığa çağırıyorum"(Kalem suresi-1.ayet) diye başlasın.
Yazar
Meşa Selimoviç 1910 Bosna doğumlu, ama kendini Sırp olarak tanımlar, Sırp Dili ve Edebiyatı okumuş ve Belgrad'da vefat etmiştir. Kitap kısmi otobiyografik veriler içerir. 1944 yılında yazarın
Askerler 1979 sonunda bir uyarı mektubuyla açıkça siyasileri uyarmışlardır. Fakat siyasal parti liderleri, mektuptaki uyarıları üzerlerine almamışlar ve somut bir işbirliğine yanaşmamışlardır. Bunun üzerine askerler artık nasıl müdahale edeceklerine dair çalışmalara başlamışlardır.
12 Eylül'e doğru, siyasi kattaki bu aymazlığa paralel bir
Öylesine güzel bir kitap okumuşum kiii Mutlaka ama mutlaka siz de okumalısınız.. Beni bilenler bilir fantastik kitaplara karşı hep bir önyargım vardı. Ama bu kitap o önyargımı yok etti diyebilirim.
Fantastik, bilim kurgu ve aşk hepsi bir arada.
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen kalemi çok iyiydi. Sıkmayan, olayları fazla uzatmayan ve su gibi
Yazarın ‘kitap hırsızı’ kitabını 3 kez okumuş biri olarak beklentim çok yüksekti. Haklıymışım.
Kitap Dunbar ailesini konu almış. Anlatıcı Dunbar kardeşlerin en büyüğü Matthew. Her şey Dunbar kardeşlerin dördüncüsü Clay’ın başına geliyor ama değişen tüm aile oluyor. Kitapta anne, baba ve 5 kardeşten oluşan Dunbar ailesinin her ferdini ve yaşadıklarını tüm kalbinizde hissediyorsunuz. Özellikle anne Penolope’nin (Babasının ona verdiği isimle, hata ustasının ve daha sonra onlarca ismin sahibinin)baskıcı sosyalist rejimden kaçıp Amerika’ya gitmesi bu kez kapitalist sistemde yer edinmeye çalışması çok etkileyiciydi. Kitabın ana karakteri dördüncü kardeş Clay’ı etkileyen iki kadın var. Biri annesi Penolope, diğeri kız arkadaşı Carrey. Her iki kadınla da empati kurup etkiyi hissediyorsunuz. Clay’ın aileyi terk etmesinden çok sonra en büyük kardeş bir bahçede, bir yılan ve bir köpekle birlikte gömülmüş eski bir daktiloyu çıkartacak ve tüm hikayeyi yazarak bize anlatacaktır. Dunbarların geçmişinin içinde bir zamanlar çok isimli bir Kadın vardı. En güvendiği oğlu Clay’a tüm hikayesini tüm sırlarıyla birlikte anlatmıştı. Clay bu yüzden o Kadın öldükten çok uzun bir süre sonra babasını affedip onunla o köprüyü yapmak zorunda hissetmişti. Köprü kilden yani Clay’dan yapılmış gibiydi. İşte bize tüm bu hikayeyi o eski daktiloyla geceler boyunca en büyük kardeş Matthew anlatıyor…
Her ne kadar beklentim yüksek olsa da kitap hırsızı kadar etkilenmem demiştim. İtiraf etmeliyim ki bıraktığı etki çok daha güçlü oldu. Son olarak bunları okuyan birileri olursa tavsiyem şudur ki; bu kitabı okuma listenize ekleyin
"İnsan olmanın en kolay yolu bu değil miydi?Sahip olduklarınla yetin ve daha fazlasını isteme...."
Akıcı bir anlatımla, sayfaların su gibi aktığı , etkileyici bir kurguya sahip ,büyük bir merak okuduğum bir kitaptı. Kitaptaki güzel betimlemelerle tarihsel bir yolculuğa çıkıyoruz.
İnsanların o dönemde yaşadıkları, geçmiş tarih, İyilik, kötülük, merhamet, zulüm, kibir ve kibrin sonuçları, kardeş kavgaları ,intikam gibi birçok konuların yer aldığı ,düşündüren ,sorgulatan etkileyici bir roman.
Heder Ağacı kitabını okurken kitap bizi
Ikinci Abdülhamit'in saltanatının son yıllarına götürüyor ve tarihsel güzel bir yolculuk yapıyoruz.
Bir aşiretin üç kuşağının hikayesi. Paşalar, aşiretler, aşiretlerin halka yaşattıkları, zulme karşı direnmeye çalışanlar, toprak sevdası , insanın insana yaptığı zulümler...
Keyifle okuduğum bir kitaptı. Eğer bu güzel kitabı okumadıysanız bence bir şans vermelisiniz. Tavsiye edeceğim etkileyici bir dönem romanı.
"Kötülük öyle bir şeydir ki..., bazen iyilik adıyla gelir. O yüzden bazı iyiliklerin aslında kötülük olduğunu ancak yıllar sonra fark edersin."
