Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
II Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor: Girdim ki içeriye,
Temel Kuzey Kutbuna gider
Temel Kuzey Kutbuna gider. Buzda balık avlamanın çok popüler olduğunu duyar, hemen kendine bir olta alır ve bulduğu ilk geniş buzlu alanda işe girişir. Tam buzu kırmaya çalışırken gümbür gümbür bir ses duyar:   - Orada balık bulamazsın!   Ne olduğunu anlamayarak etrafına bakınır, ama sesin nereden geldiğini çözemez. Biraz ileriye gidip tekrar buzu kırmaya çalışırken aynı ses yine duyulur:   - Sana söyledim ya, orada balık bulamazsın! Temel korku içinde başını yukarı kaldırır ve dehşet içinde sorar:   - Allah'ım! Sen misin?".   Aynı ses cevap verir:   - Hayır, ben buz hokey sahasının bekçisiyim.
Reklam
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
In a gadda da vida
Tek başınaydı adam kendini bildiğinden beri. İstediği her şey veriliyordu. Geçen gün sırf bunu denemek için bir su aygırı istemişti üstüne binmek için. 10 dakika sonra üstündeydi. Gözdesiydi O'nun, biliyordu. Uçan teyzeler, değişik yaratıklar vardı etrafında. Her gün istediği her şeyi yiyebiliyordu. Tatlı, sebze , meyve işte ne aklına gelirse. Hiç
şair tanıtımı Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet, 15 Ocak 1902 tarihinde, Selanik’te dünyaya geldi. Romantik komünist veya romantik devrimci gibi lakaplarla da bilinen Nazım Hikmet, yazdığı bazı şiirler ve siyasi düşünceleri nedeniyle, birçok kez tutuklanmış hatta sürgün yemiştir. Şiirlerinin çoğunda da ülkesine duyduğu özlemi ve hayranlığını dile getirir. Bunlardan biri de
Gıdıl İsmet...
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın. dropbox.com/s/josp2eiqbczyc... Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
Reklam
Mert Ekim'den
‘’SAPLANTI’’ Her zaman ki gibi sosyal ağ kontrolümü yaptıktan sonra telefonumu yatağımın başucunda duran masama koymuştum. Mavi kuştan kimler neler yazmış, herkesin artık birbiriyle yarıştığı fotoğraf yükleme sitesinde kim hangi fotoğrafları koymuş… Şunun gömleği olmamış, şu botu giymeseymiş iyiymiş, neyse ben beğeneyim o benim fotoğraflarımı
Mert Ekim'den
ŞEYTAN MASKESİ Mahmut Bey, iri cüssesi ile üç katlı villasının en büyük, en rahat yatağında uyumaktaydı. Gün boyu katıldığı toplantılardan çok yorulmuş, her gün evrak görmekten bıkmıştı. Sürekli bir şeyler imzalıyor, ne imzaladığını kendisi de bilmiyordu. Zengindi Mahmut bey, bütün parası yedi sülalesine kadar yetecek kadar zengindi. Zengin
Chant D'automne Güz Şarkısı Soğuk, yoğun karanlığa dalmamız yakındır Güle güle aydın ışığı doyumsuz yazın Duyuluyor yaslarla inişi, ağır ağır Kaldırımlar üstüne, kırılan ağaçların. Bütün bir kış uykuya yatacak benliğimde Öfkem, kinlerim, didinmem ve titremelerim Ve bir güneş gibi cehenneminde Kızıl, buzlu bir tuğla kesilecek yüreğim. Dinliyorum kırılan her dalı titreyerek Yankısı beter korkusundan dar ağacının Ruhum güçlükle duran yorgun bir kuleye denk Sürekli saldırdığı inatçı boynuzların. Kırılan dal sesleriyle salınan bir tabut var Sanırım çivilenen bilmediğim bir yerde. Ölen kim? -Dün yazdı; bugün ise sonbahar! Çınlar bir yolculuk gibi bu ses yüreklerde. Charles Baudelaire
95 öğeden 76 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.