"Ölmek bir şey değil, inanın....Her gün defalarca ölümle burun buruna geliyoruz ama unutmayın ki direnmek yaşamaktır,bunu bilin ve sonuna kadar direnin!"
İlk ve tek Arap Nobel Edebiyat Ödülünü alan Necib Mahfuz'un en önemli ve en çok tartışılan kitabı olan Cebelavi Sokağı'nın Çocukları'nı okudum. Şimdi gelelim olaya ve kişilere.
Cebelavi çocuklarını toplar ve en küçük olan Edhem'e vakfın sorumluluğunu verir ve en büyük kardeş İdris inkar eder ve konaktan kovulur ama diğer kardeşler itaat eder. Sonra Edhem eşi Umayma ile İdris'i onların aklına girer ve Cebelavi bunları evden kovar. Bence bir yerden tanıdık geldi.
Kitap beş bölümden oluşur Edhem (Hz. Adem) Cebel (Hz. Musa) Rıfat (Hz. İsa) Kasım (Hz. Muhammed) ve en son olarak Arif (Bilim). Ama bu kadar değil o zaman bakalım. Cebelavi: Tanrı, Umayma: Havva, Kadri ve Hümam: Habil ile Kabil, Abda: Hz. Meryem, Şafi: Hz. Zekeriya, Balkiti: Hz. Şuayb, Sadık: Hz. Ebubekir, Hasan: Hz. Ali, Zekeriya: Ebu Talib, Kamer: Hz. Hatice, Yahya: Varaka bin Nevfel ve daha fazlası.
Kitapta her bölüm mahalle çeteler tarafından kurtarılır ama İslam dünyasında olduğu gibi tekrardan çeteler olur. 'Ama unutkanlık sokağımızın vebası gibidir.' der Necib Mahfuz. Ve o kadar zulüm olurken Cebelavi hiçbir şey yapmaz bazı torunlarına görev verir kurtarın diye ama işte bunlar kısa süreli oluyor. Ve son bölüm bilimde ise Bilim iyi eller tarafından kontrol edilmelidir ve bizi bilim kurtaracak der.
Ben çok beğendim aslında daha çok anlatılacak şey var ama zaman yok. Kitabı eğer dinler tarihini bilerek okursanız daha keyifli oluyor. Şiddetle tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
En sevdiğim kadın yazar Fatma Aliye'nin kardeşi Emine Semiye'nin kaleminden Sefalet!
Kitaba büyük bir beklentiyle ve biraz da merakla başlamıştım. Emine Semiye,ablası Fatma Aliye gibi müthiş bir kaleme sahip mi acaba? İki kız kardeş birbirlerine bu yönden benziyor mu?Kitabın kapağını kapattığımda anladım ki, iki kız kardeş de muhteşem
Dreamland Milyarderleri 2 - Beklenmedik Koşullar
İlk kitabı okurken, ikinci kitabı okuyan herkes bu kitabı daha çok beğendiğini söylüyordu. Her kitap farklı iki karakteri konu aldığında üzülmüştüm çünkü Rowan ve Zahra ikilisine çok bağlanmıştım başka karakterlerin gözünden okumayı hiç istemiyordum. Ama okuduktan sonra bu kitabı ve karakterleri birinci kitaba göre daha çok beğendim. Hiç zorunlu evlilik okumamıştım, bununla beraber ilk bu konulu kitaba adım attım. Aslında klişe ve cringe bir seri ama kitap kendini okutturuyor nedeni bilinmez… Bende popüler olduğu için tabii ki okuyorum. Evet.
•Dedelerinin vasiyetlerini yerine getirmek için en küçük kardeş Rowandan sonra sıra en büyükleri Declan’a geçer. Declan dedesinin vasiyeti yüzünden CEO olmak için evlenmesi ve çocuğu olması gerekmektedir. Declan’ın asistanı Iris, patronun vasiyeti yerine getirip CEO pozisyonunu alması için anlaşmalı bir kadınla evlilik ayarlar. Ama işer beklendiği gibi gitmez, ayarladıkları kadın son anda vazgeçer ve Iris işler batmasın diye kadının yerine geçer. Sadece anlaşmalı bir evlilik için bir araya gelen Declan ve Iris’in hesaba katmadıkları en büyük şey… Aşktır.
19. yüzyılın başlarında İngiltere’nin toplumsal normlarına ve ilişkilere eleştirel bir bakış sunan eserimizde aşk ve gurur temaları karakterler arasındaki dinamikleri şekillendirir. Austen, eserinde güçlü bir kadın karakter olan Elizabeth Bennet ve onun gururlu ama sonradan değişen sevgilisi Mr. Darcy arasındaki ilişkiyi işler. Bu ana karakterler
Moskova'da bir restoranın büyük salonunda oturursun, kimseyi tanımazsın, seni de kimse tanımaz. Ama yine de yabancılık hissetmezsin. Burada herkesi tanırsın, herkes seni tanır. Ama yine de yabancısın... Yabancı... Ve yapayalnız...